Anneliğe - doğuma hazırlık rehberimizin yeni bölümüyle karşınızdayız bugünkü konuğumuz Gelişim Psikolojisi Bilim Uzmanı Sinem Özen Canbolat.


Hamilelik sırasında bebekle bağ kurma konusu ile başlamak isterim biz aslında bir önceki yayında bu konuya sevgili Esra Erkut Demiröz ile girizgah yapmıştık ancak sizinle detaylandırmak isterim. Anne bebekle nasıl bağ kurar? Bunun için yöntemler var mıdır?

Annenin bebekle bağ kurması konusunda genelde hep onunla konuşun, bebeğinizin orada olduğunu fark edin deniyor ama ben biraz daha farklı bir şey söyleyeceğim. Aslında onunla konuşmadan önce onu dinlemek gerekiyor yani oraya geldi, orada bir birey var; hisleriyle, oluşacak düşünceleriyle... Kendi kişiliği ile büyümeye başlıyor. O yüzden de acaba bize ne diyor? Geldiği zaman bize ne diyor? Bu çok da hani bizim beklediğimiz şekilde iletişim olmayabilir. Oradan duyacağımız renkler olabilir, rüyalar aracılığıyla bizimle iletişime geçebilir. Belki bir müzikle bize gelebilir. O yüzden bebekle konuşmadan önce onu dinlemek... Çünkü bunu yaptığımız zaman o zaman gerçekten onun ihtiyacı olan bir konuşmayı oraya verebiliriz. Konuşmak da bazı anneler biliyorum bu konuda çok zorlanıyorlar. Bebeğe konuşma kısmında herkesin yönetimi farklı olabilir; birimiz doğrudan konuşuyoruz, öbürümüz onunla birlikte dans ederiz, diğerimiz ona öykü okuruz, şarkı söyleriz, birlikte paylaşımlar yaparız, keyifli bir anı paylaşırız, belki daha içsel bir yerden bir paylaşım yaparız ama önemli olan aslında gün içinde zaman zaman aklımıza gelmesi. Elimizi bir karnımıza koymamız, orada olduğunu fark etmemiz, ona bir nefes göndermemiz veya zor bir şey yaşadığımızda "Bunun seninle bir ilgisi yok, bu benimle ilgili" dememiz ve onu ayrıştırmamız... Çünkü anne karnındaki bebek zaten doğumdan sonra da bir süre ayrımı yapamaz yani annenin hisleri ve benim hislerim gibi bir ayrım yapamaz. O yüzden anne bir şey hissettiğinde, yaşadığında bebek bunu kendi benliğine alır. Bu sebeple ayrıştırmak önemli ve sanırım herkesin kendi ritüeli olması gerekiyor bu süreç içinde... Eğer ki zorlanıyorsak da o bağ kurmakta bir bakmak lazım ne oluyor orada? Altında ne var?


Ben de biraz kendi tecrübemden küçük bir notu paylaşmak isterim. İlk zamanlar ben de bir iletişim kuramamıştım. Yani konuşmaya çalıştım ama o konuşma çok yapay geldi. Sonra dedim ki "Neyse zaman içinde tanışırız". Sonra ufak ufak ondan mesajlar aldığımı hissettim. Bir şekilde benimle iletişime geçtiğine inandığım için de sürdürebildim. Sonrasında dediğiniz gibi mesela çok öfkeli olduğumda, üzgün olduğumda bunu ona anlatmak istedim. Bu iletişim insanın bu sürecin bir yerinde kurulan bir şey. O yüzden bir şey hissedememek böyle çok da anneyi yıpratacak bir şey olmamalı diye düşünüyorum. Bir de doğum sonrasına değinmek istiyorum... Aslında bazen doğum sonrası da bu kabul noktası zor olabiliyor, bağ kurma noktası zor oluyor olabilir. Bir de alt başlık açıp çalışan anneler konusunu konuşmak isterim çünkü hepimizin çok fazla ekstra iş yükleri var. Eğer hayatımızda kolaylaştırıcı insan sayısı azsa bağ kurmakta, ona zaman ayırmakta zorlanabiliyoruz. Bu noktada ne önerirsiniz?

