Para mı sevgi mi?
Merhaba, her gece olduğu gibi internette kafamdaki sorulara cevap ararken sizinle karşılaştım. Nereden, nasıl başlayacağımı bilemeyecek kadar karışık hissediyorum. 18 yaşındayım, yaşımın vermesi gereken olgunluğun çok daha fazlasına sahibim. Her zaman bir şeyleri ayrıntısına kadar düşünen biriydim. Ama zaman ilerledikçe çok daha sık ve ayrıntılı düşünmeye başladım. Bunun hem fiziken hem ruhen yorgunluğunu sürekli taşıyorum. Hayatımda, üzerinden ne kadar süre veya olay geçerse geçsin asla unutamadığım bazı yaşanmışlıklarım var, kötü yaşanmışlıklar. Hepsini tamamen tek başıma, kimsenin varlığını yanımda hissetmeden aştım. Öncelikle bu en yakınımdaki insanlar yani ailem de dahil herkese hep biraz eksik ve kızgın davranmama sebep oldu. Korktuğu belli olmasın diye karşısındakini korkutur insan, bilir misiniz? Çünkü karşındaki ne kadar korkarsa sen korkularını o kadar gizlemiş olursun. Bu yüzden çoğu zaman soğuk ve ciddi bir tavrım olmuştur çevreye. Bir kardeşim ve bir erkek arkadaşım var. İkisi benim sahip olduğum en güzel tek şeyler. Onlar hariç kaybedecek bir şey görmüyorum. Aslında hep bildiğim ama son zamanlarda çok iyi anladığım bir durum var. Para sizi mutlu eder değil mi? Sevgi de sizi mutlu eder. Kendinize pahalı yeni bir şey aldığınızda hissettiğiniz mutluluk ile birinin size değer verdiğini görmek ve sarılmanın verdiği mutluluk bir midir? Evet böyle bir dünyada paraya, iyi bir geleceğe hepimizin ihtiyacı var ama aynı zamanda böyle bir dünyada en çok sevgiye ihtiyacımız var. Ben kendi açımdan bunu düşündüğümde her şeyden daha çok sevgiye, sakinliğe, değere ihtiyacım olduğuna karar verdim. Çünkü ruhen birinin yanında olmakla, sadece bedenen yanında olmanın ne farkı olduğunu ayırt edemeyen insanlarla büyüdüm. Annem bunu bilerek yapmadı biliyorum ama sonuçta oldu. Şimdi içinden çıkamadığım beynimi kemirip duran bir şeyle baş etmeye çalışıyorum. Size kendinizi benim yerime koymanız için öyle soracağım. Karşınızda iki yol var. İlki geleceğinizin sağlam olduğu, sizin için maddi imkanların sağlandığı eğitim hariç çok sorumluluğunuzun olmadığı ailenizin yani annenizin bedenen yanınızda olduğu bir yol. Fakat bu yol sizin için verilmiş sizin çok da söz hakkınızın olmadığı ve ruhen çok da mutlu olacağınızı düşünmediğiniz bir yol. Diğer insanların büyük imkanlar olarak gördüğü şeyler bazen bizim için öyle olmayabiliyor çünkü hepimizin hayatı ve hissettikleri farklı. İkinci yol ise kendi başınızın çaresine bakmanızın, sorumluluk almanızın gerekeceği, geçmiş hayatınızdan kimsenin hayatınızda olmayacağı (bu güzel bir şey), biraz zorlu ama bağımsız bir hayat. Bu yolda geçmiş anılardan uzaklaşmak, eski yüzleri görmediğiniz için daha mümkün. Hayallerinizi ve isteklerinizi gerçekleştirebilirsiniz, size iyi gelen şeyleri yapabileceksiniz ve bunun gibi aklıma gelen onca şey. En önemlisi bu sizin kararınız olacak. Kötü de olsa kendi kararını vermek başkasının sizin adınıza karar vermesinden daha iyiymiş. Hayatın geçici olduğunu biliyorum, hata yapmaktan korkmamalı insan. Eğer verdiğim karar hataysa da ki ben öyle düşünmüyorum, en azından bunu ben yaptım diyeceğim. Onca sene gitmek istedim, hep sadece gitmek. Ama hiç gerçekleştiremedim. Alışılmışın dışına çıkmak büyük cesaret istiyor. Cesaretim var ama bazen. Şimdi siz mutlu olamayacağınızı inandığınız bir şeyin peşinden maddiyat için gider miydiniz yoksa size iyi geleceğine inandığınız bir şeyin peşine kendinizi bırakır mıydınız? Ve bir de bana nasıl korkmamam gerektiğini öğretir misiniz? Teşekkür ederim.
