Piyanonun Dahisi: Hakan Ali Toker

Piyanist Hakan Ali Toker'i daha yakından tanımanız için kendisiyle 25 Ocak 2020 Cumartesi saat 17.00'da Beyoğlu'nda bulunan Pera Müzesi’nde solo klavsenle halk türkülerini yorumlayacağı "Evlerinin Önü Klavsen" resitali öncesi benzersiz sohbet gerçekleştirdik.





Hakan Ali Toker başka bir örneğine rastlamadığım için "piyano dehası ya da dahisi" olarak tanımlamakta bir sakınca görmediğim bir müzisyen. Aslında onun dehasına ancak onu canlı bir konserinde hatta mümkünse interaktif gerçekleştirdiği bir konserde bizzat kendi kulaklarınızla dinlediğinizde şahit olabilirsiniz. O hiçbir kalıba ya da tanıma sığmayacak, inanılmaz bilgi ve entellektüeliteye sahip, sıra dışı işlere imza atan ve bir benzerine rastlayamayacağınız bir yetenek. Hakan ile klavsenin hikayesi ile başladığımız, keyif alacağınıza inandığım sohbetimizle sizleri başbaşa bırakıyorum...


Hakan şu Evlerinin Önü Klavsen’de bahsi geçen klavsen nedir bize anlatır mısın?

Klavsen, Barok döneme damgasını vurmuş, dahası Barok dönemde donup kalmış bir çalgı. Onun ardılı olan piyano, Klasik dönemden itibaren günümüze kadar yaygın kullanılmaya devam edip pek çok müzik türünün merkezî bir unsuru olurken, klavsen Rönesans ve Barok dönem müzikleri dışında pek kullanılmamış.


Peki günümüz müziğinde klavsenin yeri var mı?

20. yüzyılda bu çalgı için modern eserler besteleyen klasik müzik bestecileri, hatta caz ve rockta kullananlar dahi olmuşsa da bunlar istisnai çalışmalar olarak kalmış. Klavsen bugün halen geçmiş çağların otantik tınısını yaşatmak amaçlı kullanılan bir çalgı konumunda bulunuyor.


İyi de klavsen ile türkü, kulağa biraz tuhaf geliyor...

Haklısın çünkü Doğu ve Batı kültürleri bugün iki farklı dünya gibi algılanıyor. Oysaki her iki yarıkürenin müziklerini derinlemesine inceledikten sonra gördüm ki genlerimiz gibi kültürlerimiz de aynı kökten geliyor. Yani Doğu ile Batı insanları nasıl kardeşse, kültürlerimiz de kardeş! Başka türlü olması zaten mümkün değil; insanlık tek bir noktadan (Afrika'dan) çıkıp dünyaya yayıldı. Yayıldıkça kültürü de gelişti, farklı iklimlerde farklı yönlere doğru gelişti. Bununla birlikte insanlar yüzyıllar boyu dünyanın bir ucundan diğerine kültürel ve ticari alışverişlerde bulundu. Ben, zamanla farklı yönlere gitmiş, farklı tarafları gelişmiş olan kültürlerimiz arasındaki ortak yönleri keşfediyorum ve bunu projelerimde ortaya koyuyorum. Bu benim için heyecan verici!


Daha önce hiç türkülerimizi klavsenle çalan oldu mu?

Bildiğim kadarıyla olmadı. Bu proje müzik tarihinde muhtemelen bir ilk niteliği taşıyor. Bu çalgıyı Osmanlı saray müziği icrasında bir yere kadar kullanan Leyla Pınar var, Pera Ensemble var. Ancak Anadolu'nun halk türküleri, bildiğim kadarıyla ilk defa klavsenle çalınacak. Oysa ben klavsenin bu müziğe çok yatkın olduğunu düşünüyorum!


Sen sınırsız çok yönlülüğe ve inanılmaz yaratıcılığa sahip bir müzisyensin. Hatta Türkiye'de bir eşin yok dersem abartmış olmam. Peki klavsen ile ne zaman haşır neşir olmaya başladın da bir de türküleri kurcalayıverdin?