Evet, bu biraz modern hayatımızın zorluklarından... Şöyle ki birlikte olunabilen zamanın içinde aslında kaliteli bir birliktelik geçirmek önemli... Örneğin eve geldikten sonra böyle bir 20 dakika, yarım saat baş başa bir oyun oynamak... Ama bu kısımda nasıl oyun oynadığımız da çok önemli yani çok fazla gelişime yönelik oyun konuşulduğu için bu taraf çok fazla konuşulmuyor. İlişkisel oyun oynamalıyız yani onu daha dinlediğimiz, yönlendirmediğimiz, izlediğimiz, bol bol yansıtmalar yaptığımız, aynalamalar yaptığımız bir oyun bebeğe çok iyi gelir. Çocuğa da bebeğe de herkese iyi gelebilecek bir şey zaten. Hani dinlenmek ve duyulduğunu fark ettiren yansıtmalar almak... Bunun dışında ben bebekle aynı odada yatmalarını tavsiye ediyorum. O yakınlığı bebeğin hissetmesi gerekiyor. Gerekirse ayrı yüzeylerde ama beraber yatmak ki annenin o kokusu, o güveni, o özlemi biraz da uykunun içinde alınsın... Tabii burada hiçkimse için tek bir çözüm yok. Yani bazı anne bebek ikilisi için ayrı yatmak bazısı için beraber yatmak diyorsun... O yüzden "Aa mutlaka böyle yapmalıyım" gibi kimse algılamasın ama önemli olan o ayrı geçirilen zamanın aslında birlikteyken bir telafisini yapmak. Yani ilişkiyi tamir etmek, o ayrılıkla ilgili oluşan duyguları bebekte tamir etmek...


Bir yazınızda "Nasıl bir bakım aldığınız nasıl bir bakım vereceğinizi etkiler." demiştiniz... Bu cümle beni çok etkilemişti açıkçası biraz açmanızı isterim.

Çok okuyoruz, çok dinliyoruz ve bir şeyleri gerçekten büyük bir çabayla düzeltmeye çalışıyoruz. Aslında biz öyle bir annelik almamışız, öyle bir babalık almamış olabiliriz; almadığınız şeyi nasıl vereceğimizi de bilmiyoruz. O yüzden bir farkındalık gerekiyor, dönüştürmek gerekiyor ama yine de her ne kadar zihinsel olarak bunları dönüştürüyor olsak da bizim tam olarak odaklanamadığımız yerler, anlar vardır. Hiçkimse bütün bir günü farkındalıkla geçiremez böyle farkında olmadığımız, zihinsel olarak odaklanmadığımız anlarda bizim nasıl bir annelik babalık aldığımız bütün hareketlerimizi, bütün bedenimizi etkiler. Bütün söylemlerimizi etkiler. Dolayısıyla aslında onları dönüştürmek için çok daha köklü dönüşümler gerekir ki bunlar da işte kendi terapi süreçlerimizde ya da kendimizle dönüp çalıştıkça mümkün olacak dönüşümler...


Duygu regüle etme konusunu konuşalım isterim. Duygu regüle etmek nedir? Nasıl yapılır?

