Markası ne olursa olsun, ne kadar para vermiş olursanız olun, piyasada satılan herhangi bir güneş kremini aldıysanız, o krem muhtemelen kimyasal koruma sağlayan bir kremdir. Kimyasal koruma sağlayan kremler, son derece kompleks kimyasallar içeriyor ve deri bu kimyasalları emiyor. Emilen kimyasallar, güneşe karşı bir kalkan oluşturuyor. Ama aynı zamanda da vücudunuza girmiş oluyorlar. Üstelik bu kimyasallar güneş ışığına maruz kalınca, kendi içinde de değişime uğruyor.


Fiziksel koruma sağlayan güneş koruyucular, piyasada mineralli diye satılıyor. Bu koruyucuları deri emmiyor. Cildinizin üzerinde, örtü gibi beyaz bir tabaka oluşturuyorlar. Bu tabaka, güneş ışınlarını bir ayna gibi geri yansıtıyor. Yani aslında bir tişört giymekden çok bir farkı yok.


Çocukların ergenliğe erken girmesine neden olabilir

Tartışmaya konu olan güneş koruyucular, kimyasal olanlar. En yaygın endişe konusu ise, cinsel gelişim üzerindeki etkileri.





Bu konuyu Ekolojik Kimya Profesörü Hulusi Barlas'a sorduk. Barlas, son araştırmaların güneş koruyucuların içindeki kimyasalların östrojen hormonu gibi etki edebildiklerine dair güçlü kanıtlar ortaya koyduğunu söylüyor. Bu, şu anlama geliyor: Kimyasallar, deri tarafından emilerek çocuğunuzun sistemine giriyor ve sanki östrojen hormonuymuş gibi vücudunu etkilemeye başlıyor. Hormonal dengeyi bozuyor.


Barlas'a göre, bu nedenle hamileler, emziren kadınlar ve çocuklar kimyasal güneş koruyucu kullanmaktan kaçınmalı.


En büyük risk kız çocuklarında

Barlas, en büyük riski ise kız çocuklarının taşıdığını söylüyor. Çünkü östrojen hormonun vücuttaki seviyesi, ergenliğe girme zamanını belirliyor. Dışarıdan alınan bu hormon etkili kimyasallar, vücuda zamanından önce 'ergenliği başlat' mesajı verebiliyor.


Güneş koruyucu yaşlandırır mı?

Güneş koruyucuları birçok insan, güneşin cildi yaşlandırma etkisinden korumak için kullanıyor. Ancak henüz ispatlanamasa da aynı etkiyi güneş koruyucularının da gösterdiğine dair yaygın bir soru işareti var. Güneş koruyucuların içindeki maddelerin serbest radikal oluşumuna neden olduğundan endişe ediliyor. Serbest radikaller ise cilt yaşlanmasının en büyük nedenlerinden biri olarak görülüyor.


Nanoteknolojinin etkileri bilinmiyor

Nanoteknolojinin en yaygın kullanıldığı alanlardan biri güneş koruyucular. Zira güneş koruyucuların ham maddeleri, cildin öyle kolay kolay emebileceği cinsten değil.





Güneş koruyucunuz cildiniz tarafından kolayca emiliyor ve beyaz bir tabaka, ağır bir his bırakmıyorsa; bilin ki üretilirken nanoteknolojinin bütün nimetlerinden faydalanılmış. Tüm transparan, kolay emilen kozmetikler, nanoteknoloji harikası. Nanoteknoloji bu maddeleri sadece transparan yapmıyor. Moleküler büyüklükleri değişime uğruyor, vücutta birçok farklı noktaya nüfuz eder hale geliyorlar.





Gelin görün ki bu maddeler, başta yukarıda bahsettiğimiz serbest radikaller olmak üzere birçok risk taşıyor. Peki nanoteknoloji sonrası bu maddeler vücudun nerelerine, ne kadar ulaşıyor, yoksa sadece yüzeyde mi kalıyorlar? Ve ulaştıkları yerlerde nasıl etki ediyorlar? Bu sorulara, araştırmalar kesin ve tatmin edici yanıtlar veremiyorlar.


