Soru işareti
İçime oturan ağrıyı arttıracağını bilsem de kendimi tutamıyor, yine haberlere bakıyorum. Bu kadar çok acı, etrafta bunca yara bere varken kanayan dizime pansuman yapıp gerisine gözümü kapatamıyorum. Neredeyse her gün aynı sahneler. Dualar ve bayrağa sarılı bir tabut içinde uğurlananlar haber bülteninde hep aynı cümlelerle yer alıyor.
Ekranımdan yansıyan güzel bir yüze, çekik gözlerine takılıyor gözüm. Nasıl olmuşsa epeyce uzak ve bize göre epeyce doğuda bir ülkede doğmuş bir kadın o. Kaderinin oyunu, yolu buralara düşmüş ve geri dönememiş. Aşk uğruna ülkesinden çok uzaklara yerleşmiş. Mutluluğu buralarda bulduğuna inanıyorken hayat onu aniden, keskin bir hamleyle elinden alıp gidiyor o an.
Törenin biraz öncesinde bir cenaze arabasındaki fotoğrafını görüyorum. Tabutun yanında zeminde yatıyor. Sevdiğini yalnız bırakmaya razı gelmemiş. Kıyamamış. Aracın bagajına, yanına uzanmış. Tören alanına onunla birlikte geliyor.
Budist geleneklerine uygun olarak şehit eşinin uğurlama töreninde yere kapanıyor. Belki onlarca kez eğilip kalkıyor. Acısının büyüklüğü yüzüne vurmuş. Bakışlarından 'beni de onunla gömün' cümlesini okuyorum. Sevdiği adamın bedeni yeryüzünü terk ederken kadının bir yanı da onunla gidiyor.
İstisnasız bütün inançlar bu mülkü sahiplenmeyin der. Geçici bir ömür yaşandığını, en büyük yanılgının maddeye düşkünlük olduğunu bilir. Ölümden sonrası için hepsinin farklı ihtimalleri olsa da özetlerindeki basit ve sade hakikat budur.
Hayattaki değerli şeylere elle dokunamaz, istifleyemezsiniz.
Gerçekten sahiplenmeye değecek olanlar biriktirilmesi mümkün olmayanlardır. Hafızanıza kazınan anlar mesela. Bir şeyin ilki. Kimilerinin sonuncusu. Bazılarının her gün yanı başınızda olması. Bir söz. Bir bakış. Bir soru.
Dinlediğim şarkının ortalarında bir yerlerde bir keman ağlıyor. Aşkın ve ölümün önünde toprağa kapanmış kadına bakıyorum. Gözümden akan yaşları elimin tersiyle siliyor, gözümü tavana dikiyorum. Verilen hazır cevaplar her şeyi anlamama yetmiyor. Elimin altındaki kağıda kocaman bir soru işareti çiziyorum.
Böyle anların bir tılsım gibi içimize yerleştirdiği sorulardır yaşamak. Çoğu zaman bir ömür cevaplarını arayıp dursak ve bazen hiç bulamasak da...
YORUMLAR