8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde hatırlanmak

Önceki yazımın devamı olarak görsel medyada kadına yönelik nefret söyleminin nasıl yer bulduğuna ilişkin araştırmaları yazmayı planlamıştım ancak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olması nedeniyle öznesi kadınlar olan farklı bir konuya vurgu yapmak isterim bu yazımda.


8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle kadınların değerine atıfta bulunan, kadına yönelik eril bakış açısı kınanacak, cinsiyet ayrımcılığın ve nefret söyleminin bitmesi için paylaşımlar yapılacaktır. Hatta birçok kurumdan ‘kadının’ değerine, ilişkin açıklamalar yapılacaktır sırayla.


Elbette hepsi değerli yazılar önemsiyorum.


Peki sonra... Sonrası olmayacak kadınlar için. Kadınlar öldürülmeye, şiddet görmeye devam edecek maalesef. Hatta, kadına yönelik cinsiyet ayrımcılığının, şiddetin son bulması için yeni umutlar paylaşılmasından birkaç dakika sonra…


8 Mart Dünya Kadınlar Günü bir kadın daha şiddete maruz kaldığı için yardım çığlığında bulunacak. Bir kadın daha ayrılmak istediği eşi tarafından öldürülmeye, ölüm tehditi almaya devam edecek.


Bir kadın, birçok kadın kamusal ve özel alanda ‘kadın’ olduğu için hak ettiği maaşı, terfiyi alamayacak, kreş, doğum izni, süt izni vs. birçok haklarını almak için çığlık atmaya devam edecek.

O nedenle; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için umut dolu mesajlar yazmanın önemine inanmak birlikte önceliğin ‘çözüm’ odaklı çözümler olması gerektiğine inanıyorum. Önce farkındalık diyorum.


Dizilerde, yazılı ve görsel medyada ‘nefret söyleminin’ son bulmadıkça kadına yönelik ‘eril tahakküm’ bitmeyecek.


Kadınlar hala dizilerde ‘fakir kız, zengin erkek, pastacı kız, zengin iş adamı, güzel kız, zengin erkek, entrika peşinde koşan kadın bu nedenle mağdur olan erkek, şiddete maruz kalan, mağdur, hakkını arayamayan kadın, şiddet uygulayan erkek vs.’ profillerle tanımlandıkça…


Kadınlar yalnızca dizilerde değil reklamlarda, hala ve yalnızca mutfakta, banyoda yemek yaparken, temizlik yaparken ya da ‘cinsel obje’ olarak tanımlandıkça. Kız çocukları hala kitaplarda, anneleriyle birlikte mutfakta yemek yaparken, sofra kurarken, alışveriş yaparken, erkekler salonda babalarıyla birilktte televizyon izlerken, ‘Kadınlar doğuştan eşit haklara sahiptir’ çağrıları daha az yankı bulacaktır.


İşte o nedenle; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle dile getirilen çağrılar, beklentiler, umutlar karşılıksız kalacaktır.


Biliyoruz ki; kadına karşı şiddet, sınırları, sınıfları ve sosyo-ekonomik statüyü aşan evrensel bir sorun… Kadın, dünyanın birçok ülkesinde yalnızca özel alanda değil kamusal alanda, iş hayatında, ‘şiddet, taciz, mobbing, cam tavan sendromu’ nedeniyle yarımcılığa maruz kalıyor. Hak ettiği değeri göremiyor. Emeğinin karşılığını alamıyor.


Elbette resmi kurumlar tarafından kadınları koruyan iyi niyetli düzenlemeler, yaptırımlar, yasal düzenlemeler, uzaklaştırma, psikolojik yardım, koruyucu tedbirler var. Umut verici bir şekilde farkındalık da var ancak yeterli mi? Çözüm nedir?


İşte o nedenle tek çözüm “eğitim” olduğu konusunda çözümler üretilmeli. Peki nasıl. Önce ailede, sonra okulda devam eden bir sarmal oluşturmalı.


Ana sınıfından itibaren, okulda, evde, kamusal alanda, iş yerinde ‘cinsiyet ayrımcılığı’ konusunda farkındalık oluşturacak eğitim bilinci oluşturulmalı önce. Kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunun sözlerle değil ilgili uzmanların desteklediği bir sistem içinde temsil biçimi konusunda planlamalar yapılmalı, müfredatlar oluşturulmalı, hatta sürece aileyi de dahil edecek eğitim programları oluşturulmalı. Dolayısıyla; sürecin sonuç vermesi için kadının yalnızca mutfakta gösterilen bir okuma kitabını okuyan bir erkeğe kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu anlatmak asla kolay olmayacaktır. Ya da bir otobüsü, kamyonu vinci kullanan kişinin yalnızca erkek olduğ ya da bilim insanın yalnızca erkek olduğunun er aldığı görselleri okuyan bir erkek ya da kız çocuğuna ‚kadınların erkekle eşit haklara sahip olduğunu anlatmak çok daha güç olacaktır. Ya da zengin erkek fakir kız temalı, bir kadının erkek tarafından seçilmesi gerektiği,seçilmesi için mutlaka güzel olması gerektiğine vurgu yapan ‘Sinderella ‘ temalı dizileri izleyen ergenlere kadınların sanayide, bilimde üreten toplumsal hayata katkı sunan başarılarını anlatmak çok daha güç olacaktır.


İşte o nedenle; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yapılan cinsiyet ayrımcılığını, nefret söylemini kınayan çağrılarının sessiz kalacağına inanıyorum artık.


Dolayısıyla; kadınlar için önce, sonra ve her zaman “eğitim” diyorum. Cinsiyet farkllığının, kadın ve erkeğin “eşit temsil” hakkında sahip olduğu bilincin önce ve sonra eğitimle aşılabileceğii konusunda farkındalıkların gelişmesi için daha fazla çaba sunulmalı.


Kadını temsili sorunsalının çözümü için için evde, okulda, kamusal ve özel alanda resmi, özel, STK’ların işbirliği yaparak çözüm bulması gerektiğini fark edilmeli. Daha fazla katkı sunulmalı. Sunulmalı ki, o vakit 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için dile getireln tüm çağrılar kadınlar için çok daha umut verici olacak, anlam kazanacaktır.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.