Yeşim Tijen’in cevabı:
On sekiz yaş, artık kendinizi özgürleşmiş hissettiğiniz, derin denizlere yelken açabileceğiniz, gökyüzünün maviliklerinde tek başınıza kanat çırpabileceğiniz yaşlar. Evet, on sekiz yaş bunların hepsinin anahtarı oluyor. Eğer cesaretiniz varsa istediğiniz denizlere yelken açabilir, gökyüzünde özgürce kanat çırpabilirsiniz. Her şeyi artık bildiğinizi, çok akıllı olduğunuzu sandığınız bu yaşlar aslında hiçbir şey bilmediğiniz yaşlardır. Sizde olansa sadece cesarettir. O cesarete tutunup gidebilirsiniz de gitmeyi çok isteyip bir türlü cesaret edemeyebilirsiniz de. Gitmek de kalmak da sizin ne kadar sorumluluk ya da özgürlük hissettiğinizle alakalıdır. Anlayacağınız bu yaşlar biraz karışık yaşlar. Bazen gençler için ebeveynlerin eleştirildiği, onların yanından bir an önce kaçmak, uzaklaşmak istendiği, her şeyi artık bildiğini sandığı yaşlar olabiliyor. Ardından geçen zamanda gençler yaşadıkça, gördükçe ruhun, aklın gelişimiyle daha farklı noktaya gelerek hiçbir şeyi bilmediğini bilmediğini fark ettiği hayatı, insanların yaşadıklarını, yaptıklarını çözmeye, anlamaya başlayarak eskisi kadar ebeveynlerine katı bakamazlar. Siz bu fırsatı bile kendinize vermeden on sekiz yaşında hayattan bir haberken ailenizden kaçıp kurtulacağınızı, daha özgür olacağınızı düşünüyorsunuz. Dışarısı da zaten meleklerle dolu. Hiç mi haber izlemiyorsunuz sevgili okurum? Hayat sizin sandığınız kadar masum değil. Sokaklarda lunapark gibi eğlenceli değil yalnız, bir başına genç kız için fazla tehlikeli. Öldürülen genç kızlar, tecavüzler bunlar hep başkalarına olur sanmayın. Gitmek için biraz kendinizi, ruhunuzu, aklınızı geliştirmeyi bekleyin. Hayat herkese şanslı davranmayabiliyor. Ya evden gidince size de şanslı davranmazsa? Ne yaşamış olursanız olun ailenizden vazgeçmemelisiniz. Vazgeçmekle ailenizden kurtulmuş olmazsınız. Her yaşadığınız sizinle beyninizde her yere, her yaşınıza gelecektir. O sorunların altından kalkmak, sorunları ileri yaşlara taşımamak, sorunlara sahip çıkmak çözmek için çaba sarf etmekle olur. Siz annenizi iyi anne olmamakla suçlarken siz iyi bir evlat olduğunuzu söyleyebilecek misiniz? Sizin sorumluluğunuzun sadece iyi bir eğitim almak olduğunu söylemişsiniz. Kim demiş bu kadar diye? İyi bir evlat olmak; aile değerlerini korumak, kardeşlerine sahip çıkmak, iyi bir insan olmak, adınızı değerli kılmak, içini güzel doldurmak da sizin sorumluluklarınız. Sonra bugün önemsemediğiniz bu değerler gün gelir sizden hesap sorar. Zaman sizi evirir çevirir sonra da sen aileni bırakıp kaçtın. Bunu ailene nasıl yaptın diye sizi kendinizle hesaplaştırır. Kendinizi suçlu hissedersiniz.
