İçeriden konuşmalar

Ulus’un nostaljik ve dar sokaklarına dalıyoruz. Kokular, müzikler ve sesler birbirine karışıyor.


Yaş almış, bisikletli ve yabancı bir çift dikkatimi çekiyor. Belki de bisikletleriyle dünyayı geziyorlar. Yorgun oldukları her hallerinden belli ve kalacak bir yer arayışındalar. Kadın, konaklama konusunda bilgi almak için gördüğü ilk otelin lobisine doğru ilerlerken, adam bisikletlerin ve çantaların başında bekliyor. Yaşadığım coğrafyada bu yaş grubuna dâhil insanları ve yaşama biçimlerini düşünüyorum… Ve cinsiyet rollerine toplumsal bakış açımızı…


Kalabalıklar arasında eşimi ve oğlumu gözden kaybettiğimi fark edip, hızlanıyorum. Demirciler ve Sobacılar Çarşısına dalıyoruz. Her bir sokak yüksek dozda varoluşsal bunalım içeren film sahnesi tadında. ‘‘Gerçek hayat bu sokaklarda’’ diyorum kendi kendime.


Bir dükkânın içindeki eski eşyalara takılıyor gözlerim ve çocukluğuma doğru bir yolculuğa çıkıyorum. Çocukken sokakta bulduğum eski eşyaları toplayıp, kurduğum o büyülü dünyalara uzanıyorum.


Salaş ve köhne mekânlar, eski ve ikinci el eşyalar, “antika” insanlar… Neden onların yanında kendimi bu kadar iyi hissettiğim üzerine düşünmeye başlıyorum.


Yoğun bir duygu can buluyor içimde.


Son yıllarda duygular üzerine ne kadar çok düşündüğümü hatırlıyorum. Bir erkek çocuğu annesi olarak oğlumun duygularını tanıması, anlaması ve ifade edebilmesi üzerine ne çok çaba sarf ettiğimi… Ve bir çocuğun duygularıyla bağlantı içerisinde olmasını, bütün başarıların üzerinde tutuşumu. Oğlumun duygularına alan açabilmek için kendi sınırlarımı nasıl esnettiğimi ve aslında yine en çok kendimi eğittiğimi.


“Dünyanın kendini bilen, tanıyan, içiyle bağlantıda insanlara daha çok ihtiyacı var” diyorum. “Umarım büyük bir mücadele ve emekle sürdürmeye çalıştığımız okulsuz yaşantımızda bunu mümkün kılabiliriz” diye geçiriyorum içimden.


Yetişkin insanları düşünüyorum. Etiketlerin, sıfatların ve bilgilerin ötesindeki kendiliklerini bilmeye, tanımaya ve anlamaya nasıl da ihtiyaç duyduklarını.


Oğlumun doğumundan bu yana yaşadığım zorlanmaları ve kriz anlarında akıttığım gözyaşlarını hatırlıyorum. O anlarda dahi bizim için doğru olanı yaptığımızın iç huzuruna sahip olduğum geliyor aklıma. Biraz rahatlıyorum.


Girdiğimiz ilk dükkândaki sobada kalıyor aklım. Anlıyorum ki hepimizin aklı o sobada. O dükkâna gidiyoruz. Küçük bir pazarlığın ardından sobayı alıyoruz. Bir hayalimizi daha gerçek kılabilmenin mutluluğuyla evimize dönüyoruz.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.