Babamla çok güzel anılarım var. Çok güzel olmayanlar da genellikle komikler. Kız çocuğunun babaya düşkünlüğü ile açıklanacak bir durum değil. Sebepleri var.


Babam ve çocukluğum deyince aklıma ilk gelen, bahar. Bahar kokusu. Arı vızıltısı. Kelebekler. Mavi gökyüzü. Isıtan güneş. Yapraklarında minicik damlalarıyla envaiçeşit çiçek. O çiçeklerin renkleri. Elime bıraktıkları yeşil özsuları. Toplamak için eğilmem gerekmediği için boyları benim kadarmış gibi gelirdi. En çok gelincikleri severdim, bir de iri papatyaları. Çiçeklerin arasında koşarken babamın bana bakışı, yüzündeki o sevecen, şefkatli ifade bugün, şu sabah bile hatırlayınca içimi ısıtıyor.


Çok zor alıştığım, kaç kere çantamı, defterimi kitabımı bırakıp eve dönmeye çalıştığım okula onunla gitmeyi çok severdim. Pastaneden üstü kızarmış sıcak açma alırdık. Çıkışta kapıda onu görünce sevinirdim.


Elimi sıkmadan, sanki incitmekten çekinir gibi tutardı. Öyle de severdi. Bakmaya, dokunmaya kıyamaz gibi.


Hiç bağırmazdı. Kızmazdı. Çok gürültü yaptığım, muhtemelen beni fevkalade sevimsiz kılan şımarıklıklarla evdekileri canından bezdirdiğim gün, “Amaaann” demişti, o kadar. Yüzünde de iş dönüşü duyduğu yorgunluk vardı. Kafası gerçekten kaldırmıyordu.


Televizyonda izlediğimiz müsabakalardaki jimnastikçi kızları taklit etmemi, ters taklalar atmamı eğlenerek izlerdi. Annem “Aman bir yerine bir şey olur” diye gelip beni düzeltirken, o “Kızım lastik gibi” der, yakınımda durur ama dokunmazdı.


Babam onaylamasa bile ses etmezdi. Taşlanmış kot fırtınasının estiği günlerde, beni alıp Osmanbey’e götürmüştü. Osmanbey o zaman çok uzak bir yerdi benim için. Streç pantolonu denerken “Sanki biraz dar mı?” diye sormuştu. “Yok, ben iyiyim” deyince, “Sen beğeniyorsan problem yok demektir” demişti. Bu, çocuğunu kucağına alıp sevmeyi ayıplayan, kızları kadınları her biçimde kapatmayı, kafeslemeyi öğütleyen, o içinde yetiştiği kültüre rağmen söylediği bir sözdür. Bugün de benim için çok kıymetlidir.


Leblebi tozu geldi aklıma. Senede birkaç kez Mısır Çarşısı’na götürürdü beni. “Kızımı İstanbul’a götüreyim mi?” diye sıcacık sorarak. Sevinirdim. Çünkü o zaman İstanbul, “karşı” çok uzak bir yerdi benim için, büyük değişiklikti.


Bir huyu daha vardı sevdiğim. Kaç yaşında olursak olalım, bana da ablalarıma da yeni kıyafet alınca “Hadi giyinin gezmeye gidelim” derdi. Tek başımıza giyinip çıkarsak ondan da mutlu olurdu.


Annemle kıyaslamak istemem şimdi.


9. bölüm 11 Şubat 2020 Salı www.hthayat.haberturk.com’da...


Önceki bölümler...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.