Bazen insan gitmek için değil, kalmak için cesarete ihtiyaç duyar. Kendinizi, zihninizi bu saçma fikirlerle zehirlemeyin yavrum. İnsanın ailesi değerlidir. Kardeşinizi, erkek arkadaşınızı seviyorsunuz, sizin için değerliler. Geride sevdiğiniz insanları nasıl bırakabiliyorsunuz? Siz annenizden daha mı sorumlusunuz? Değilsiniz. Anneniz sizden uzak, siz de kardeşinizden uzaklaşıyor olmayacak mısınız? Aynı duyarsızlık, umursamazlık değil mi? Bedenen yanımda, ruhen yanımda hiç olmadı dediğiniz anneniz hatalarıyla, sevaplarıyla anneniz. Sizi dünyaya getirmiş. Belki size beklediğiniz sevgiyi, ilgiyi verememiş ama hiç neden annem bedenen yanımda oldu da ruhen yanımda olmadı diye onun açısından bu duruma baktınız mı? Neler yaşadı, nelerin içinden geçmek zorunda kaldı? Annenizi beni sevmedi diye suçlamak kolay ya nedeni? Bunun nedenini bulmak için siz hiç annenizin ruhen yanında oldunuz mu? Anneler mutsuz bir yaşam sürdüklerinde bunun en yakın şahidi çocukları olur. Onlara kendi sorunlarından çıkıp ya da sorunlarını aşıp ilgi gösteremeyebilirler. Bu onları düşünmedikleri, sevmedikleri anlamına gelmez. O zaman sizin yanınızda da bedenen olmayabilir. Kendi hayatına bakar, arkadaşlarıyla gezer, eğlenir, hayatını yaşardı. Burada bakın bende üstü kapalı yazıyorum. Anneler de hata yapabilir, onlar da insan. İyi bir evlat annesinin yaşadıklarına şahit oluyorsa onu anlamaya çalışır. Siz her yaşadığınızı kendi içinizde yaşayıp paylaşmazken sadece kızıp bağırıp insanları korkutuyorken sizi nasıl anlamalarını, yaklaşmalarını beklersiniz? Yaşadıklarınızı annenizle paylaşacaksınız.
Bana "Para mı sevgi mi?" diye sormuşsunuz. İkisi bence ayrılmaz ikilidir. Para rahatlıktır. Allah kimseyi gördüğünden ayrı bırakmasın. Sevgisiz yaşam düşünemem. Hayatımda para gerektiği kadar sevginin de paradan daha çok olmasını, sevginin beni paradan daha çok ısıtmasını isterim. Seçim yapmam. Siz de seçim yapmamalısınız. Güzel bir yaşam için insan ikisine de ihtiyaç duyar.
"Sahip olamadıklarınıza ulaşmak için çabalarken, sahip olduklarınızı unuttuğunuz için mutsuzsunuz."
Kaçmak, uzaklaşmak yerine neden annenizle konuşmuyorsunuz? Sitemlerinizi, şikayetlerinizi dile getirin, kızın, bağırın ama annenizle duygularınızı, düşüncelerinizi paylaşın, ona hatalarını gösterin. Diyelim ki anneniz gerçekten mutlu bir kadın ama ilgisiz bir anne ondan kaçarak annenizi cezalandırmak isterken kendinizi de cezalandıracağınızı unutmayın. Bugün çok istediğiniz gitmenin yarın hata olabileceğini unutmayın çünkü düşünceler değişir. Hata yapmaktan bugün korkmuyor olabilirisiniz ama yarın utanabilirsiniz. Hep aynı kalmayacaksınız, büyüyecek, değişecek, kendinizi oluşturacaksınız. Kendinizi, isminizi değerli oluşturmak değerlere tutunmakla olur yavrum. Şimdi o güzel genç zihninizi olumsuz düşüncelerle değil; güzel, olumlu düşüncelerle doldurun. Geleceğe dair hedefler belirleyin, onlara ulaşmaya çalışın. Sevdiğiniz arkadaşlarınızla, uğraşlarla, hobilerle vakit geçirin. On sekiz yaşında her şeyi doğru tespit edebileceğinizi düşünmek yanılgısından vazgeçin yavrum. Gelecek size masmavi bakıyor bana kendini hazırla, her şey o zaman çok güzel olacak diyor, duyuyor musunuz? Zihninizdeki gitmeleri susturursanız siz de duyacaksınız yavrum.
Sevgiler sevgili okurlarıma...
YORUMLAR