“Dünya Kadınlar Günü”nde İDSO'dan anlamlı konser
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”nü özel bir konser ile kutlayacak.
6 Mart 2020 Cuma günü saat 20.00'da CRR Konser Salonu'nda gerçekleşecek bu özel konserde, Türk dostu ünlü İngiliz şef Howard Griffiths (d.1950) yönetimindeki İDSO'ya “A. Piazzolla –Mevsimler” eserini seslendirecek Özgecan Günöz (d.1986) konuk olacak.
Özgecan Günöz her ne kadar İDSO kadrosunda “başkemancı yardımcısı” olarak geçiyor olsa da kendisini son dönem konserlerde “Başkemancı” koltuğunda, orkestranın başında izlemekteyiz. Son 5 senedir klasik müzikseverlerin yakından takip etme şansına sahip olduğu genç ve başarılı sanatçı klasik müzik camiası içinde, deyim yerinde ise çalışkanlık ve azmin timsali. Günöz yakın zamanda bu başarılarına bir yenisini katmak ve İDSO içindeki pozisyonunu taçlandırmak için azimle çalışmakta.
İDSO bu özel ve önemli güne dair çok anlamlı bir düşünceyle başkemancısını konuk etmeyi uygun görmüş. Atatürk kurduğu Cumhuriyetin çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarılması hususunda en büyük büyük görevi “Kadın”a vermiş ve çağdaş medeniyet olmanın en büyük göstergesi olarak da “Sanat”ı göstermiştir. Özgecan Günöz hem bir Cumhuriyet kadını olarak hem de sanatın en önemli dallarından biri olan klasik müzikte ülkemizin ulaştığı muasır medeniyet seviyesinin en başarılı temsilcilerinden biridir.
6 Mart'ta CRR Konser Salonu’nda Atatürk'ün şanlı mirasını omuzlayarak gösterdiği hedefte ileryen Özgecan Günöz, 8 Mart'ın temsil ettiği herşeyi içinde barındıran bir kadın sanatçı olarak yıllardır emek verdiği orkestrasında konsere çıkacak olması harikulade bir tercih olmuş. Ayrıca çalınacak “Piazzolla Mevsimler” eseri hem müzikal ve ritmik havası, atmosferi hem de tango tarzıyla dinlemesi çok keyifli olmasıyla bu konsere için güzel bir seçim olmuş.
Peki kimdir Özgecan Günöz? Gelin bu başarılı sanatçıyı biraz daha yakından tanıyalım.
Özgecan Günöz, müzisyen bir ailenin en küçük çocuğu olarak 1986 yılında İzmir'de dünyaya gelmiş. İzmir Devlet Opera Balesi’nde (İZDOB) annesi soprano, babası ise opera orkestrasında viyola sanatçısıymış. Tam anlamıyla “sahne tozu” yutarak büyümüş. Tüm çocukluğu opera kulislerinde ve konser salonlarında koşturarak geçmiş. Kendisi o yılları “Ben opera binasının makyaj odaları, kostüml odaları, dekor ardiyesi ve orkestra çukuru gibi çeşitli yerlerinde koşturan bir çocuktum” diye anlatıyor. Ve “sahne tozu” yutarak büyüyen Özgecan “Böyle bir çocukluk yaşarken, aklıma müzisyen olmaktan başka bir fikir gelmiyordu” diyerek nasıl müzisyen olmaya karar verdiğini anlatıyordu. Ama her çocuk gibi hayalperestliği de elden bırakmamış olduğunu “Bir dönem astrolog, bir dönem de arkeolog olma hayallerini” gülerek anlatıyordu.
Günöz ailesinin büyük kızı, Özgecan'dan 6 yaş büyük ablası Özüm, o yıllarda evde sürekli keman çalıyor. Hayranlıkla ablasını seyreden ve dinleyen Özgecan çok geçmeden tutturmuş “Ben de keman çalacağım” diye ve başlamış müzik serüvenine. 5 yaşında çocuk korosu ve hemen akabinde piyano dersleri almaya başlar ve piyano derslerini yaklaşık 16 yaşına kadar devam ettirir. Özgecan'ın konservatuvara başvurma yaşı geldiğinde aile Ankara'da ve anne-baba Ankara DOB'ta görev yapmaktadır. Genç müzisyen adayı hem Bilkent Üniversitesi Konservatuarı'na hem de Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı'na (HÜDK) başvuru yapmaya karar verir. Vermesine verir ama 11 yıl eğitim aldığı piyano bölümüne değil, ablasından özendiği ilk göz ağrısı, keman bölümüne başvuru yapar. İşin daha da ilginç yanı babayla taa küçükken yapılan 1-2 keman tutma dersi harici kemana dair hiçbir eğitimi yoktur. İki konservatuarında keman bölümüne başvurur. Bilkent'te piyano bölümünü, Hacettepe'de keman bölümünü kazanır. Tercihini kafasına koyduğu üzere hiç tereddüt etmeden HÜDK Keman Bölümü'ne girer, Cengiz Özkök ve Reyyan Yücelen Başaran ile keman çalışmaya başlar. Daha sonra aile tekrar İzmir'e taşınır ve Özgecan Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda eğitimime Kartal Akıncı ile devam eder.
