Şefkatli Marslı

İnsanlar: Dünya yanıyor… Dünya yanıyor… Çok acı var!


Marslı: Evet! Ne yapıyorsunuz peki?


İnsanlar: Bilmiyoruz… Kafamız karışık çok. Dünyayı kurtarmak istiyoruz. Öyle sadece oturup biz meditasyon yaparsak olmuyor gibi.


Marslı: Siz nasıl bir varlıksınız? Dünyayı kurtarmaya muktedir varlıklar mısınız? Neye yeter gücünüz, neye yetmez, bunları biliyor musunuz?


İnsanlar: … Çok küçüğüz biz. Ama haddimizi bilmekte çok zorlanırız. Cehaletimiz sürekli kafamızı karışık tutar. Bu kafa karışıklığıyla daha gözümüzün önünü göremez, ufacık şeylere takılıp günlerimizi öldürürken “Dünyada çok acı var sanırım meditasyon yapmamız saçma.” gibi düşüncelerle uykuya dalarız.


Marslı: Nasıl bir meditasyon yapıyordunuz bu zamana kadar ki acının varlığında anlamsız gelmeye başladı?


İnsanlar: Bilmiyoruz, biraz ondan biraz bundan.


Marslı: Nasıl yani, meditasyon denince altında bin tane uygulama var. Siz hangisini seçip istikrarla uyguladınız?


İnsanlar: Hımm, her yeni ayda dilekler tuttuk.


Marslı: Nasıl dilekler?


İnsanlar: İşte iyi dilekler. Kötülük olmasın…


Marslı: Güzellik yarışmasında mıyız diye espri yapardım ama neyse hiç komik değil şimdi. Zihninize baktınız mı, orada kötülük dediğiniz şeyi hiç görmediniz mi?


İnsanlar: Bilmiyoruz… Yani bizim de var ufak tefek kusurlarımız elbet mükemmel değiliz, ama “kötü” ler var, onlar biz değiliz. Kötülük var…


Marslı: Acı var…


İnsanlar: Evet, acı var. Ne diyorduk, kafamız çok karışık! Oturup meditasyon yapamayız, bu haksızlık gibi, bir sorun var gibi…


Marslı: Acı içindesiniz?


İnsanlar: … Evet, acı içindeyiz.


Marslı: Dünyada canı acıyan biri neler yapar? Ne yaparsınız birbirinizin canı yandığında?


İnsanlar: Bilmiyoruz… Kaçarız herhalde. Hissetmemek için uyuşturucularımız da var.


Marslı: Ve dünyadaki acıyı bitirmenin en iyi yolunu arıyordunuz?


İnsanlar: Of! Çok bunalttın sorularınla. Yeni ay dileklerimizden utanıyoruz senin yüzünden! Bu hiç şefkatli değil sana hiç yakıştıramadık!


Marslı: Yeni ay dileklerinizden utanmıyorsunuz, faydalı bir suçluluk hissiyle yüzleşiyorsunuz.


İnsanlar: Faydalı suçluluk mu?


Marslı: Evet ta kendisi! Karmakarışık bir kafayla bir adım atamayacağınız için biyolojiniz faydalı suçlulukla size sorumluluklarınızı hatırlatıyor. Size verilen canın sorumluluğunu sürekli unuturken gezegeninize sorumluluktan bahsediyorsunuz. Dinleyin onu biraz, bir süre oturun olur mu? Dilek tutmayın, iyilik istemeyin, oturup bakması kolay olmayan gerçeklere biraz bakın… Acıya nasıl bakılır; biraz öğrenin, deneyin-yanılın-devam edin-tekrar edin. Tüm bunları bir daha okuyun şimdi.


İnsanlar: Hah! Sonra da dünyayı kurtaralım değil mi? Harikasın, işte bunu bekliyorduk!


Marslı: Hiçbir şeyi kurtaramayacağınızı, dünyanın bildiğiniz anlamda sonunun geldiğini, gezegenin kaçınılmaz olarak yok olacağını, kesin şekilde bilseydiniz bu “kurtarma” isteğinize ne olurdu?


İnsanlar: …


Marslı: Bir sonuç, bir fayda ve verimlilik elde etmeyecek ve sonucunu bizzat siz görmeyecekseniz kılınızı kıpırdatmak çok zor geliyor değil mi?


İnsanlar: Evet bize böyle hiç öğretilmedi ki!


