“Oturmaz mısınız?” diyecekti, ama henüz tanıştığı bir kadını yanındaki hamağa davet etmek uygunsuz kaçacaktı. Onun yerine,
“Dalmışım, farkında değilim” dedi.
“Sıfırlanmak için mükemmel bir yer.”
Kadının yüzündeki gülümsemeyi, bakışlarındaki ifadeyi ve seçtiği sözleri, konuşmaya devam etmek istediği şeklinde yorumladı. Eliyle biraz ileride, iki büyük çamın altındaki masayla iki sandalyeyi işaret etti.
“İçecek bir şeyler söyleyip şu tarafa geçeceğim. Bana eşlik eder misiniz?”
“Teşekkür ederim, ama biraz çalışmam lazım. Belki daha sonra...”
Aldığı cevap Bahadır’ı şaşırtmıştı. Sinem, ona söyleyecek fazla bir şey bırakmamıştı.
“Memnuniyetle.”
Ağaçların altında buzlu yeşil çayını içerken, gözlüklerinin gerisinden Sinem’i izledi Elindeki küçük mavi deftere bir şeyler yazıyordu. Arada bir karşı kıyıya, akan dereye bakıp düşünüyor, sonra yazmayı sürdürüyordu. Bir süre sonra defteri kapatıp masaya koydu. Acaba işi bitmiş miydi? İsterse gelirdi, ısrar etmek sadece cazibesini ve kadının ona duyduğu merakı azaltırdı.
Bahadır’ın morali biraz yükselmişti. Fakat endişelerine engel olamıyordu. Ya internette hakkında çıkan haberleri okuduysa... Ya fotoğrafını gördüyse... Ya yakından bakınca gördüğü kişinin o olduğunu anlarsa... Ya karşısında otururken bir biçimde haberlere denk gelirse... Hamaktan masaya geçerken omuzları dikleşen Bahadır, bunları düşünürken balon gibi söndüğünü hissetti.
En kötü ne olabilirdi ki? Bütün çevresine yeterince rezil olmuşken, iki günlüğüne geldiği yerde tanıştığı ve muhtemelen bir daha görmeyeceği bir kadının onun hakkında ne düşüneceğinin ne önemi vardı ki? Bir-iki geceyi beraber geçirirlerdi ve sonra herkes kendi yoluna giderdi.
Bir kadın hafta sonu böyle bir yere neden yalnız gelirdi ki? Dediği gibi “sıfırlanmak” için mi? O halde telefonunu cevaplamadığı Atila, büyük olasılıkla uzak kalmak istediği kişiydi. Bahadır aklından,
“Sıfırlanmasına yardımcı olabilirim” diye geçirirken bir an keyiflendi. Oturuşunun dikleştiğinin farkında değildi. Bahadır kendini motive etmekle meşgulken, sessizce çalan telefonuyla not defterini çantasına atan Sinem tek kattan ibaret otele girdi.
Bahadır telefonunu açmaya niyetlendi ama sonra vazgeçti. Pazartesi sabahına kadar kimlerin aradığını bilmeye, gelen mesajları okumaya ve dinlemeye gücü yoktu.
Bir süre döner diye beklediği Sinem ortalarda görünmeyince odasına gitti. Sabah çok erken kalkmıştı. Şöyle bir-iki saatlik deliksiz bir uykuya çok ihtiyacı vardı. Yastığa başını koymasıyla uykuya dalması bir oldu. Rüyasında kendini ofise girerken gördü. Yerdeki halıfleksler dışında hiçbir şey yoktu. İçeride bir emlakçı, iki kişiye ofisin henüz boşaldığını söylüyordu. Bahadır gözlerini açtığında terden sırılsıklamdı. Kalkıp bir bardak su içip pencereyi açtı, perdeyi kapadı. Uyku mahmuru, yorgun bedenini koltuğa bıraktı. Kapanan göz kapaklarını yeniden aralayan, dışarıdan gelen kadın sesi oldu.
“Biraz ara vermek istiyorum. Seninle beraber olmak istediğimden emin değilim. Kendimi biraz tartmaya ihtiyacım var.”
Konuşan Sinem’di. Telefonun diğer ucundaki ayrılmak üzere olduğu sevgilisiydi.
