Babamın akrabaları demişler ki: “Artık onun çocuğu olmaz.” Annem de demiş ki: “Öyle bir doğururum ki!” Sonra ben olmuşum. Üçüncü çocuktan sekiz yıl sonra. Yoksa bir çocukla daha uğraşası yokmuş, benden öncekini aldırdığına göre.


Doğurganlığının kanıtı olarak, “beni yapma fikrini” önemsediğine eminim. Rahmine düştükten sonra da beni korumak istemiştir herhalde. Aksi halde babamın akrabaları “Doğuramadı” derlerdi, bu da yine doğurganlığıyla ilgili bir kusur olarak kabul edilirdi. Annem de buna gelemezdi.


Merak ettiğim üç şey var.

Bir, acaba ben karnındayken kendi dünyasında neler yaşadı. O hiç susmayan iç sesiyle kendi kendine neler söyledi? Aslında pişman mıydı? İçten içe beni de mi istemiyordu? Yoksa sadece kanıt doğurma peşinde miydi?

İki, bana isteyerek mi baktı acaba? İsteyerek mi büyüttü? “Keşke yapmasaydım?” dedi mi kendi kendine? Sık sık “Anne olacağıma taş olsaydım” derken, arka plandan bu laf da geçiyor muydu?

Üç, ya ben, onun içinden geçenlerden nasıl etkilendim? Bu konuda yapılmış bilimsel çalışmaları okuyacağım biraz. Varsa bir yolu, yüklendiğim olumsuz etkilerden arınmak isterim. “İnatçılığım demek buradan geliyor” diye kestirmeden şişinmeyi cahilce buluyorum. Ne işine yaradı ki inat etmek? “Yapabileceğini” göstermeye çalışırken, “ne yapmak istediğini” ne kadar uzun süre bilemedin. Yani kendin için değil, başkaları için yaşadın. Aptallık burada.


Başka konuya geçeyim diyorum, ama annem hep araya giriyor. Baskın kadın, hatıralarımı yazarken de ikide bir kapıyı aralıyor. Çalmadan. Odanın kapısını tıklamadan açıp, yüzümü inceleyip “Bir bakayım dedim” dedikten sonra kapattığı gibi.


Her neyse. Bugün çocuksuz ve mutlu bir kadın olmamın, inat çocuğu olarak doğmamla ve sonrasıyla yakından ilgisi var.


Çocuk doğurmama, uzak yakın nerdeyse herkes, uzun süre uzun uzun şaşırdı. Döne döne sordu. “Niye?” “Ay ne kadar güzel olur, sana benzer.” “Yap, sonra istersin.” “Her kadın anne olmak ister.” “Sen akıllı, aydın kadınsın. Asıl senin gibilerin doğurması, çocuk eğitmesi lâzım.” “Sonra, pişman olursun.”


Özür dilerim, yanlışınız, yanlışlarınız var.

“Sonradan isterim, severim” diye anne olunmaz. Ya sonradan da istemezsen, sevmezsen?

Hayır, her kadın anne olmak istemez. Bile isteye doğurmadıysa sebepleri vardır, anlatmıyordur. Tavsiyem, üstüne gitmemenizdir.

Eksik olmayın beni güzel bulduğunuz için, ama genetik faktörler çocuğu armuta bile benzetebilir.

Yok, hiç pişman olmadım. İyi ki bugüne kadar anne olmamışım, çok hırpalar, zedelerdim meyvemi, benden nefret ederdi.


Sağ olun akıllı bulduğunuz için, fakat iyi eğitimli, kafası çalışan kadınlar çocuklarına iyi eğitim verecekleri beklentisi doğru değil.


Bir kadının çocuğunu nasıl eğiteceği, annesiyle yaşadıklarına göbekten bağlıdır. Ya -armut nasıl dibine düşüyorsa- kız da annesinin dibine düşer ve farkında bile olmadan annesinin ona yaptıklarının aynısını kızına yapar. Ya da annesinin ona yaptıklarının tersini yapmaya çalışır. İkisi de normal olmadığı için, normal olmayan sonuçlar doğurur.


Bazı şeyleri eğip bükmeden, lafı dolandırmadan, açık açık konuşmak lazım. İstemeden anne olan kadınların çocuklarını sevmeme ihtimallerinin yüksek olduğunu yüksek sesle söylemek lâzım, meselâ.

İstemeden anne olan kadınların kızlarının, gördükleri muameleden ve görmedikleri sevgiden ötürü, anne olmaları halinde çocuklarını yaralayabileceklerini söylemekten çekinmemek lâzım.

İstemeden anne olan kadınların kızlarının gelecekte doğurmama ihtimallerinin yüksek olduğunu da kabul etmek lâzım, istatistik aramakta inat etmeden biraz kafayı kaldırıp etrafa bakarak.

11. bölüm 18 Şubat Salı www.hthayat.haberturk.com’da...



Önceki bölümler...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir devamı?
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.