Montessorie ve Kaynaştırma Eğitimini Geliştirme Derneği çok faydalı bir seminer organize etti geçen hafta. Uzman Psikolojik Danışman Fatma Tosuntaş Karakuş’un rehberliğinde çocuklarımızın ihtiyaçlarını ve davranışlarımızın etkilerini fark etme şansı bulduk bir grup anne-baba. İşte bu seminerden aldığım notlar ve bana düşündürdüklerinden bazıları şöyle...


0-2 yaş: Beni ve ihtiyaçlarımı gör ki var olduğumu bileyim!

Çocukların belli yaş aralıklarında belli gelişimsel görevleri vardır. 0-2 yaş aralığındaki çocuğun gelişim görevi “güven” duygusu kazanmakla ilgilidir. Bu bahsi geçen güven duygusu kendine güven değil henüz; aile içinde korunaklı ve güvende olma hissinin kazanılması. Bu duygu en çok anneyle olan ilişkiden besleniyor. Güvenli bağlanma da denilen ve son yıllarda çokça sözü edilen; araştırmalara konu olan bu kavram bebeğin ihtiyaçlarının anne tarafından doğru şekilde anlaşılması ve mümkün olan en hızlı şekilde karşılanmasından mürekkep.


0-2 yaş aralığındaki çocuk ihtiyaç odaklı olduğu için şımarır, şımarmaz, alışır, aman düzenli olsun diye onu bir çerçeveye sokmaya gerek yok. Anne sütü alan bebek kimi davranış odaklı uzmanların söylediği gibi 2 saatte bir 10 dakika emzirilme motifi yerine, ne zaman isterse (ağlarsa) emzirilmeli. Ancak bu şekilde kendi ihtiyaçlarının algılandığını ve dünyanın bu anlamda güvende bir yer olduğunu anlayabiliyor.


Bu yaş aralığında zaman ve muhakeme kavramı olmayan bebeklerin bir saat boyunca odasında yalnız bırakılması ona sonsuz gibi gelecek ve kendisinin görülmediğini algılayacak. Bu algı yetişkinliğinde eşi onu aramadığında panik olma, ilgi yokluğundan sürekli muzstarip olma şeklinde kendini açığa vurabilir.


0-2 yaş arasındaki bebeklerin ihtiyaç duydukları mesajlar

  • İyi ki doğdun; iyi ki yaşıyorsun.
  • Sen buraya aitsin.
  • Senin ihtiyaçların benim için önemli.
  • Kendi hızında büyüyebilirsin.
  • Seni seviyorum ve sana isteyerek bakıyorum
  • Araştırır ve deneyebilirsin. Seni destekler ve korurum.
  • İhtiyacın olduğu kadar tekrarlayabilirsin.
  • Her şeye ilgi duyabilirsin.
  • Bir hareketi başlatmanı, büyümeni ve öğrenmeni izlemek bana zevk veriyor.
  • Hareketli olduğunda da sessiz sakin olduğunda da seni seviyorum.

2-3 yaş evresi: Özerklik, utanç ve şüpheye karşı

Bu yaş döneminde çocuk kendisinin annesinden ayrı bir varlık olduğunu anlamaya başlar ve anneyi atmak ister. “Ben senin bir uzantın değilim; ben ayrı bir varlığım” algısının gelişmesiyle 2 yaş krizi de dediğimiz inatlaşma dönemi başlar.


Bu dönemde tuvalet eğitiminin de önem kazanmasıyla beraber çocuk kendi yaptığı ilk ürün olan “kakası” üzerinden annesiyle ilişkisini kontrol etmeye çalışabilir. 7 gün kakasını yapmayan çocuklar vardır; bunlar anneye kendi ürünlerini vermeyerek cezalandırırlar. Anne-çocuk ilişkisi yeninden düzenlenince bu davranış da düzelir. Bu dönemde çocuk özerklik geliştiremezse bunun yerine utanç ve şüphe duyguları içine yerleşir.


2-3 yaş çocuklarının ihtiyaç duydukları gelişimsel mesajlar

  • Kendi başına düşünmeye başladığın için memnunum.
  • Öfke duyabilirsin. Ben senin kendine ve başkasına zarar vermene izin vermem.
  • Hayır diyebilirsin ve sınırları ihtiyacın olduğu kadar zorlayıp test edebilirsin.
  • Sen kendin için düşünmeyi öğrenebilirsin, ben de kendim için düşünebilirim.
  • İhtiyacının ne olduğunu bilebilir ve yardım isteyebilirsin.
  • Benden ayrışımını yapabilirsin ve ben yine de seni sevmeye devam ederim.

Bir kişisel gelişim yolu olarak ebeveynlik

Çok daha uzun konular içeren 3-6 yaş dönemini yarına bırakıyorum ve bir parantez açıp ebeveynliğin taşlı yollarından bahsetmeye başlıyorum.


Hayatlarına bir çocuk katan kadın ve erkek birçok değişimin yanı sıra hayatlarının daha önceki döneminde bu yoğunlukta deneyimlemedikleri bir duyguyla yoldaşlık etmeye başlarlar: Suçluluk duygusu.


Ebeveynler (çoğunlukla) çocukları için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışırlar. Bu en iyilik durumu kişiden kişiye değişse de sık sık aksaklıklar yaşandığı bir gerçek. Birçok ana-baba çocuğunun hasta olmasından, altına kaçırmasından, yeterince yememesinden, ufak büyük birçok krizden kendini sorumlu ve suçlu hisseder. Fatma Karakuş’un özellikle altını çizdiği konu suçluluk hissinin ana-babalık için kötücül bir duygu olduğu; bunun yerini pişmanlığın alması gerektiğiydi. Bu iki duygu arasındaki fark onarımın mümkün olmasında yatıyor. Hata yapmamız normal; bunu onarabiliriz.


Bizim ebeveynlik etme modelimiz çokça kendi çocukluğumuzda yaşadıklarımızdan kaynaklanıyor . Eğer bize çocukluğumuzda özerkleşme izni verilmediyse biz de kendi çocuğumuza bunu vermekte zorlanıyoruz.


Travmalar, örselenmeler nesilden nesile aktarılabiliyor. Eğer çocuğumuzla ilişkimizde üstesinden gelemediğimiz durumlar oluşuyorsa bu bizim kendimizle ilgili çalışmamız, çözmemiz gereken bir mesele olduğuna işaret ediyor. Kendine iyi bakmayan anne baba çocuğuna da iyi bakamıyor. Tükeniyor. Önemli olan bunun farkına varıp kaynakları güçlendirmekte.


Bu açıdan düşünülünce çocuk yetişkin için eşi benzeri olmayan bir kişisel gelişim fırsatı. Çünkü hayatı bizden öğrenen çocuklar bütün iyi taraflarımızın yanı sıra arızalarımızı da sünger hızıyla alıyor ve bize bunu aynalıyorlar...


(*) Uzman Psikolog Fatma T. Karakuş'un makalelerinden alıntıdır.

Karakuş'un alıntısının kaynağı: Unutkan Erkekler 'Hadi'leyen Anneler, Fatma Torun Reid, Remzi Kitabevi


Yazı: Damla Çeliktaban

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.