Hayır küfürü
Kaç kez sınır çizmek ve hayır demekle ilgili bir yazıyı “like ettiniz” bugüne kadar?
Sosyal medya “Sınır nasıl çizilir, nasıl hayır demek lazım, hayır demenin incelikleri ve hayır demezsek ne olur?”larla dolup taşıyor. Gördüğüm kadarıyla epey trafiği de var bu meselenin. Kültürden soyup konuşabileceğimiz bir konu değil bu. İç içe geçme temas biçiminin bu kadar yaygın olduğu bir ülkede yetişkinlerin “Hayır Demek 101” e ilgisi de şaşırtıcı gelmiyor.
Teoride mükemmel pratikte sallanmakta isek bunun bir sebebi de meselenin hep hayır diyen (ya da diyemeyen) tarafı olduğumuzu varsaymamız diyorum. Biri bize hayır dediğinde varlığımıza küfür edilmiş gibi hissediyorsak seksen yedi tane de atölyeye katılsak hayır diyemeyeceğiz. Hayır deme durumlarımızın öz-değerimiz konusundaki algımız ve ruhsal kapasitemizle doğrudan bağlantılı olduğu aşikâr. Bu yazıda ise “Biri bize hayır dediğinde ne tepkiler veriyoruz?”a baktım. “Hep şu tu kaka ötekilerin sergilediği yanlış davranışlar” olarak görmek yerine kendi davranış repertuarımıza nezaketle bakarak okumak mümkün olur dilerim.
Kurban rolünden cevap vererek mesajı almamak en sık yapılanlardan: Ben zaten şu sıra çok kötüyüm. Boşanıyorum kafam yerinde değil. Senden şefkat ve anlayış beklemiştim. Yirmi yıldır ilk kez birine içimi döktüm, o da böyle oldu.
Pasif agresif bir şekilde sınıra karşı çıkmak için mevzuyu saptırmak: Geçen gün şöyle demiştim, o yüzden mi bana bu sorunla geliyorsun? Başka kişilerle de böyle sorunlar yaşıyorsun zaten sen.
Sınırı aştığı halde “Tamam bu söylediklerinin hepsini biliyorum, hepsinin farkındayım.” demek. Mesela Whatsapp’ tan ulaşmaması üçüncü ve son kez hatırlatılan birinin “İletişim tercihlerinizin farkındayım” demesi.
Manipülasyon çabası: Bunu nasıl iddia edebilirsin? Bana nasıl böyle bir şey söylersin? Ne alaka? Benim yerimde sen olsaydın…
Duymamış gibi yapmak ve mesajı toptan reddetmek: Yo yo bir sorun yok, biz çok güzel anlaşıyoruz. Sonuna bol bol gülücük ya da yazıda kalp emojileri.
“Bana daha evvel kimse böyle bir şey demedi. Böyle biri olduğunu hiç sanmıyorum.” diyerek aynı davranışa devam etmek. “Ben öyle biri değilim” birini duymamanın en kolay yollarından biri. Örneğin “Şu şu taleplerin bana fazla geliyor.” dediğiniz birinin “Ben hiç talepkar biri değilim.” demesi.
“Senin beklentilerin gerçekçi değil” diyerek kişiyi kendinden şüphe ettirme çabası.
Sıkı durun en tehlikelilerinden birini sonlara sakladım: Güleryüz ve olgunlukla “Tamam tamam, çok iyi anladım.” deyip karşımızdakinin yapma dediğini bir sonraki örnekte ya da araya zaman koyup aynen tekrarlamak. Veyahut kişinin sınırını başka bir yerden zorlayarak bir zararı tazmin etme yoluna gitmek.
İntikam almaya çalışmak. Bambaşka bir yerden o kişinin canını acıtmaya çalışmak. İntikam kelimesi bize uzak kılmasın, küçük küçük eylemlerle bu da epey yaygın.
Sizin aklınıza da gelen davranışlar oldu belki. Bunlar tanılar değil ve bunların uç örneklerinden söz etmiyorum. Bunları okuyanların arasında, aramızda, bu tepkilerden birini ya da bir kaçını hayatının bir döneminde birine vermemiş insan yüksek ihtimalle yok. Ve bizler karanlıklarımıza açıklıkla, cesaretle ve şefkatle baka baka büyüyoruz. “Hiç yapmıyorum, ben bunları aştım”larla değil. Birbirimizi idare ederek de bir yere varamıyoruz.
Bizi idare etmeyip, bizi yetişkin gibi davranmaya sevk edecek öğretmenler, terapistler, arkadaşlar, eşler, dostlar sağ olsunlar. Bizi idare edenlerin değil onların desteğiyle büyüyoruz. Bu destek bazen bakmaya gönlümüzün olmadığı o çirkinliğimize birlikte bakmak oluyor. Bu destek bazen “Hayır dedi, küfür etmedi”yi hatırlatmak oluyor.
YORUMLAR