Özgecan azimli, hırslı ve çalışkan bir öğrenci ve o dönemde keman dalında yarışmalara girerek dereceler almaya başlar. Aynı zamanda kendini geliştirmek adına önemli birçok ismin masterclass'larına aktif olarak katılır.
2005 yılında mezun olduktan sonra Amerika'ya gider, Maryland Üniversitesi’nde David Salness ile keman çalışır. Amerika'ya gitmesinde ki asıl sebep burs alarak eğitimine orada devam etmektir. Lakin Amerika planları burs sıkıntısı sebebiyle hayal ettiği gibi gitmez ve Türkiye'ye geri döner. Döner dönmez İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda Venyamin Warshawski ile çalışmaya başlar ve yüksek lisansını tamamlar. 2006 yılında itibaren Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) keman grubuna katılır. 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) kadro sınavı açar. Sınavı kazanmasıyla Ankara tekrar hayatında girer ve yaklaşık 4 sene CSO'da çalışır. 2011 yılında İDSO'ya geçiş yaparak tekrar İstanbul’a döner. 2016 yılında 2 çalıştığı orkestrada edindiği 10 yıla yakın tecrübe ile açılan başkemancı yardımcılığı sınavına girer ve kazanır. Özgecan bu kazandığı sınav vesilesi ile 4 sezondur İDSO'nun başkemancılık görevini yürütmektedir.
Başarılı kemancının öğrencilik yıllarından beri asıl tutkusu ise çok iyi bir “oda müziği icracısı” olarak hayatını sürdürmekmiş. Bu hayalinide kendisi gibi iki harika müzisyen piyanist Özgür Ünaldı (d.1984) ve çellist Çağlayan Çetin (d.1985) ile bir araya gelerek 2017 yılında kurdukları “Bosphorus Trio” ile hayata geçiriyor. Orkestra çalışmalarından kalan tüm zamanını Bosphorus Trio ve de zaman zaman başka oluşumlar içinde yer alarak oda müziğine olan tutkusunu doyurmaya çalışmakta. Özgecan fırsat çıktıkça solist olarak yerli ve yabancı orkestralara konuk olarak sayısız konser vermiş ve vermekte. Yeri gelmişken geçen hafta İzmir KODA Oda Orkestrası ile verdiği konserdeki muhteşem “Beethoven Keman Konçertosu” performansından bahsetmemek olmaz. Muhteşem belki size abartılı gelebilir ama aynı hafta aynı eseri 2 gün arayla bir başka sanatçıdan dinleyince bu övgüyü sonuna kadar hak ettiğini söyleyebilirim.
Biraz da Özgecan Günöz'ü kendi ağzından dinleyelim…
Son 5 senedir inanılmaz bir gelişim kaydettin ve İDSO Başkemancılık görevini yürütüyorsun, bu gelişim sürecini anlatır mısın?
Son yıllarda başkemancılık görevimin artmasıyla beraber orkestra içinde de çokça sololar çalmaya başladım. Bunlardan bazıları çok rahat, kısa, melodik ve tatlı sololar iken, bazıları oldukça zor, neredeyse bir konçerto havasında, uzun ve gösterişli sololar oldu. Bunlara çalışıp hazırlanmak, orkestranın önünde çalmak ve çok değerli yerli veya yabancı şeflerle çalışmak beni inanılmaz geliştirdi, geliştiriyor. Gelişimimiz aslında hiçbir zaman bitmiyor. Okul, öğrencilik bitti sanıyoruz ama orkestracılık da apayrı bir okul, öğrencilik her zaman devam ediyor. Bazı kişilerin liderlik özellikleri genetik olarak daha fazla olsa da aslında kimse başkemancı olarak doğmuyor. Tecrübe ettikçe, orkestranın sorumluluğunu üstlendikçe, önemli ve zor soloları öğrenip, o büyük şeflerin yönetimi altında ve orkestranın önünde çaldıkça insan çok gelişiyor. Benim de son yıllarım böyle geçiyor. Özellikle bu sezon başladığından beri başkemancılık pozisyonuna geçmemle beraber bu tecrübeler oldukça hız kazandı. Orkestranın yıllık programındaki eserlerde yer alan keman solo sayısı diğer sezonlara kıyasla oldukça fazlaydı, ve hala da sezon sonuna kadar birkaç tane daha önemli solom var. Biz müzisyenler, sanatçılar çaldıkça ve de konsere çıktıkça tecrübe ediniyor ve gelişiyoruz.
