Anneliğe doğuma hazırlık rehberinin yeni bölümüyle karşınızdayız. Bugünkü konuğumuz Uzman Emzirme Danışmanı Diyetisyen Nihan Zayım.


İlk sorumla başlamak istiyorum. Biz anne olarak ilk kez bir bebekle tanıştığımız için her konu bizim için çok yeni… Emzirme de bunlardan biri… Emzirme ile yeni tanışacak olan annelerin emzirme ile ilgili en temel bilmesi gereken bilgiler nelerdir?

Emziren, yeni doğum yapmış veya doğum yapacak annelere söylediğimiz en temel, ortak cümle sütün emzirdikçe artacak. Yani sütüm gelmedi, sütüm az diye emzirmekten kaçınmamak ya da sütün gelmesini beklemeden bebeği kucağımıza alıp emzirmemiz gerekiyor. Bebekten ayrı kalma durumu söz konusu olabiliyor ya da bebek emmeyebiliyor… Böyle durumlarda da pompa ile ya da el ile sağım yaparak bebek yerine o uyarıyı biz verebiliriz. Böylece sütümüzün gelişi, üretimimiz hızlanabiliyor. O yüzden sütüm gelmedi diye beklememek aslında en temel, aklımızda kalması gereken bilgilerden biri. Onun dışında özellikle ilk 3 ayda bebeği bebek her istediğinde emzirmek… Süre sınırı koymadan… En çok söylenen “3 saatte bir emzir” cümlesi mesela aslında bu cümlede söylenilmek istenen “en fazla 3 saatte bir emzir, 3 saati geçirme”dir. Bebeği daha 3 saati dolmadı deyip istediği halde emzirmemek önemli bir nokta.


Ben de 3 saat aralığını baz almıştım, benim için de güzel bir bilgi oldu… Peki, doğum şekline göre sütün gelişi değişir mi?

Burada tamamen doğal bir normal doğumdan bahsediyorsak evet, sütün gelişi biraz daha hızlı olabiliyor. Çünkü doğumda salgılanan oksitosin hormon aynı zamanda bizim süt hormonlarımızdan biri, memede bekleyen, üretilmiş sütü de dışarı çıkartıyor. 16-20. haftalar arasında aslında ilk süt oluşmuş oluyor memede dolayısıyla bebek doğduğu anda aslında ilk sütümüz memede hazır ve onun dışarı çıkışını sağlayan da oksitosin hormon oluyor. Normal doğum başladığında vücudumuz oksitosin salgılar ve bu oksitosin memedeki küçük kaslarımızı etkileyip o sütü dışarı gönderir. Vücut buna çok hazır olur. Tamamen doğal, müdahalesiz doğumlarda o oksitosin salgısı memeyi etkiler ve evet, süt daha hızlı çıkabiliyor. Bundan sonrası için doğum şekli diyemeyiz ama bazen epidural ile yapılmış bir sezeryanda daha hızlı gelebiliyor ancak suni sancılı ve müdahaleli bir doğal doğumda daha geç gelebiliyor. Ama yine de genel anestezi ile yapılan bir sezeryan doğumda bile erken ten teması ve erken emzirmeye başlama sütün geliş hızını artırabiliyor.


Bol su içmek, düzenli emzirme, sağım sütü artırır bunu biliyoruz ancak halk arasında da “bulgur, pekmez yemek sütü artırır” gibi bilgiler var. Bunları yemek sütü artırır mı ve kullanmalı mıyız?