90'lı yıllarda ABD'de Indiana Üniversitesi'nde David Baker'ın caz doğaçlama derslerinde zaman zaman klavsen çalardım. O günlerden beri pek seyrek klavsen kurcalama şansım oldu. 2019 başında çıkan "Toker Messing Around" albümümde ünlü Fransız şansonu "Sous le ciel de Paris"nin Barok versiyonunu yarattım ve klavsenle çaldım. Bu kaydı gerçekleştirmek için 2 yıl kadar önce "Kuğu Müzik" mağazası'nı ziyaret ettim. Çalgıya ısınırken türküler geliverdi aklıma ve ellerime! Sous le ciel'i aradan çıkardıktan sonra fazla bir hazırlık yapmadan birkaç türkü de kaydediverdim oracıkta...





Bilenler senin piyano ile ne akıl almaz işler yaptığını bilir. Peki bu sefer neden piyano değil de klavsen?

Çünkü klavsen piyanoya göre daha çevik bir tuşeye sahip ve sesi az çok bağlamaya benziyor. Dolayısıyla saz müziğimizin karakteristik süslemeleri bu çalgıda kolaylıkla yapılabiliyor. Öte yandan, Barok müzik -özellikle Fransız Baroğu- de benzer süslemelerle dolu! Yani iki müzik arasında beklenmedik ortak yönler var.


O halde gene sanatseverleri şaşkınlık ve hayranlıkla dinleyecekleri 25 Ocak'taki bu konserde neler bekliyor?

Evlerinin Önü Mersin, Gül Kuruttum, Leblebi Koydum Tasa, Kahve Yemenden Gelir, Ah Bir Ateş Ver, Fincanı Taştan Oyarlar, Altın Hızma Mülayim gibi çeşitli formlarda, halkımızın bildiği ve sevdiği türküler; alışılmadık ama -bence yakışan, türkülerimizin özünü bozmadan zenginleştiren- yeni bir yorumla: Barok müziği (yani 17. yy. Avrupa) estetiği ile yoğrularak çıkacak karşınıza.


Dinleyelerin çok beğeneceğine emin olduğum bu sıra dışı çalışmanın daha geniş kitlelere ulaşması için bir girişimin var mı?

İlk fırsatta bu türküleri kaydedip albüm haline getirmek istiyorum ve klavsen bulabildiğim başka yerlerde de bu konserleri sürdürmek istiyorum.


Peki klavsen piyano gibi kolay bulunan bir çalgı mı?

Piyano kolay bulunan bir çalgı mı ki! Elektronik taklitleri piyasayı sardığından beri piyano nadir bulunan bir çalgı haline geldi. Pek çok kültür merkezimizde, konser salonumuzda akustik bir piyano yok. Klavsen ise Türkiye'de yok denecek kadar az. Bu konserim için Aksanat klavsenini Pera Müzesi'ne ödünç verecek. Her şeye rağmen, ileride uygun sponsor ya da destekçilere ulaşabilirsem 2 veya 3 klavseni birden sahneye taşıyabilecek bir organizasyon hayal ediyorum.


Bir taneyi bile bulmanın güç olduğundan bahsederken 2-3 klavsen mi?

Evet, aynen öyle! Bu klavsenlerden bir veya ikisini alışılmıştan farklı akortlattırıp, otantik Türk perdeleriyle de -yani komalı sesleri de içeren- bazı türküler çalmak istiyorum. Daha önce evimdeki az kullandığım ikinci piyanomu ve klavikordumu bu şekilde akortlatmışlığım, İTÜ, ODTÜ ve Işık Üniversitesi'nde aynı şekilde akortattığım piyanolarla mikrotonal Türk müziği resitalleri vermişliğim, birkaç yıl önce de Londra'da prototipi bulunan "Fluid Piano"yla böyle bir resital vermişliğim var.




Hakan'ın Londra'da verdiği konserden


Hakan, piyano, klavsen derken bir de "Fluid Piano" çıktı... Bu nasıl bir piyanodur anlatır mısın?

"Fluid Piano" İngiliz müzisyen ve mucit Geoff Smith'in tasarlayıp Christopher Barlow adlı çalgı yapımcısına yaptırdığı akustik, mikrotonal bir klavye. Türk müziği gibi karmaşık mikrotonal yapısı olan -yani komalı sesleri olan- müzikleri çalabilmek için tasarlamış.