Bebekte regülasyon hiçbir zaman tek başına olmaz, orada bir karşılıklı regülasyon gerekiyor. Neden? Çünkü bebeğin beyin yapısı, sinir sistemi henüz kendi kendine sakinleşme üzerine gelişmiş değil. Oradaki sinir sistemi annenin, babanın, ebeveynin, bakım verinin sinir sistemine bağlı. Şimdi sözel öncesi dönemi de düşündüğümüz zaman bir bebek için alınan bilgiler daha çok duyusaldır yani gördüğü, işittiğinden daha çok bilgileri alır yani çok o yüzden de bebekler yüzümüzdeki en ufak bir değişimi algılarlar. Bunun dışında aslında bir de kalp frekanslarını algılıyorlar. Kalp frekansı ise kalp ritminden daha farklı bir şey. Amerika'da bir kalp enstitüsü var, onların yaptığı çok güzel bilimsel araştırmalar var ve bu frekansları ölçüyorlar. Biz böyle keyifli duygular hissettiğimizde bu frekanslar harika akarken karmaşık duygular hissettiğimizde frekanslar da karmakarışık oluyor ve 5 metre alanda da algılanabilen bir şey... Bu frekansa bebekler çok açık yani hepimiz bu frekansları algılıyoruz ama biz çok zihinde bireyleriz. O yüzden daha orayı bastırabiliyoruz ama bebekler öyle değil. Dolayısıyla anne veya baba kim karmaşıksa orada bakım veren bebek de o karmaşanın içinde tabii ki regüle olamıyor, sakinleşemiyor. Çünkü güvendiği liman bir kere karmakarışık o gemisini o fırtınada nereye bağlısın? Nöronlar var beynimizde gördüğümüzü aynalayan o yüzden de bakım verenin regülasyonunu çok önemli. "Nasıl yapacağız?" konusuna gelince... Aslında en zor kısmı... Özetle bahsetmek gerekirse en önemli şeylerden biri nefes... İçinde zorlandığımız konuda nefesimize bir bakmak gerek. Hızlı hızlı mı nefes alıyorum? Hiç nefes almıyorum, donmuş durumda mıyım? Bir nefes alabiliyor muyum acaba? Diyaframa doğru derinleşebilen bir nefes alabiliyor muyum? Bunlar önemli. Her zaman nefes çok yardımcı olmayabilir evet ama çoğu zaman yardımcıdır. Çünkü kontrol edebildiğimiz tek şey nefesimiz. Nitekim araştırmalar da gösteriyor zaten düzenli nefes uygulandığında birçok hastalığın üstesinden çok daha iyi geliniyor, çok daha regüle bir hayat sürülüyor. Bir de bedenimizle bağlantı kurmak çok önemli. O anın içinde "Ben şu anda çok öfkelendim. Bir dakika bir durayım bedenimde ne oluyor? Nerede zorlanıyorum? Boğazın mı sıkışıyor? Bacaklarımı mı hissetmiyorum? Ellerim mi titriyor? Karnım mı sıkışıyor?" bunu fark etmek çok önemli çünkü bunu fark ettiğiniz anda orayı rahatlatacaksınız. Midem sıkıştıysa acaba şöyle bir oraya nefes almak iyi gelir mi? Veya bir sırtımı bir yere yaslamak iyi gelebilir mi? Bir bakayım böyle yaptığımda daha iyi hissettiğim bir yer var mı? Veya oradaki zorlanma hafiflemeye başladı mı? Beden üzerinden gitmemizin sebebi beden bize yalan söylemiyor. Beden ne varsa onu ortaya koyuyor. Eğer bedeni rahatlatırsanız duyguyu da rahatlatırsınız. Bu noktada somatik deneyimlenin Türkiye sayfalarına bakmalarını tavsiye ederim.


Benim de bu süreçte en iyi anladığım şey anne iyi olmazsa bebeğin iyi olma ihtimalinin azaldığı yönünde... Uyku konusuna girmek istiyorum çünkü uyku eşittir sorun gibi algılanıyor.