Emzirerek memeye uyarıyı vermiyorsak onun dışında yapacağımız hiçbir şey aslında işe yaramıyor. Evet, yüzyıllardır kullanılan galaktagog dediğimiz, sütü artıran, bilimsel çalışmalarda da belirli kanıt düzeyleri olan bazı besinler var. Ancak biz bunları telafuz ettiğimiz zaman anneler tamamen o besine yönelebiliyorlar. Ama burada önemli olan şey birincisi hep söylediğimiz emzirmek işin temeli, bol sıvı tüketmek çok önemli. Su içmek… Kanıtlanmış tek sütü artıran besin su. Onun dışında mümkün olduğu kadar dinlenebilmek, uyuyabilmek sütü artıran faktörler arasında. Ya da bunları yapmasına ragmen sütünde artış olmuyorsa mutlaka bir emzirme danışmanına başvurması oldukça önemli. Çünkü bambaşka sebepler sütün gelmemesine neden olabiliyor. İyi bir emzirme danışmanlığı sonrasında, hakikaten ihtiyaç olduğu anda bir süt artırıcı kullanmak işe yarıyor. “Bazen ben şunu yedim sütüm arttı” şeklinde durumlar oluyor ancak emzirme kısmında yetersiz kalıyorsak bu çok kısa bir dönem oluyor. İşin temelindeki emzirmeyi çok sıkı tutuyor olmamız lazım.


Siz eğitimlerinize babaanneler, anneanneleri de davet ediyorsunuz… Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Evet, ben doğum öncesinde emzirmeye hazırlık eğitimleri verirken annelerin eşleriyle birlikte, babalarla birlikte katılmasını çok tavsiye ediyorum. Sonrasında da anneanne ve babaannelerle tamamen ayrı, anne ve babaların katılmadığı, tamamen baş basa olduğumuz başka bir seans daha yapıyorum. Çünkü annenin yakın çevresindeki herkesin yakın bilgi seviyesinde olması anneyi çok doğru desteklemelerine neden oluyor. Yani bu ne demek? Anne lohusalıkta emziriyor bebeğini ama bebek bir türlü uyumuyor, mememeden ayrılmıyor, ağlıyor, huzursuz… Annenin “benim sütüm yetmiyor galiba” diye aklına bir şüphe düştüğünde. Eğer ki eşi ya da etrafındaki kişiler “Daha fazla emzir”, “3 saati geçmişti biraz tekrar dene”, “Uyu” dediğinde; anneyi rahatlatmaya başladığında, onu doğru bilgiyle desteklediğinde iş doğru bir yöne gidecektir. Aksi taktirde “Bir mama deneyelim” şeklinde yönlendirme aldığında gerçekten ihtiyaç dışında verilmiş bir mama hakikaten süreci bambaşka bir yere götürüyor. Mama alıyor, bebek uyuyor. “Aa, bak benim sütüm yetmiyordu. Şimdi uyudu gerçekten demek ki yetmiyormuş ki uyumuyormuş çocuk” diyor. Bu bir zincirleme. Bu sefer annenin kendine olan güveni de kayboluyor. Dolayısıyla çevresindeki kişilerin doğru bilgiyle anneyi desteklemesi çok önemli. Onların bilgilerini güncelliyoruz, eskiden bala sürülüp emzik veriliyormuş. Bugün artık biliyoruz ki bal bir yaştan küçük bebekler için hayati risk teşkil eden bir besin… Artık yapmadığımız her şeyin bir sebebi var. Bilimsel bir temeli var. Başımıza bir şeyler gelmiş ki zaman içinde artık yapmaz olmuşuz, yasaklanmış. Yapmasak daha iyi olur denmiş. O yüzden onları da güncellemek gerekiyor.


Eminim her hareket çok iyi niyetle yapılıyor ama bazısı çok ciddi yaralar açabiliyor. Bu aslında biraz emzirmeyi kolaylaştıran unsurların içine de girdi. Ama daha detaylı sormak isterim. Emzirmeyi kolaylaştıran ve zorlaştıran unsurlar nelerdir?