Geoff Smith "Fluid Piano"yu Türk müziğini düşünerek mi tasarlamış?

Sadece Türk müziği değil, bizimki gibi mikrotonal yapıya sahip Arap ve İran gibi tüm kültürlerin yararlanması için tasarlamış. Bu tür müziklerin çokseslendirilmesi için harika bir buluş! Ancak bugüne kadar Londra'ya gidip bu çalgıyı amacına uygun şekilde, tüm potansiyelini değerlendirerek çalan benden başka kimse olmadı. Pam Chowhan ve Utsav Lal gibi bazı Hintli müzisyenler, çalgının bir notadan diğerine sesi kaydırma (glissando) özelliğini kullanarak kısıtlı bir çerçevede değerlendirdiler.


Peki senin nasıl, nereden haberin oldu bu çalgıdan?

Bir dostum internette bulmuş, bana gösterdi. Ben de mucidi Geoff'la temasa geçtim. Kendisi 2010 yılında Türkiye'yi ziyaret etti ve benim misafirim oldu. Birlikte Ankara, Konya ve İstanbul'u kapsayan bir geziye çıktık; bu icadı görsel destekli sunumlar yoluyla TRT dahil çeşitli medya kanallarında, İTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı dahil çeşitli eğitim kurumlarında akademisyenlere ve halka tanıttık.


Senin yukarıda bahsettiğin Londra konserin bundan sonra mı oldu?

Evet. 2015'te Londra'ya giderek çalgının orada bulunan prototipinde bir resital verdim. Daha önce benzeri hiç yapılmamış olan bu resitalde, geleneksel Türk müziğimizin tüm belli başlı makamlarından eserler çaldım.


Bu başlı başına çok derin bir konu. Biz gene senin ana çalgın olan piyanoya dönelim istersen. Biliyorum ki 2020 senin patlama yapacağın yıl! Neler bekliyor bizleri?

2019'un son ayında çıkan "Taurus Mountains" (Toros Dağları) adlı yeni albümüm var bu yılki gündemimde. Dijital olarak tüm müzik sağlayıcı platformlardan ulaşabileceğiniz bu albümde "Toker Trio" olarak birlikte çaldığım çok değerli iki sanatçı dostumu sizlere tanıtmalıyım: Normalde 4 telli bir çalgı olan çelloya 5. bir tel ekleyerek ona aynı zamanda bas olabilme işlevi kazandıran Murat Süngü ve yetkin solak baterist Erdem Göymen.



Taurus Mountains’dan biraz daha bahseder misin?

Tamamen enstrümantal bir albüm. Tüm besteler bana ait. Hepsinde grup üyelerinin doğaçlamaları var. Bir parça da o anda stüdyoda hazırlıksız yaptığım solo bir doğaçlamadan ibaret. Bu bir etnik caz albümü. Klasik Batı müziği, caz ve Türk müziğiyle yıllarca hemhal olmanın, bu stillerin her birinde beste ve düzenlemeler yapmanın; bazen bunları türlü şekillerde ve türlü oranlarda birbirine katarak deneyler yapmanın sonucunda, bir sentez ustası olarak ulaştığım son noktayı temsil ediyor.


Sen biraz farklısın ve 3 müzik türüne de hakim olan ender sanatçılardan birisin. Peki senin gibi olan ekip arkadaşlarını nasıl buldun?

Yıllardır aynı şekilde her üç dile hakim bir basçı ve çok yönlü bir baterist aramaktadım, çok boyutlu bir evrende birlikte doğaçlama yapmanın coşkusunu paylaşabilelim diye. Bir gün, zaten bu özellikler sahip olduğunu bildiğim çellist arkadaşım Murat Süngü’yü aradım ve “Senin gibi taksim yapabilen, bir o kadar caz çalabilen ve iyi nota okuyabilen bir kontrbasçı tanıyor musun?” dedim. “5 telli çellom ve ben varız ya!” dedi. Yıllardır boş yere uzaklarda aradığım imkansız basçı meğer yanıbaşımdaymış! Onunla birlikte çalmak, yer çekimsiz ortamda çilek yerken muz tadı almak gibi!


