Mücver kaçıyor

Güvenli bağlanmaya dair tüm seminerlere katılınca değil, tek bir kişiyle olsun güvenli bir ilişkiye emek verdiğimizde dönüşüyoruz.


En iyi metta sözcüklerini bulunca değil, kalbimizdeki en hakiki niyetle bağlantı kurmaya başladığımızda oluyor bir şeyler.


İnterosepsiyon nedir diye öğrenmekle değil, bedenimizin içinde uyanık kaldığımız anlarla iç alan farkındalığımız artıyor.


Ventral-vagal sistemi öğrenince değil, o sistemi aktive edecek şeylere her gün vakit ayırdığımızda, tehdit ve ödülle değil özümüzden yaşamaya başladığımız günler geliyor.


İçsel liderlik kulemizin adı beyinde Medial Prefrontal Korteks deyince değil; duşta ayak tabanlarımızı, tenimizden akan suyu, birisi karşımızda konuşurken karnımızı ve kalbimizi işitmeye başlayınca olmaya başlıyor başka şeyler.


Dönemin ruhundan bize akan abartılmış bir vurgu var, entelektüel öğrenmeye dair. Bundan kurtulmak kolay demiyorum, ama denememiz gerekiyor. Entelektüel öğrenme, öğrenmenin sadece bir yüzü. Teorik olarak bir şeyi kavradığımızda, bunun yolun başı olduğunu da kavrarsak yine güvendeyiz. Bu sadece atılması gereken ilk adım, o da bazı durumlarda. Aslolan şeyler hep korteks altı süreçlerde, bedende vuku buluyor.


Şefkati en çok “Şefkatin bilimini biraz anlatır mısınız?” desek anlatamayacak hocalarımdan aldım. Bir de çocukken bir yengem vardı, ondan, hiç okula gitmemiş göçmen bir kadından. Çünkü bedenlerinde, zihinlerinde ve kalplerinde vardı, bana da verdiler. Öğrendim demiyorum bakın, aldım diyorum. Şefkat alınan, verilen belki daha da çok kendiliğinden akan bir şey; öğrenilen bir şey olmaktan ziyade. Bunda tamamsak sabaha kadar fizyoloji ve bilim konuşabiliriz.


Yolun başında ve sonra yolda mevzuları entelektüel yönüyle araştırmakta, alternatifine bakmakta bir sorun yok. Sorun biz araştırmaktan deneme aşamasına, pratiğe, hayat gerçeğimize bir türlü dönemediğimizde başlıyor.


Acıktıysak ve mücver yemek istiyorsak mücver tarifleri arasından en mükemmelini aramayı bırakıp mutfağa girip mücver yapmaya başlamak kadar akıllıca bir şey yok. Hayata dair tüm sade gerçekler gibi, bu sade gerçek de çoğu zaman “hıhı biliyorum” deyip geçtiğimiz bir şeye dönüşüyor. Korkarım biliyorum dediğimiz hiçbir şeyi bilmiyoruz ve bu durum bizi fena halde uyutuyor.


Mücver yemek istiyorsak ömrümüzü mücver tarifi araştırarak geçirmeyeceğiz. Nasıl en mükemmel gevşerim metodunu ararken bir ömür kaskatı gezme tehlikesi var. Nasıl en şefkatli olurum derken gözümüzün önündeki acıyı görmeme tehlikemiz var.


Bir de fırında pişeni gibi zararsız bir alternatifi arayarak başlayan serüvenimiz glutensiz mücver, bir de kabaksız olanı, hiç mutfağa girmeye gerek olmayanı, kendiliğinden pişeni, mucize olanı derken andaki asıl mucize kaçıyor.


Mücver kaçıyor. Tat kaçıyor. Hayat kaçıyor.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.