Kolaylaştırtıranlardan başlayalım. Mümkünse doğumdan hemen sonra Dünya Sağlık Örgütü ilk yarım saat - bir saat içinde çıplak ten teması yapılmasını öneriyor. Anneyle, yani annenin tamamen çıplak vücuduna bebeği doğar olmaz çıplak bir şekilde göğsüne koyup oda eğer serin ise üstüne bir battaniye örtüp ten tamaslarını az bir saat olacak şekilde sağlamak. Erken dönemde emzirmeye başlamak. Daha sonra eve geçtikten sonra da bu ten teması devam edebilir. Yani sadece doğuma, özgü bir durum değil. Her zaman ten teması yapılabilir, emzirmeyi kolaylaştırıcı, daha iyileştirici bir etkisi var ten temasısının. Onun dışında biraz önce dediğim gibi süre, saate bakmadan bebeğin ihtiyacını gözlemleyerek, bebeği gözlemleyerek beslemeye çalışmak… Birazcık aslında zorlaştırıcı faktörlere uğrayarak da söyleyeyim, araya başka bir şey sokmamak kolaylaştırıcı oluyor. Çünkü bir biberon, bir emzik özellikle emme oturmadan yani bebek memeyi nasıl boşaltacağını ve sütü nasıl çıkartacağını iyice öğrenmeden, emerek kilo aldığını biz görmeden kullandığımız herhangi bir şey süreci zorlaştırıyor. Yani bunları kullanmamak emzirmeyi gerçekten çok daha kolay kılıyor. İlk günden başlamazsak çok daha kolay ilerliyor. Başladığımız zaman bu zorlaşıcı bir faktör oluyor. Onun dışında annenin gördüğü destek, sosyal destek, çok kolaylaştırıcı. Biraz önce bahsettiğimiz gibi sadece babalar değil, komşu, arkadaşlar, yakınlar, akrabalar yani sorulan bir soru bile bazen anneyi olumsuz etkileyebiliyor. Çemberi giderek genişletirsek aslında medya… Aslında emzirmeyi destekyen, doğru bilgi veren içeriklere ulaşıyorsa anne o kadar daha işi kolaylaşıyor ama “Sütünüz yetmiyorsa şunu şunu yapabiliriz” gibi bir paylaşım gördüğünde “Yetmiyor mu acaba? Benim sütüm yetiyor mu?” gibi sorular aklına takılmaya başladığı anda, bunlara maruz kaldığı anda “Bizim çocukta bir gariplik var. Demek ki sütüm yetmiyor da doymuyor” diye düşünmeye başlıyor. Bunlar da süreci olumsuz yönde etkiliyor. Bunlara maruz kalmamak, tamamen eskiden olduğu gibi doğalında ilerlemesi ve bebeğin her ağlamasının açlık olmadığını bilmek aslında çok kolaylaştırıyor. Yani aç mı, doydu mu doymadı mı? Neye bakalım? Çişli bezlerine bakalım. Eğer ki yeteri kadar kirli bezi varsa, çiş-kaka yapıyorsa doyuyordur. Onun dışındaki ağlamaları, huzursuzlukları bambaşka sebeplerden olabilir. Bebek ağlıyorsa bebeği gözlemleyerek o ağlama sebebi bulmak, hemen “Açlıktandır” dememek, hemen “Aman ağlamasın, hemen susturalım” dememek de emzirmeyi de kolaylaştıran bir faktör. Yani o annenin zihnini meşgul etmiyor, yormuyor, üzmüyor ve evet ben besliyorum, besleyebiliyorum, doyuyor benim çocuğum. “Demek ki başka bir şey var, ona bakalım” diyebilmek çok önemli.


Hepimiz çok iyi anneler olmak istiyoruz, her şeyimiz tam yetsin istiyoruz ve bir şeyler yolunda gitmediğinde hep kendimize pay biçiyoruz. Buradan onların duygularını, düşüncelerini kolaylaştırmak için… Bir anne sütünün yetip yetmediğine nasıl anlar?

Kirli bezler ve kilo alımı. Bu kadar.


Kilo alımının takibi nasıl olacak?