Tamam, aradığın çellisti buldun. Peki ya Doğu'dan ve Batı'dan kapıp bünyene kattığın ve onları harmanlayarak kurguladığın ritimlerin hepsini sizinle eşgüdümlü çalacak davulcuyu nereden buldun?

İstediğim şeyi tarif edince, ses sanatçısı Seren Akyoldaş Erdem'i tavsiye etti. Videolarını izledim ve özellikle bizim aksak dediğimiz geleneksel usulümüzü bateride çeşitleyişinden etkilendim! Murat’a Erdem’in videolarını izlettim. “Bu çocuk çalar!” dedi. Böylece Erdem’ide aramıza alarak birlikte çok dilli, çok boyutlu bir yola çıktık.


Bu "çok dilli, çok boyutlu" yola çıkarken ve bu albümü yaparken amacınız neydi?

Caz dünyasının piyano+kontrbas+bateriden oluşan standart trio formatına yeni bir Türk yorumu getirmeyi amaçladık. Kendimize esaslı bir yapımcı bulduk: Hakan Kurşun (Pb Müzik). Sonra kısa sürede provalarımızı yapıp stüdyoya girdik. Hakan Abi bizi epeyce yönlendirdi ve kısıtladı. İlk başta albüme almak istediğim bestelerimin çoğunu eledik; başka albüme kaldılar! Oldukça geniş olan kendi sanatsal zevkimin olasılıklar paletinden, onun tutacağını düşündüğü unusurları seçerek -yani uzlaşarak- bir sürü yeni beste yaptım. Albümde bunları çaldık.


İncelik gösterip fikrimi almak için albümü çıkmadan önce bana dinletmenle ilk dinleyenlerden birisi olma şansına sahip olmuştum. Gerçekten türünün nadir güzellikteki eserlerini barındıran bir kayıt olmuş. Peki "Taurus Mountains" albümüne dair konserler sanatseverlerle ne zaman buluşacak?

Çok teşekkür ederim, beğenmene sevindim! Albümün lansman konserlerini geçen yıl İstanbul'da 37 Sanat Merkezi ve Nardis Caz Kulübü'nde seçkin bir davetli ve dinleyici kitlesinin katılımıyla gerçekleştirdik. Önümüzde henüz tarihleri kesinleşmemiş yurt içi ve yurt dışı festivaller ve konserlerimiz var. Netleştikçe detayları sosyal medya hesaplarımdan ve internet sitemden sanatseverlerle paylaşacağım.





25 Ocak'taki Pera Müzesi resitalinden sonra yakın tarihlerde başka konserlerin olacak mı?

Olacak. 28 Ocak'ta Ankara'nın Oran semtinde bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde tarihin en eski uzun metrajlı animasyon filmi olan 1926 yapımı "Prens Ahmedin Maceraları"na canlı piyanoyla eşlik edeceğim. Tarihsel olması bir yana, bugün bile çarpıcılığını koruyan, Binbir Gece Masalları'ndan esinlenerek yapılmış, her yaşa hitap eden muhteşem bir başyapıt! Bu etkinliği çocuklu aileler dahil tüm Ankaralılara tavsiye ederim. Daha sonra 22 Şubat 2020 tarihinde İstanbul Beyoğlu'nda bulunan Borusan Müzik Evi'nde “Şehir Hayatı” adlı 7 kişilik grupla sahne alacağım etnik caz konserim var. Şehir Hayatı albümümden bir parça, İstanbul Müzik Festivali yetkilileri ve yurdumuzun önde gelen caz eleştirmenleri tarafından Türk cazının son 10 yılına damgasını vuran 100 parçalık "Türkiyeden Caz 2010'lar" listesine alındı. İstanbullu caz severleri bu konsere beklerim. Toker Trio'da olduğu gibi, burada da birden fazla müzik türüne hakim, yurdumuzun en kaliteli müzisyenlerinden oluşan bir kadro olacak.


Son olarak, uzun zamandır emek verdiğin ve henüz kamuoyuna açıklanmamış bir çalışmanı bitirdin. Bu çalışman değerini buldu. Bu haber ile ilk buradan duyurmuş olacağız... Nedir, söyler misin?