Marslı: Kim öğretecekti? Kim o büyük kurtarıcı? Kim bu büyük suçlu, görevini ifa etmeyen aşağılık kötü bir Tanrı mı var yoksa size bunca eziyeti reva gören?


İnsanlar: Bilmiyoruz ki, o konuda da kafamız karışık.


Marslı: Ne desem kafamız karışık diyorsunuz.


İnsanlar: Evet biz de cevaplamaya çalışırken fark ettik. Bizler bilgi çöplüğü gibiyiz. Bir dolu rivayet biliriz, hatta ağzı laf yapanlarımız ötekilere anlatır; ama iş sahiden kendimizi bilmeye gelince hiçbir şey bildiğimiz yok. Biz daha bir irademiz var mı, olan herhangi bir şey nasıl vuku bulur, biz hangi aşamada ne kadar bir koşuluz onu bile bilmiyoruz.


Marslı: Güzel, bana şu anda daha umutlu göründü bu umutsuz, bilmez, çaresiz haliniz. Eğilmeye başlıyor başlarınız, bu güzel işaret!


İnsanlar: Kötüsün sen! Biz biraz meditasyon yapacağız, gerdin bizi. Zihnimizi tanımak ve eğitmek için değil rahatlamak için meditasyon yapmakta ısrarcıyız.


Marslı: Hani dünyayı kurtaracaktınız?


İnsanlar: Onu yapan birileri var, uzaktan izliyoruz.


Marslı: Öyle mi? Başta hiç kimse yok sanmıştım söylemlerinizden örnek aldığınız birileri?


İnsanlar: Var aslında… Onların kafası karışık mı bilmiyoruz, hiç sormadık.


Marslı: Kim onlar?


İnsanlar: Cinsel istismar olmasın diye, kız çocukları erken yaşta evlendirilmesin diye diyar diyar gezen, insanlara dokunanlar var mesela. Durmadan ağaç dikenler, iklim krizi için politikalar değişsin diye çalışanlar… Aktivist Budist rahipler var mesela, hem dondurma yiyerek hamakta sallanıyor, hem sektirmeden meditasyon yapıyor hem de tükenmeden çalışkanlıkla çok çalışıyorlar bir parça daha acı dinsin diye. Bizim ise kafamız karışık, çok öfkeliyiz, çok acı var demekle meşgulüz. Var bir şeyler yapanlar işte.


Marslı: Ne o yaptıkları? Yetecek mi dünyayı kurtarmaya?


İnsanlar: … Böyle bir amaçları yok sanki, genelde çok gerçekçi ve ayakları yere sağlam basan insanlar bunlar. Sadece bu sabah kalkıp yapılması gerekenleri çalışkanca yapıyorlar. Akıllı stratejileri var ancak sonuç hesapçılığında değiller. Bilmediklerinin, evrenin büyüklüğü karşısında eğiliyorlar. Bilmedikleri şeyleri biliyor gibi davranmıyorlar. Küçük şeyleri kocaman bir sevgiyle yapıyorlar.


Marslı: “Ya oturup meditasyon yapılacak/ Ya kalkıp dünya kurtarılacak” karikatürünün dışında yaşamak mümkün yani dünyanızda?


İnsanlar: Dayak yemiş gibiyiz sayende, yanıtlayacak halimiz kalmadı ama tamam anladık: Bu kafa karışıklığımızın çaresine hakikaten bakmak en birinci derdimiz olsun.


Marslı: Tamam olsun! Bilmeyişiniz, acı karşısında çaresizliğiniz, korkularınız, öfkeniz, kafa karışıklığınız doğru şekilde bakım vermeyi öğrenirseniz en verimli toprağınız bunu unutmayın. Doğru eylemler o verimli topraktan serpilecek. “Şimdilik kafam karışık.” deyin. Bu durakla fazla özdeşleşiyorsanız buna uyanık olun. “Henüz kafası karışıklardanım, ilelebet böyle olmak zorunda değil.” Başka türlüsü MÜMKÜN.


İnsanlar: Peki ya sonra? Bir daha hiç kafamız karışmayacak mı sonra?


Marslı: Şu anda yanıtlamayacağım bu soruyu ancak bunu size sorduran emniyet ve mutlak bir dayanak arayışındaki o en insan parçalarınız yokmuş gibi yapmayın sakın ola! Gözünüz gibi, bebek gibi bakın onlara; onları sarın sıkı sıkı. Muhtemelen öldüğünüz gün de orada olacaklar; ne kadar sevilmiş olurlarsa yakanızdan o kadar düşmüş olurlar. Görüşürüz!

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.