Yenidoğan döneminde doktorlar kontrole ilk günlerde birazcık daha sık çağrılır. Doğumdan sonra 4. gün, 5. gün, birinci hafta, 15. gün, birinci ay gibi daha sık kontrollere çağrılırlar ve doğum sonrası her bebek biraz kilo kaybeder, bir düşüşe geçer kilosu. Sonrasında tekrar alışa geçer. 15. gün doğum kilosunu yakalıyorsa, birinci aydaki, ikinci aydaki kontrollerde yeterli bulunuyorsa zaten o annenin sütü yetiyor. Ama “Ben evde nasıl anlayacağım, gerçekten yetip yetmediğini?” diye soruyorsa. Genellikle sütün yetip yetmediğine uykuya bakılarak karar veriliyor ama bu böyle değil. Emiyor ve düzenli olarak çiş, kaka yapıyorsa bir bebek - hatta bazen kaka da o kadar düzenli olmayabiliyor - bizim için çiş hakikaten sütü alıp almadığının net göstergesi. Bu bağırsak hareketlerinin olması, kaka çıkışının olmasını da evet önemsiyoruz ama bazı günler yapmayabiliyor, bazı günler daha fazla yapabiliyor bazı bebekler. O yüzden en önemli gösterge çiş… Yeterli sayıda bez kirletiyorsa ancak yine de sürekli memede kalmak istiyor, sürekli emmek istiyor, bir türlü uyumuyor, yatağa koyduğumuz anda ağlıyor ve uyanıyorsa başka bir sebebi vardır. İlk üç ayki en büyük sebep annenin ya da babanın kucağında kalmak istemesi… En başta anne karnında çünkü… Oranın ısısı belli, öyle kollarını açamadığı, güvende olduğu ortam. O ortamı arıyor. O yüzden bol bol kucakta tutmak, emmesi, eğer mutluysa memede kalması, anne çok yorgunsa babanın kucağında gezdirmesi oldukça önemli. Bu şekilde o huzursuzluğu giderilebilir ama çişli bezleri yeterliyse bu doymadığı anlamına gelmez. Doyuyordur.


Biraz aslında bebekle empati yapabilmek… Yani önce yayınlarımdan da anladığım bu. Bir de meme reddi var. Bunu da bilmek isterim açıkçası… Meme reddi nedir, neden olur? Ne yapmak gerekir?

Meme redid bebeğin memeyi emmek istememesidir. En çok gördüğümüz en sık karşılaştığımız sebeplerden bir tanesi bir biberon kullanımı oluyor. Özellikle biraz önce bahsettiğim gibi bebek emmeyi tam olarak öğrenmeden farklı bir araçla beslemeye başladığımızda memeyi bazen çok kısa bir süre sonra bazen birazcık daha uzun bir süre sonra almamaya başlıyor bebekler. Çünkü memeyi emme şekliyle, meme emerken kullandığı, yaptığı dil hareketi, kullandığı kaslarla; biberondan süt içerken yaptığı hareketler çok farklı. Biberonun akış hızı farklı, çekmeye başladığı andaki sütün geliş zamanlaması farklı, memeden bambaşka… Hem zamanlama açısından, akış hızlı açısından, materyal açısından yani birçok sebepten dolayı biberon verilen bebeklerde emme, memeden emme biraz sıkıntılı oluyor. “Hem meme alıyor hem biberon alıyor” dediğimiz zaman dikkat etmek lazım. Çünkü 3. ay algıları açıldığı zaman, 4. ay algıları açılmaya başladığı zaman pat diye bir günde bırakabiliyor ya da daha erken dönemde memeyi reddetme, tamamen biberona yönelme ne yazık ki çok sık karşılaştığımız durumlar. O yüzden benim meme reddinde en sık gördüğüm sebeplerden bir tanesi biberon. Daha küçük bebeklerde doğumdan hemen sonra memeyi tutamamama, yakalayamama gibi durumlarda da olabiliyor. Zor doğumlar olabiliyor, müdahaleler olabiliyor doğum sonrası bebekte. O yüzden hani onların hepsini tabii özel olarak vaka üzerinde değerlendirmek gerekiyor. Ama herkese her meme reddinde önerebileceğimiz ortak şey ten teması… Eğer varsa emzik, biberon gibi araçları bunları devreden çıkartmak çok çok önemli. Bir de meme reddi deyince söylemeden geçemeyeceğim. Üçüncü ay civarında algılarının açılmasıyla başlayan, bebeğin yoğun şekilde meme emerken meme aralarını açması, annenin bebeği aldığı zaman memeyi itmesi meme deddi gibi algılanabiliyor. Aslında bu gerçek bir red değil. Meme reddi zannedilen bir durum… Algısı açıldığı için bebek ve o zamana kadar iki-üç ayboyunca iyi emzirildiği zaman kuvvetlenen çene kaslarıyla memeyi çok kısa sürede rahatlıkla boşaltabiliyor. Bu bebeklerin emmeleri hem kısa sürüyor hem de eskiye nazaran daha uzun aralıklarla emmek istemiyorlar. Çünkü memede kalmak istemiyor, dışarıda işte bir ses oluyor, hemen oraya dönüyor, bir şey görüyor, ona bakmak istiyor, incelemek istiyor, dikkati çok kolay dağılıyor bebeklerin. Bu da bu sebeplerle meme reddi zannedilebiliyor. Anne yine bebeğin doymadığını düşünebilir ama tabii yine dönüp baktığımız şey kirli bezleri… Yeteri kadar kirli bezi varsa, bebek huzurluysa, sağlığyla ilgili herhangi başka bir durum yoksa bunu da normal kabul ediyoruz.


