Hazır mıyız?
Bir yıl daha biterken yine etrafta yeni yıldan beklentiler, dilekler, geçen yılın muhasebeleri havada uçuşuyor, yaşadıklarımız ve yaşayamadıklarımız gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi geçip gidiyor... Bu yılın son yazısı olacağını hatırlayınca, bitişler-başlangıçlar ve bu kavramlarla bağlantılı duygular hakkında yazmaya karar verdim.
Genelde yeni yıl başlamadan önce sanki hayatımızda da yeni bir dönem başlayacakmış gibi gelir. Oysa hayatımızda yeni bir dönem başlaması, takvim yılının son gününe değil bizim karar vermemize, cesaretimize, inancımıza ve yılmadan hedeflerimize doğru ilerleme gücümüze bağlıdır. Ancak nedense yıl boyunca edindiğimiz yaşam deneyimlerinden dersler çıkarıp bunlara göre yeni bir strateji belirlemeyi hatta belki yeni prensipler oluşturmayı hep yıl sonuna bırakırız. Tıpkı kurumsal yaşamda olduğu gibi, biz de yaşamımızın o yılına dair bir “bilanço” çıkarıp yeni yıl için “bütçe” hazırlarız.
Bu şekilde aslında konuyu kendi bireysel potansiyelimizden uzaklaştırıp, olacakların sorumluluğunu “yeni yıla” yüklemiş gibi oluruz ve ortaya “yeni yıl” adlı soyut bir aktör çıkar: “Yeni yıldan beklediklerim...”, “Yeni yıl şunu getirsin...”, “Yeni yıl bunu götürsün...” Yaşamımıza yön verme gücümüzü küçümseriz, adeta hoşumuza gitmeyecek sonuçların sorumluluğunu dış faktörlere yüklemenin altyapısını hazırlarız.
Yeni yıl aslında bizim için endişelerle, güvensizlikle, umutsuzlukla mücadele eden ruhumuza destek olsun diye güç almaya çalıştığımız bir baston gibidir. Oysa bastona ihtiyacımız yoktur; yaşamımızda yapmak istediğimiz değişiklikleri, karar verme süreci tamamlandığında ve gereken gücü topladığımızda hemen eyleme dönüştürebiliriz. Bu yolda ilerlerken enerjimizi ve motivasyonumuzu sürekli canlı tutabilmenin yollarını bulmalı, olabilecek aksiliklere karşı hazırlıklı olmalı ve yaşamanın asıl amacının öğrenmek olduğunu asla unutmamalıyız.
Öğrenmek, beyin hücrelerimiz işlevini yerine getirebildiği sürece bitmeyecek bir yaşam ödevidir. Şunu aklımızdan hiç çıkarmamalıyız: Geçmiş yılda öğrenemediğimiz ne varsa yeni yılda belki de bu sefer farklı biçimde karşımıza çıkacaktır. Üstelik bunlara ek olarak, öğrenmemiz gereken yeni konular da olacaktır. Hatta bu öğrenme sürecinin yıl sonu-başı gibi tarihleri de yoktur; sürekli devam eden bir akıştır. İlla yeni yıla göre rotamızı belirlemek istiyorsak bunu şöyle düşünebiliriz: Kaç yıllık ömrümüz varsa o kadar yıl devam edecek bir okula başlamışızdır ve iyi çalışmayıp kaytardığımız her ders, bir sonraki sınıfta (yılda) ayağımıza dolaşacaktır. “Alttan aldığımız” derslerin sayısı yenileri geçmesin istiyorsak, karne zamanı (yıl sonu) yaklaşırken yapılacak en iyi şey, hayatımızda benzer şekillerde tekrarlayan ama hoşuma gitmeyen ne varsa, hepsinin sebebini-sonucunu bir daha gözden geçirmektir.
Bu değerlendirme sırasında sorumluluğu “elektrik kesintisine, aniden gelen misafirlere, vs.” yüklemeden, hangi duygunun, seçim ve tercihlerimizin bizi bu sonuca getirdiğini görebilirsek, dersin çoğunu çalıştık demektir. Sınıfı geçmek için tek yapmamız gereken, her fırsatta öğrendiğimizi uygulamaya çalışmak, bildiklerimiz otomatiğe bağlanana kadar tekrar etmektir.
Yaklaşan yeni “öğrenme yılında” herkese zihin ve yürek berraklığı, alınan tüm notların ruhu zenginleştiren nişaneler olarak taşınacağı günler diliyorum...
YORUMLAR