COVİD 19 salgının tüm dünyayı ele geçirmesi sürecinde birçok bilim insanı, akademisyen, filozof, siyaset bilimci, psikolog, tıp doktoru, tarım uzmanı, astrolog kısaca hayatın her alanından uzmanın ortaklaştığı bir konu var: ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!’ Birçok insan gibi bana da oldukça ürkütücü gelen bu tespitin şimdilerdeki karşılığı ‘yeni normal’ oldu. Nedir peki bu yeni normal? Birbirimize iki metreden az yaklaşamadığımız, sarılamadığımız, kucaklaşamadığımız, bir araya gelip eğlenemediğimiz, tiyatroya, sinemaya, konsere, bara, meyhaneye, lokantaya gidemediğimiz, özgürce seyahat edemediğimiz bir normal! Bunlar; işin sadece görünen yüzünden manzaralar. İşin ekonomik, siyasal ve psikolojik yansımalarını gelecek zamanlarda çok daha ayrıntılı tanımlayabileceğiz. Kendi payıma düşen kısımda yani işin psikolojik boyutunda birçok tanımı yeniden yapmak durumunda kalacağımız kesin. Zira elimizdeki tüm psikiyatrik tanı ölçütleri ‘eski normal’e göre tanımlandırılmıştı. Şimdi ne olacak? Birçok hastalık, hastalık olmaktan çıkıp, daha önce normal saydığımız belirtiler anormal sınıfına mı girecek? Eski normalde tüm gün elinde bezle kapı kolları, elektrik düğmeleri gibi evin tuhaf detaylarını sürekli temizlemek anormal sayılırken, şimdilerde olmazsa olmaz. Danışanlarımıza sürekli sarılmanın, dokunmanın, fiziksel temasın iyileştirici etkilerinden bahsederken, şimdilerde asla yapılmaması gerekenler listesinde bu iyileştirici eylemler.


Çok sık zikretsek de ilk kez yaşadığımız bir durum değil yeni normallik. Bireysel hikayelerimizde, değişen rollerimizle birlikte yaşamaya başladığımız durumun adı aynı zamanda yeni normal. Evlilik, çocuk sahibi olmak, boşanmak, çok sevilen birinin kaybı, şehir, ülke, ev değişiklikleri gibi durumlar bireysel hikayelerimizin yeni normalleri. Bazılarımız cesaretle bu değişikliklere kolayca uyum sağlarken, bazılarımız için kaygı verici, ürkütücü durumlar, tüm bu rol değişiklikleri. Çocukların yaşamında atak dönemleri olarak tanımlanan dönemler gibi; büyük bir gelişme, büyüme ve değişim meydana gelirken ortaya çıkan sancılı durumlar. Şimdilerde yaşadığımız atak dönemlerinin farkı, kolektif bir sancı yaşamamız. Belki de birçoklarımız bu yüzden düşündüğünden daha rahat hissediyor kendini. ‘Normalde’ daha çok kaygılanacağımız, daha depresif olacağımız durumlara beklediğimizden daha sakin tepki vermemizin sebebi, bu dönem yaşadığımız korkuların, kaygıların, belirsizliklerin bir tek bize ait olmaması. Yeniye geçişin sancısı herkes için başka başka olsa da, değişimin kaçınılmaz oluşu herkes için aynı. ‘Bugünlerde, sanki daimi bir savaş halinde yaşıyormuşuz gibi, sağ kalmak nihai gerçeğimiz haline geliyor. Yaşamın tüm güçleri yaşamı uzatmak için kullanılıyor. Sağ kalmak uğruna, hayatı yaşanmaya değer kılan her şeyi gönüllü olarak feda ettik’ diye belirtmiş Güney Kore’li felsefeci Byung-Chul Han. İnsanın gözlerini yaşartacak bir yas duygusu bu. Dünyanın tüm kültürlerinde yaslar birlikte yaşanır. Şimdilerde bu duygularımızın yasını da tek başımıza tutmak zorundayız, sevdiklerimizin hayatta olduğuna şükretmek de tek teselli olarak yanı başımızda.


Yeni normale bazılarımız hızla uyumlanırken, bazılarımız için çok daha sancılı olacak. Yanlışı, doğrusu gibi ahkam içeren tüm tanımlamaları bir tarafa bırakırsak, yeni normalde yine bazılarımız normal, bazılarımız anormal olmaya devam edecek. Psikiyatrinin egemen güçleri yeni anormaller tanı kriterlerini yayınladıklarında, uzmanlar olarak işimizin başında olmaya devam edeceğiz…


Şimdilik sağlıcakla kalalım yeter.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.