Emzirmek bebek için çok faydalı. Peki, anne için emzirmenin faydaları neler?

Anneler için öncelikle bebek ile bağlanmayı çok kolaylaştıran bir faktör emziriyor olmak. Onun dışında yine doğumdan hemen sonraki döneme baktığımız zaman doğum sonrası hüzün ve postpartum depresyon, emzirmeyle çok iç içe geçmişi oluyor. Emzirme oranları arttıkça postpartum depresyon azalıyor. Dolayısıyla emzirmenin depresyonu önleyici biretkisi vardır diyebiliyoruz rahatlıkla. Kronik hastalıklara karşı koruyuculuğu var. Bebeklerde de zaten bunu biliyoruz. Çok ciddi bir şekilde birçok kronik hastalıktan koruyucu etkisi var. Anne sütü alıyor olmanın ama annelerde de emzirmek özellikle meme kanserine karşı koruyucu bir etki sağlıyor. Aynı zamanda diyabetten de koruyucu etkisi var. Diyabeti olan, gebelik sırasında gebelik şekeri çıkmış olan annelerin emzirmeleri daha sonra diyabetle karşılaşma ihtimallerini de azaltıyor.


Ben bu konuda bebeğin hep faydalarını okurdum. Ama anneye de çok ciddi faydası varmış… Emzirmeye hazırlık hamilelik sürecinden mi başlar?

Genellikle hamileyken doğuma çok daha fazla odaklanıyoruz.Doğum nasıl olacak? Kucağımıza almaya çok odaklanıyoruz. Sonrası pek akla gelmiyor. Ama önceden, yani gebelik dönemindeyken hazırlık yaptığımız zaman - çünkü beslenme doğumdan hemen sonra başlıyor- hazırlıklı olmak gerçekten annelerin içini çok rahatlatıyor. Herhangi bir sorunla karşılaştıkları zaman ne yapacaklarını ya da başlarına ne gelebileceğini az çok tahmin edebiliyorlar. Biliyorlar, nasıl sorunlar yaşanıyor, yaşanabiliyor. Öyle bir şey olursa ben ne yapabilirim diye ve olumsuz bir durum yaşandığı zaman da panik olmuyorlar. Adım adım ne yapacağını biliyor, kime ulaşacağını, kime ne soru sorması gerektiğini biliyor ve birazcık daha tabii ki süreç rahat ilerliyor.


Peki, hamilelik döneminden tükettiklerimiz etkiliyor mudur sütü?