Yıllardır geleneksel Türk müziğinin piyanoda icrası üzerine çalışıyorum. Bu alanda pek çok konser verdim, albümler çıkardım, YouTube kanalımda videolar yayınladım. Bu çalışmalarımı ilgiyle izleyen amatör ve profesyonel meslektaşlarım ve öğrenciler nicedir benden bunların notalarını istiyor. Oysa ben bunların çoğunu notaya almadan, kendi birikimime dayanarak, doğaçlama yoluyla icra etmekteydim. Geçtiğimiz 2 ay içerisinde yoğun bir çalışmayla halk müziğimizin, klasik musikimizin ve sanat müziğimizin bilinen, sevilen 25 eserini farklı seviyelerde piyano için düzenleyerek notaya aldım. "Piyano İçin Geleneksel Türk Müziği" adında bir nota albümü olarak Müzik Eğitimi Yayınları'ndan çıkacak. 2 aya kadar raflarda yerini almasını planlıyoruz.

Öncelikle seni tebrik etmek isterim! Peki okuyucularımızın aydınlanması için bu çıkacak nota albümünün bugüne kadar yapılmış benzerlerinden farkı nedir, biraz açar mısın?

Biliyorsun, piyano 100 küsür yıl önce ülkemize geldiğinden beri onu Türk müziğine adapte etme üzerine çalışan Yorgo Bacanos, Feyzi Aslangil, Hilal Çalıkoğlu gibi geleneksel ekolden gelme piyanistlerimiz oldu. Bunların yanı sıra, geleneksel ezgilerimizi piyano ve diğer çoksesli çalgı ve çalgı grupları için düzenleyen Batı ekolünden yetişmiş pek çok bestecimiz oldu. Türk Beşleri bu konuda öncüler arasındadır. Her iki grupta da çok değerli çalışmalar yapıldı. Ne var ki bu iki grubun birikimlerini tek potada eriten olmadı -tek piyano bazında-. Birinci grubun ortaya koydukları, piyanonun vaz geçilmezi olan Batı'dan aldığımız düzeydeki bir çokseslilikten yoksun; ikinci grubun ortaya koyduklarıysa geleneksel müziğimizin vazgeçilmezi olan "tavır" dediğimiz süslemelerden yoksun. İkinci grup ezgilerimizi hep süslemesiz, düz halleriyle ele aldılar. Bunu eleştirmiyorum. Dediğim gibi, her iki tarafın da çalışmaları çok değerli. Ancak ben solo piyano bazında ilk defa her iki grubun özelliklerini bir arada sunuyorum: zengin piyanistik, armonik yazı, Türk tavrıyla buluşuyor bu kitapta. Daha önce "Alla Turca Alla Toker" adlı albümümde de bunu yapmıştım ve notaya almıştım ancak oradaki eserlerin notaları o kadar ileri seviyeli ki benden başka pek az piyanist, pek azını çalmaya cesaret edebildi. Bu yeni çıkacak albümün güzel sanatlar lisesleri ve konservartuarlarımızda okuyan piyano öğrencilerine çok yararlı olacağını ve kültür hayatımıza kayda değer bir katkı olacağını düşünüyorum.


Peki, sen hep piyanonun mikrotonal olan Türk müziği için yetersiz bir çalgı olduğunu söylersin. Bu sebeple Fluid Piano gibi icatlarda çözüm yolları arıyorsun. Bu kitapta bu sorunu nasıl aştın?

Evet, bu doğru. O yüzden, bu nota albümüne perdeleri Batıya çok yakın makamlardan eserler seçtim. Yapacağım çokseslendirme ve adaptasyon çalışmasının geleneksel ezgilerimizin özünü bozmadan onları zenginleştirmesine özen gösterdim.


Sevgili dostum ve tanıdığım yegane piyano dehası olan Hakan Ali Toker'e bu hayatına dair her tele dokunduğumuz keyifli ve ayrıcalıklı sohbet için çok teşekkür ediyorum. 25 Ocak'taki Pera Müzesi resitali ya da Hakan Ali Toker'in başka bir konserine gitmeden bu sohbeti okursanız, onu ve dehasını daha iyi anlayarak dinleyeceğinize eminim.





Bir sonraki "HT Hayat" Konser Arkası köşe yazıma kadar klasik müzikle kalınız...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Dehasına her zaman hayran olduğum Hakan Ali Toker'in yolu açık olsun.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.