“Çünkü seninle mutlu olacağımıza dair endişelerim var. Boşandın ama her gün eski karınla konuşuyorsun. Çocuklar hafta sonları sende kalacaklar diye anlaştınız ama hafta içi de onları görmeye gidiyorsun. Sürekli streslisin. Kendimi, kendi hayatımı senin eski karına ve çocuklarına göre şekillendirmekten bıktığımı hissediyorum. Böyle devam edebileceğimi sanmıyorum Atila. Hayır, nerede olduğumu söylemeyeceğim sana, yanıma gelmeni istemiyorum. Pazartesiye kadar kendimi dinlemek istiyorum.”
Bahadır, geceyi Sinem’le geçireceğinden emindi. Tıpkı yalnız, arayış içindeki kadınlar gibi kalbi kırık, eski sevgilisine öfkeli olanların da kendilerine ilgi gösteren yeni bir erkeğe karşı direnci düşük olurdu ve Sinem bu ikinci gruba giriyordu. Dikkat etmesi gereken tek şey vardı. Bütün yaşayacaklarını burada bırakmak ve onu bir daha görmemek. Çünkü bu gruptaki kadınlar çabuk bağlanır, iki günlük macerayı evlilik yolunda atılmış ilk adım olarak görürlerdi.
Akşam yemeği için bahçeye çıktığında Sinem’i dere kenarındaki masalardan birinde yalnız otururken gördü. Boş masa kalmadığını gören Bahadır, Sinem’le göz göze gelince hiç beklemeden yanına gitti.
“Oturabilir miyim?”
Sinem, Bahadır’a bir şey söylemeden bakınca Bahadır sevimli olmaya çalışarak ekledi:
“Yoksa bu akşam yemek yiyemeyeceğim.”
Sinem güldü, eliyle karşısındaki boş sandalyeyi gösterdi.
Yeni tanışan ve yakınlaşmak isteyen bir kadınla bir erkek neden konuşurlarsa ondan konuştular. Havadan sudan, işten güçten, biraz ilgi alanlarından, neleri sevip neleri sevmediklerinden.
Yemekten sonra, küçük fenerlerle aydınlatılmış bahçede yürüdüler biraz. Bahadır arada yavaşlayıp Sinem’in yüzüne hayranlıkla bakıyor, parmaklarının dış yüzüyle yanağını okşuyor, alnından omzuna doğru düşen saçlarına dokunuyor, her defasında farklı kelimeler kullanarak ona ne kadar güzel bir kadın olduğunu söylüyordu.
Daha birkaç gün önce soyulan Bahadır, o sabah tanıdığı kadını odasına davet etmekten çekinmedi. Cüzdanını ve kimliğini çoktan yatağın altına koymuştu. Onlar dışında çalınacak bir şeyi yoktu.
Gece yarısı uyandığında Sinem’in mavi defterine yazı yazdığını gördü. Bahadır’ı uyandırmamak için yanındaki gece lambasını açmamış, yanında okuma lambası olan koltuğa geçmişti. Ne yaptığını soran Bahadır’a işle ilgili birkaç not aldığını, birazdan kendi odasına geçeceğini söyledi.
Bahadır sabah uyandığında memnundu. Banyoda yüzünü yıkarken “Tam istediğim gibi” diye düşündü. Sinem askıntı olacak birine benzemiyordu. Öyle olsaydı, kendi odasına geçmek yerine yanında uyur, sabah ona sanki sevgililermiş gibi sarılır, neşe içinde kahvaltıya iner, şu kısa tatil sonrası görüşmek için yol yapmaya başlardı.
Bahadır cumartesi gecesini de eğlenerek geçireceğini, hafta başına iyice moral depolayarak gireceğini düşündü. Birazdan kahvaltı edecek, sonra bahçede biraz hamak keyfi yapacaktı. Pencereyi kapattı. Kapıyı açtı, küçük koridora çıktı. Eğer kapıyı çekerken arkasını dönmeseydi, son anda Sinem’in odada düşürdüğü mavi defterini görmeyecek, günün en azından bir kısmını gerçekten planladığı gibi geçirecekti. Ancak Bahadır’ın, içinde neler yazılı olduğunu merak ettiği mavi deftere kayıtsız kalması mümkün değildi. Şöyle bir göz atıp Sinem’e vermek üzere defteri araladı, arasında ayraç olan son sayfayı açtı. Sinem’in gece aldığı ve “işle ilgili” olduğunu söylediği “birkaç not” Bahadır üzerineydi.
Dışarıdan bir kadına nasıl göründüğünü, bir kadında nasıl duygular uyandırdığını merak eden Bahadır, hangi kadınla konuşursa konuşsun, okuduklarından daha gerçekçi ve acımasız cevaplar alamazdı.
19. bölüm 3 Temmuz 2018 Salı hthayat.haberturk.com’da...
YORUMLAR