Evet, bu çok büyük bir konu şöyle bir cümlede geçilmeyecek ama evet şöyle bir şey var: Acaba gerçekten ne sorun? Bu anneden anneye; ebeveynden ebeveyne değişebiliyor çünkü orayı kapsama gücü değişebiliyor. Yani bir bebek tabii ki gece uyanır zaten sürekli bir uyku beklemiyoruz özellikle ilk iki senede... Eğer emziriliyorsa emzirme dönemi boyunca gece uyanmalar normaldir. Tabii normalin dışında bir çizgi de olabilir. Öncelikle "Acaba benim için mi fazla yoksa onun için mi?" sorusunu sormak lazım. Eğer onun için fazla kısmına vardıysak o zaman "Ne oluyor?", "Neden bu kadar sık uyanıyor?", "Neden uykulara zor dalıyor?", "Neden çıt deyince uyanıveriyor?" Bu sorulara bakmak lazım. Buralar genelde bebeğin hikayesinde vardır. Yani erken dönem hikayeleri, doğum, doğum öncesi hikayeleri... Doğum özellikle çok etkiler uykuları. Biz Türkiye'de daha yeni yeni bunun farkına varmaya başlıyoruz ama gerçekten bebek doğduğu zaman, kucağımıza verildiğinde 0 noktasında gelmiyor. Onun bir 9 aylık süreci var bir de doğum gibi belki de hayatınızın en zor yolculuğu var... Doğal olarak orada yaşadıkları uykularına aksediyor çünkü uyku kendini rahata bırakabilmek demek... Eğer sinir sistemi yukarıda bir yerde çalışıyorsa o bırakma hali çok kolay olmuyor. Biraz önce "Anne iyi olmazsa bebek iyi olmaz" dediniz evet, gerçekten annesi depresyonda olan bebekler çok daha sık uyanıyorlar. Bunu da görüyoruz araştırmalarda. Bazen duyu bütünleme sorunları dediğimiz sorunlar olabiliyor. Bu da uykuyu etkiliyor o yüzden gerçekten bir sorun olduğunu düşünüyorsa ebeveynler uzmanlarına mutlaka danışmalarını tavsiye ederim. Bebeklik dönemi çok esnek olduğu için çok da kolay halledilecek şeyler oluyor bunlar. Yani uyku hiçbir zaman doğrudan sadece kendisiyle uğraşarak halledeceğimiz bir şey değil. Zaten oradaki uyku problemleri bir yansıma... Belki böyle bakarsak daha iyi anlayabiliriz.


Sizin yine bir cümlenizi burada geçirmek istiyorum "Bebeğimin ihtiyacını bana söyleyecek olan tek kişi bebeğim". Bebeğimizin bize ne söylediğini nasıl anlarız? Anne olduktan sonra ben, sadece gözlemleyerek bebeğimin bana ne söylediğini anlayabilecek miyim?

Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor: Biz yeni tanışacağız. Evet, karnımızdaydı ama karşılıklı tanışma doğumdan sonra olacak, her iki tarafın da birbirinin tanımaya ihtiyacı var, zamana ihtiyacı var. Evet başta belki zorlanacağız, karıştıracağız, tam olarak anlayamayacağız ama zaten bebekler de ikinci ay civarı ağlamalarını daha özelleştirirler. Acıktığında farklı ağlar, altı kirlendiğinde farklı ağlar ve bakım verenler yavaş yavaş bunu algılamaya başlarlar. Genelde anneler "Bebeğinizi anlıyor musunuz?" diye sorulduğunda ilk 6 ayda "Hayır" cevabını verir. 6 ayın sonrasında annelerin daha kendinden emin cevaplar verdiği görülür. O yüzden zaman önemli. Bu bir. İkincisi ise bebek beden dili... Bebek beden dili dünyadaki en global dil ama en az bilinen dil. Aynı zamanda da çok ilginç. Bir senenin içinde yüzlerce bebek görüyorum, gerçekten aynı dilleri kullanıyorlar. Ortaya çıkan şeyler çok dikkat çekici... Örneğin doğumda zorlandıysa, kafası o kemikten geçmediyse ağlarken eli hep kafasına gidiyor veya sezaryen doğumda bir anda eller uzandı, onu oradan aldıysa o zaman uzanan ellere karşı çok tepkili olabiliyor bebekler. Çünkü beden tekrar tekrar aynı şeyi yaşıyor. Biz bebeklerin ellerinin yumruk olmasını açlığa bağlarız aslında açlık değil gergin olduğunda da bebek elini yumruk yapabilir. Bebeğin özelinde de izlemek "Acaba acıktığında ne yapıyor?", "Beni istediğinde ne yapıyor?" bunları yavaş yavaş keşfedebilmek için annenin babanın bebeği öncelikle görmesi gerekiyor. O görme kısmının altını çizmek istiyorum. Bazen 24 saat bakım veririz ama bebeğimizi gerçekten görmeyiz. Özellikle depresyondaysak... O yüzden doğum sonrası depresyonu önemli bir şeydir ve aslında en çok karşılaşılan anne komplikasyonudur. Pandemiden önce yüzde 12 civarındaydı pandemi ile birlikte değişmiş olabilir diye düşünüyorum - olumlu veya olumsuz anlamda - çünkü babalar evdeydi o bir değişiklik. O yüzden de yani orada o depresyonun es geçilmemesi önemli. Bir yardım alınması önemli, annenin kapsanması önemli... Çünkü depresyon demek zaten içimize dönmek demek. İçimize döndüğümüzde dışarıyı görmeyiz ve bebeğin sinyallerini algılamakta zorlanırız. O yüzden de o görmek kısmı, bakarak izleme kısmı, bedeni okuma kısmı önemli.