Aslında gebelik dönemindeki beslenmemiz hem anne sağlığı için hem de bebeğin büyümesi gelişmesi için çok önemli. Emzirmek yoğun bir aktivite, süt üretimi için, o sütü verebilmek için aslında vücudumuzda bir enerji sarfiyatı gerçekleşiyor. O yüzden hem bu enerjiyi yerine koyabilmek hem de annenin kendini iyi hissetmesi için besleniyor olması çok çok önemli. Her besin, her gıda hepsi anne sütünü direkt olarak etkilemeyebiliyor. Yani her yediğimiz olduğu gibi süte geçmiyor. Evet, bazı besinler, bazı gıdalar direkt olarak süte geçiyor ama hepsi direkt olarak geçmiyor. Bazıları sütün miktarını etkileyebiliyor ama hepsi etkilemiyor. Dolayısıyla tamamen yeme içmeye burada odaklanmamak gerekiyor. Evet, nasıl beslendiğimiz çok önemli. Öncelikle kendi sağlığımız için, annelerin sağlığı için çok önemli. Ama sütten yana düşünecek olursak birazcık beslenmeyi esnek bırakmak gerektiğine inanıyorum ben. Çünkü şöyle düşünmek lazım mesela afetlerde ya da hani acil durumlarda hiç beslenemeyen anneler de süt üretebiliyorlar. Yani kısa vadede bir öğün atladım diye, x yiyeceği yiyemiyorum diye bu annelerin sütü yetmeyecek, sütü besleyecek anlamına gelmiyor.


Emzirmeyi anne açısından belki en çok da zorlaştıran konusu meme ucu yaraları… Meme ucu yaralarının önüne nasıl geçebiliriz ve buna bağlı olarak da doğum öncesi meme ucuna e vitamini sürmek doğru bir hareket mi?

Şu anda ki bilimsel bilgilerimiz, kanıta dayalı bilgiler diyor ki doğum öncesinde yapılacak memeye herhangi bir krem uygulaması, herhangi bir sürülecek bir şey, kullanılacak o kapaklar, nemlendiriciler her ne olursa olsun doğumdan sonra, bebek emmeye başladıktan sonraki yaralar için, yaraları önlemek için bir geçerliliği yoktur. Yani biz ne yaparsak yapalım yara oluşabilir. Dünyanın en iyi kremini de sürsek oluşabilir. Nasıl oluşur? Bebek memeyi doğru kavramazsa. Bebeğin kavrayışı, bebeğin memeyi nasıl tuttuğu burada en kilit nokta. Hiçbir şey kullanmamış, hiçbir şey sürmemiş olabiliriz; bebeğimiz çok güzel kavrar memeyi, doğru bir şekilde emer hiç yara olmaz. Ya da biz bir sürü kremler kullandık, ilk günden itibaren bakımlar yaptık. Bebeğin bir yanlış tutuşuyla meme ucumuzda yaralar, çatlaklar oluşabilir.


Peki, bir de süt saklama konusu... Süt nasıl saklanır?

Bir kere sütün bir soğuk zincir ürünü, anne sütünün soğuk zincir ürünü olduğunu unutmamamız lazım. Yani burada ilk aklımızda kalması gereken şey hani soğudu ısındı, tekrar soğudu tekrar ısındı bunu kesinlikle yapmamamız gerekiyor. Eğer birleştirecek sağılmış sütleri aynı sıcaklıklarda olmaları gerekiyor. Türkiye'de şu anda uygulanan en genel verilen bilgi şu: 3-3-3 kuralı… Sağılmış süt 3 saat oda sıcaklığında, 3 gün buzdolabında, 3 ay da buzlukta kalabilir. Bu dediğim gibi belirli protokoller. Bu sürelerin bazı çalışmalarda daha uzun olabileceğini de biliyoruz. Ama birbirine eklemeye gayret edelim, yani “Dışarıda kalmıştı işte dolaba koyayım. 3 gün kaldı, ay veremedik. Şimdi buzluğa kaldıralım” şeklinde bir davranışta bulunmamaya çalışalım. Eğer biliyorsak ki sağdım ve işte bu birkaç gün içinde vermeyeceğim o halde hızlı bir şekilde onu buzluğa kaldırmaya çalışalım.


Bebeği uyandırıp emzirmek doğru bir şey mi?