"Paraben"lere dikkat edin, kanser riski var

Aldığınız herhangi bir kozmetiğin arkasını çevirip bakın, en az bir tane paraben ile biten tuhaf kelime göreceksiniz. Parabenler her yerdeler. Paraben adı verilen kimyasallar, ürünlerin raf ömrünü uzatıyor. Dolayısıyla güneş koruyucuların içinde de bolca varlar. Parabenlerin uzun süreli etkileri bilinmiyor. Kanser riskini arttırdıkları yönünde tartışmalar var.


''Madem böyle bir risk var, neden kullanılıyor?'' diye hiç sormayın. Raflardaki ürünlerin, çabucak bozulmaya başladığını bir düşünün. Ticari açıdan bunun doğuracağı sonuçlar, global ekonomiyi sarsacak cinsten olur. Raf ömrü o kadar önemli ki firmalar parabenlerin sağlık üzerindeki etkilerini duymak bile istemiyor. Ama en azından bebek ürünlerinde ''paraben free'' -''parabensiz'' ifadesini daha sık görmeye başladık.


Mineralli koruyucuları kullanmanın zorlukları

Mineralli koruyucular, fiziksel koruma sağlıyor. Bu da şu demek; cildinizin üzerinde bembeyaz bir tabaka oluşturuyorlar. Kirece bulanmış gibi bir haliniz oluyor. Sosyal açıdan sıkıntılı bir durum. Hatta bu durum, ''Yalıkavak mumyası'' şeklinde yakıştırmalara da neden olabiliyor!





Ama özellikle yaşı küçük çocuklar için, nihayetinde böyle sosyal bir sorun yok.


Bu arada, üstünde mineralli yazıp cildinizde beyaz bir tabaka bırakmıyorsa, o kremlerden de uzak durmak gerekir. Muhtemelen o beyaz tabaka etkisi, nanoteknoloji sayesinde ortadan kaldırılmıştır.





Mineralli güneş koruyucuların zararlı olduğuna dair henüz bir iddia yok. Ama önümüzdeki yıllarda araştırmalar ne gösterir bilinmez. Çocuklarımızın cildine süreceğimiz her şeye, tedbirle yaklaşmak gerekiyor.


Sonuç olarak; kimyasal güneş koruyucuların uzun vadeli olumsuz etkileri halen test aşamasında. Bu test de şu anda dünya genelinde bu koruyucuları kullanan milyonlarca insan üzerinde sürüyor.





Prof. Hulusi Barlas, ''uzun vadeli etkileri ispatlamak, bazen yıllar alıyor, bazen hiçbir zaman mümkün olmuyor'' diyor. Ortaya atılan iddialar ise, son derece ciddi ve hiç de temelsiz değil. Siz siz olun çocuğunuzu bu testin kobayı yapmayın.


İyi ama ne yapacağız?

  • Çocuğunuzu 12-17 saatleri arasında güneşe çıkarmayın. Çıkmak zorunda kalırsanız gölgede tutmaya çalışın.

  • Güneşe çıkarken, ensesini kapatacak, suratını tamamen gölgeleyecek bir şapka takın.

  • Kısa şort yerine, mümkün olduğu durumlarda, ince, uzun, açık renk bir pantolonu ya da uzun kollu ince bir tişörtü tercih edin.

  • Plaj gibi güneş koruyucunun kaçınılmaz olduğu durumlarda, mineralli koruyucular kullanın.

  • Çocuklar için üretilen UV filtreli mayolardan faydalanmayı deneyin.

  • Parabenden uzak durmak için ekolojik/organik sertifikalı ürünler tercih edin.

  • Kimyasal koruyucu kullanmak zorunda kaldığınız durumlarda, çocuğunuzun vücudunun mümkün olduğu kadar küçük bir kısmına sürün. Mesela iyi bir şapka takıyorsa, suratına sürmeyin. Kumda oynarken kısa kollu tişört giydirin, sadece kollarına sürün.

  • Kimyasal koruyucu kullanmak zorunda kalırsanız, düşük faktörlü kullanın. 20 faktörle 50 faktör arasında sadece yüzde 3'lük bir koruma farkı var. Ama 50 faktör kullandığınızda, çok daha fazla kimyasala maruz kalıyorsunuz.

  • Tüm bu tavsiyelerden kendiniz için de faydalanın.


Esra Sert

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.