Bir de uyku gibi emzirme de oldukça önemli ve sorun olarak algılanabilecek bir konu... Emzirmek bebek sağlığı için çok önemli peki, anne açısından? Emzirmenin bebeğe ve anneye katkıları nelerdir?

Biz emzirmeyi yine doğum sonrası başlar gibi düşünüyoruz ancak emme işi anne karnında başlar. Nasıl bir anne karnına düştü? Rahim onu kucakladı mı? Oradaki kordon onu iyi besledi mi? Oradaki kordondan ona neler geldi? Yoğun stres varsa örneğin besin ile birlikte kortizol da gelmiştir. Bebekler de bunlar karşısında anne karnında stratejiler oluşturur. Birçok etken var orada... Ancak tamiri her zaman mümkün. Peki, emzirme neden bebek için önemli? Biraz önce dedim ya sözel öncesi dönemde bebek için duyusal bilgiler önemli ve emzirme de bütün duyusal bilgiler var. Yani bebeğin şuna ihtiyacı var: Ben bu hayatta güvenli limanımla birlikte aynı gerçekliğin içindeyim ve tutuluyorum. Çünkü böyle olmadığında, duyular yeteri kadar uyarılmadığında bir korku hissediyor bebek. "Acaba güvende miyim?" diye... O yüzden ilk zamanlar yoğun emzirilmeye de ihtiyaç duyuyor çünkü onu en çok tutan şey annenin kokusu, dokunuşu, sesi, bakışı... Bir yandan işte bize hala okullarda beş duyu öğretilse de yalnızca beş duyumuzun olmadığını biliyoruz. Altıncı vestibüler; denge sistemimizle ilgili duyu, proprioseptif sistem; kaslardan aldığımız bilgi uyarılır, interoseptif sistem iç organlarımızdan aldığımız bilgi... Ne olur emzirilince ılık bir süt akar içeri... Dolayısıyla 8 duyu ile sarılır bebek. O yüzden o kadar tutar ve "Ben bu yaşamda güvendeyim"i verir. Bir yandan böyle bir yandan da bebek ilk dünyaya geldiğinde aslında çok ayrı bir formda. Yani o form; mekan zaman algısının henüz oluşmadığı bir yerde. Dolayısıyla da her şeyi kendi uzantısı gibi hissediyor. O yüzden bir şeyle bu kadar bütün olmak ona çok iyi geliyor. Ama bu noktada şunu söylemek lazım emzirmemek de tercihiniz olabilir, herhangi bir nedenden dolayı emzirememiş de olabiliriz. "O zaman bunları yaşamayacak mı bebek? Bu kadar tutulmuş hissetmeyecek mi bebeğim?" böyle değil tabii ki. Siz hangi yöntemle besliyor olursanız olun, kucağınızda ve bu duyu sistemlerini sevgi ve şefkat içinde uyararak besliyorsanız bebek yine bunu alır. Diğer tarafta da emziriyorsunuz ama emzirirken başka bir yerde kafanız, bebekle ilgilenmiyorsunuz, telefonunuza bakıyorsunuz, aslında bebeği belki çok kabulde değilsiniz... Bu da işte zaten o emzirilme halini bebeğe vermez, o ruhsallığı bebeğe vermez. Yani ne yaptığımızdan çok çok daha önemli...




Anneliğe hazırlık rehberi bölüm 5: Çocuğuma hangi ismi koymalıyım? 13 Şubat 2023 Pazartesi tarihinde yayında!


Tüm bölümler











YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.