Doğum kilosunu yakalamış olması bizim için önemli. O zamana kadar evet uyandıralım diyoruz. 2 saat 3 saatte bir hani geçmeyecek şekilde, 3 saati geçirmeyecek şekilde besleyelim ama sonrasında doğum kilosunu yakaladı, her şey yolunda, herhangi bir emme ile ilgili, uyanma ile ilgili sorun yok, uzamış sarılık vs., şekerinin düşmesi gibi herhangi bir sağlık problemi olmadığı zaman artık uyandırmaya gerek kalmıyor. Bebek zaten kendi ritmini buluyor. Uyandırmasak bile genellikle ilk aylarda o 3 saati onlar geçirmiyorlar. Saat gibi kendileri kalkıyorlar, uyanıyorlar ama yine de dediğim gibi ilk zamanlar, bir tek o dönemde bırakmamak lazım. Yani özellikle ilk bir haftada uyandırıp beslemek gerekiyor. Çünkü sarılığı yükselebiliyor, şekeri düşebiliyor, uyudukça uyanduramıyoruz. Uyandırmayınca iyice uyku ağır basıyor, uyandırmak daha da güçleşiyor. O yüzden ilk günler mutlaka uyan duralım ama sonrasında bebeğin ritmine bırakalım.


Kilo takibi de burada çok da önemli. Peki, bir sorum da şu: Anneler işte bebeği uyandırmıyor. Belli bir kilo yakaladık. Ama meme doluyor, bebek uyanmıyor. O durumda anne sağsa bebek emmek istediğinde aynı tazyikle sütü alamayacak. Bu noktada memesi dolan anne ne yapmalı?

Şimdi eğer ilk günden itibaren bebeğin sinyallerine göre emzirdiysek, meme çok doldu ve bebek uyanmıyor senaryosunu çok fazla yaşamayız. Çok istisnai, hiperlaktasyon dediğimiz aşırı bir prolaktin salgısı, bir hormon salgısı durumlarında bazen ya da kontrolsüz çok ekstra sağımlar yapılıyorsa bunu yaşarız. Ama bebek her istediğinde emiyor ise meme ile bebek uyumlanıyor. Yani meme artık bebeğin ne zaman aç çıkacağını, ne kadar emeceğini, ne kadar süte ihtiyacı olduğunu öğreniyor ve ona göre süt üretiyor. O yüzden anneler genellikle zaten böyle dolduğu zaman “Geliyor saati, uyanır şimdi derler” ve gerçekten bebek uyanır, hemen emer ve rahatlatır. Başından itibaren o mesela emzik vermeden her ihtiyacında emzirdiğimiz zaman bu meme ile bebeğin uyumu gerçekleşiyor ve ona göre bir üretim yapıyor, vücut yapmaya başlıyor. Ama dediğiniz gibi hani bebek emdi uyudu, biraz sanki doluyor gibi diye düşünüp sağdığımızda vücudum “Daha fazla süt lazım herhalde, benim daha çok üretmem lazım” diyor ve daha fazla bir üretime geçiyor. Bu sefer önüne geçilmez bir süt üretimi başlamış oluyor. O yüzden olabildiği kadar araya bir şey sokmadan, sağımı da sokmadan bebeği emzirmek gerekiyor.


Annelerin sizin gözlemlediğiniz kadarıyla en çok panik olduğu konular neler?

Sanırım sütün yetmeme kaygısı. En çok karşılaştığımız… Yani gerçekten iyi kilo alıyor olsa bile süt yetmiyor, memede uzun kalmak istiyor ilk zamanlar en çok bunun kaygısı oluyor. İşte orada birazcık somut verilere güvenmek gerekiyor. Yani güvenmeyi öğrenmek gerekiyor. Gerçekten en çok kaygı yaratan süt. “Sütüm yetmiyor kaygısı” oluyor.


Yani benim için çok doyurucu bir yayın oldu. Bütün bilgiler için, emeğiniz için çok teşekkür ederim.


Anneliğe hazırlık rehberi bölüm 7: Yenidoğan hakkında merak ettiklerimiz 27 Şubat 2023 Pazartesi tarihinde yayında!




Tüm bölümler










Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.