6 Mart 2020 Cuma günü CRR konser salonunda seslendireceğin Astor Piazzolla “Mevsimler” eseri ve konser hakkında neler söylemek istersin?
Astor Piazzolla bildiğiniz gibi döneminin çok meşhur tango müzisyeni. (Bandoneon sanatçısı ve besteci) tango müziğine yeni bir soluk getirerek kendi tango stili olan Nuevo tangoyu yaratmış ve dünyaya kabul ettirmiştir. Piazzolla'nın “Mevsimler” adlı eseri aslında orijinalinde kendi kurduğu tango topluluğu olan, keman, piyano, elektrik gitar, bandoneon ve kontrabas içindir. Daha sonra bu eser çok çeşitli gruplar için düzenlendi, mesela yaylı quartet, piyanolu trio, veya benim çalacağım (Rus besteci Leonid Desyatnikov düzenlemesi ile) solo keman ve yaylı orkestra için gibi. Orijinal tam adı: Buenos Aires'de Dört Mevsim. Benim çalacağım düzenlemeyi yapan Desyatnikov eserin içine Vivaldi'nin Mevsimler'inden atıflar yapmıştır. Örneğin Vivaldi'nin Kış Konçertosu"ndan aldığı bir motifi Piazzolla'nın Yaz Mevsimi'ne yerleştirmiştir. Kuzey yarımkürede mevsimler ters olduğu için böyle düşündüğü söylenir. Kendisinin ünlü kemancı Gidon Kremer'le beraber projeler yaptığı bilinir. Zaten Gidon Kremer'in Vivaldi Dört Mevsim ve Desyatnikov uyarlaması ile Piazzolla Dört Mevsimi beraber çaldığı albümü ve konserleri de çok iyi bilinir. Konserin ikinci yarısında ise sevgili orkestram Türk dostu, değerli İngiliz şef Howard Griffiths yönetiminde “Tchaikovsky 6. Senfoni”si ile müzikseverler ile buluşacak.
Ve son olarak “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” hakkında bir sanatçı olarak neler söylemek istersin?
Ülkemizde kadın olmanın zorluklarının bilincinde bir cumhuriyet kadını olarak, ben kendimi şanslı sayıyorum çünkü yaptığım meslekte kadın /erkek ayrımcılığı yaşamıyorum. Başkemancılık, içinde yönetmeyi, idare etmeyi, liderlik etmeyi gerektiren bir pozisyon olduğundan iş hayatında diğer mesleklerde kadınların bu pozisyonlarda sıkıntı yaşadığını duyuyor, biliyoruz. Bizim mesleğimizde böyle bir durumla ben daha hiç karşılaşmadım, umarım da böyle devam eder. Kadınlarımızın değerinin daha çok bilindiği, kız çocuklarımıza eğitimleri için daha çok yatırım yapılan (çünkü onlar geleceğin anneleri,onlar bu ülkeye evlat yetiştirecekler), eşitsizliğin ve kadına şiddetin bittiği, büyük önder Atatürk'ün kadına tanıdığı hakların daha çok anlaşıldığı ve sahip çıkıldığı bir gelecek diliyorum. Bu samimi, içten sohbet için Özgecan Günöz'e çok ediyorum.
Siz değerli okurlarımızın “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” vesilesiyle 6 Mart 2020 Cuma günü saat 20.00'da CRR Konser Salonu’nda gerçekleşecek bu özel konserde kemancı Özgecan Günöz performansını ve Howard Griffiths yönetimindeki İDSO'yu dinlemek için şimdiden biletlerinizi almanızı tavsiye ederim.
Konsere dair bir dip not, ikinci bölümde icra edilecek Çaykovski'nin “6. Senfoni”si ya da diğer bilinen adıyla “Patetik Senfoni, bestecinin vefatından önce karamsarlık ile neşeyi birlikte harmanlayarak bestelediği, dinleyenin içine işleyen eseridir. Esere dair ne önemli husus ise eser 4 bölümden oluşmasına rağmen, eserin 3. bölümün sahip olduğu muazzam bitiş çoğu dinleyiciyi yanıltıp büyük alkış kopmasına ve 4. bölüme geç başlanmasına neden olur. Konsere gidecek okuyucularımızı şimdien uyaralım.
Bir sonraki HTHayat köşe yazıma kadar, klasik müzikle kalmanız dileğiyle…
YORUMLAR