Bahar hazırlıkları

Bahçeye kısa bir süre önce diktiğimiz ağaçlar; yeşillenmeye ve çiçeklenmeye başladılar.


Açan her bir çiçeği ve yaprağı büyük bir heyecanla ve sevinçle karşılıyoruz.

Ne büyük bir mutluluk; bir ağacı büyürken izleyebilmek.

Onlarla birlikte geçirmeyi umut ettiğimiz hayata dair hikâyeler kurguluyoruz, oğlumla birlikte.


Yarım kalmış tavuk kümesini tamamlamaya çalışırken; tavuklara isimler buluyoruz.

Bazılarını çok komik buluyoruz isimlerin, sonra vazgeçiyoruz bu isimlerden. Önce tavuklarla tanışalım, isimleri de çalınır kulağımıza diye düşünüyoruz.

Sonra oğlum; ‘‘Kızılderili çocuklar, isimlerini kendileri buluyormuş’’ diyor, birlikte okuduğumuz bir kitabı anımsayarak. Bunun üzerine sohbet ediyoruz bir süre.

Bostan için ayrı bir alan hazırlıyoruz ve sebze yataklarının yapımına başlıyoruz yavaş yavaş.

Kış boyunca kuş yuvası olarak tasarladığımız kutuları ve ip mandalaları bahçenin tel örgülerine asıyoruz.

Kompostu nereye konumlandıracağımızı planlıyoruz.

Bahçede bulunan ve şimdilik atölye olarak kullandığımız alanı küçük bir çocuk kütüphanesine dönüştürmeyi planlıyoruz. Hem köyden hem de şehirden gelen çocukların, istekleri doğrultusunda burada vakit geçirebilmeleri için. Gönlümüz çocukların en çok oyun oynamasından yana olsa da.

Oğlumun bu zamana kadar ürettiği tüm eserlerden bir sergi açmayı planlıyoruz, bir de sevdiklerimizle bir araya gelebileceğimiz küçük bir kutlama.

Yazın okulların kapalı olacağını, günlerin uzayacağını ve köydeki çocuk nüfusunun da artacağını düşünerek; sokak oyunlarının kalabalık gruplar halinde oynanacak olmasına ve saatlerinin de uzayacak olmasına seviniyoruz.

Ve Arnold Lobel tarafından yazılan Kubağa ve Murbağa adlı, çok sevdiğimiz bir seriden şu hikâye yankılanıyor içimde hep;

"Ben küçükken, henüz bir kurbağa yavrusundan çok da büyük olmadığım zamanlarda," dedi Kurbağa, "babam bana 'Oğlum, bugün çok soğuk ve karanlık; ama bahar da hemen şu köşenin ardında' demişti. Baharın gelmesini çok istiyordum. O köşeyi bulmak için dışarı çıktım. Bir köşe bulana kadar ormandaki patikayı izledim. Baharın köşenin ardında olup olmadığına bakmak için etrafını dolaştım."

"Orada mıydı peki?" diye sordu Murbağa.

"Hayır,"dedi Kurbağa.

"Sadece bir çam ağacı,üç çakıl taşı ve kurumuş otlar vardı.

Çayırda yürüdüm.

Bir süre sonra başka bir köşeye geldim.

Baharın orda olup olmadığına bakmak için köşeyi döndüm."

"Buldun mu peki?" diye sordu Murbağa.

"Hayır," dedi Kurbağa.

"Sadece bir ağaç kütüğünde uyuyan yaşlı bir solucan vardı.

Başka bir köşe bulana dek nehir kenarı boyunca yürüdüm.

Baharı aramak için köşeyi döndüm."

"Orada mıydı?" diye sordu Murbağa.

"Hayır," dedi Kurbağa.

"Sadece biraz çamur ve kuyruğunu kovalayan bir kertenkele vardı."

"Eminim yorulmuşsundur,"dedi Murbağa.

"Çok yorulmuştum,"dedi Kurbağa," ve yağmurda başlamıştı.

Eve geri döndüm.Oraya vardığımda başka bir köşe buldum.Evimin köşesiydi bu."

"Onun ardına da baktın mı?" diye sordu Murbağa.

"O köşenin ardına da baktım," dedi Kurbağa.

"Ne gördün peki?" diye sordu Murbağa.

"Güneşin çıktığını gördüm,"dedi Kurbağa.

"Ağaçta oturup şarkı söyleyen kuşları gördüm.

Bahçelerinde çalışan annemle babamı gördüm.

Bahçede çiçekler gördüm."

"Baharı bulmuşsun!" diye bağırdı Murbağa.

"Evet," dedi Kurbağa."





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.