Söz konusu giyimse gerisi teferruattır!


İtiraf ediyorum ben bir bağımlıyım… Yakın arkadaşlarım, uzak arkadaşlarım, ailem, akrabalarım, tanıdıklarım bilirler.


Beynimin bütün kıvrımlarına yerleşen, dünyada milyonlarca kadını pençesine alan bu bağımlılığın başlangıcı ergenlik dönemime denk gelir.


Henüz İstanbul’da AVM’lerin olmadığı, en lüks alışveriş mağazasının Kadıköy’de YKM olduğu dönemlerdi.


Ama biz bugün olduğu gibi aklımıza her estiğinde alışverişe gidemiyorduk. Beğendiğimiz modeller genellikle "made in home" ya da "made by mother" şeklindeydi.


Liseye giderken bir gün anneme, dergide görüp beğendiğim kazağı örüp öremeyeceğini sordum. Modeline şöyle bir baktı; "Belki yapabiliriz." dedi. "Yapabiliriz" benim lügatimde "Oldu, bitti, hem de şimdi!" anlamına geliyor.


O dakika koştura koştura açık bir tuhafiyeci buldum. İstediğim renkte örgü yumaklarını ve şişleri alıp eve döndüm. Annem bir çift şiş yerine neden üç çift şiş aldığımı sordu. “Kazağın önünü sen, arkasını yengem, kollarını da ben öreceğim. Ancak bu şekilde hafta sonuna yetiştiririz.” dedim.


Annem baktı, kafasını sağa sola salladı ama itiraz etmedi. Etse ne olacak ki, ben ağzından girip burnundan çıkıp gündüzü geceye ekleyip o kazağı bitirteceğim.


Ne mi oldu? Annemi ve yengemi sürekli motive ederek yani kafalarında boza pişirerek kazağı iki günde bitirttim ve o hafta sonu giydim…


Bizim oralarda "Kız olsun, tez olsun" derler… Benimki de o hesap…


"Söz konusu giyimse gerisi teferruattır" sözü beni iyi anlatır. Seviyorum, ne yapayım…


Öğrencilik ve gazeteciliğimin ilk yıllarında sağ olsun Salı Pazarı, Beyoğlu Terkos Çıkmazı beni epey kurtardı. İhraç fazlası ürünler sayesinde az paraya, çok şey alabildim.


Alışverişte beni mutlu eden unsur az paraya en iyisini alabilmeyi başarabilmektir. Sezonda, ilk etiket fiyatına asla bir şey almam. Param olsa dahi… Sezon sonunda indiği rakamları görünce bozuluyorum. Gidip satış görevlileriyle kavga edesim geliyor. Yakalarından tutup “Neden? Söyleyin neden?” diye sarsmak istiyorum.

Diyecekseniz ki; “İstediğimiz ürün sezon sonuna kalmıyor, bulamıyoruz.” Totem yapın. O ürüne göz koyun ve “Seni % 70 hatta % 80 indirimle alacağım, benim olacaksın” deyin. Bende her zaman işe yaradı.

Alışverişten sıkılan erkekleri bir yere kadar anlayabilirim ama kadınları anlayamıyorum. Onlara uzaylı gibi bakıyorum.


Deli misiniz kardeşim, alışveriş nasıl sıkıcı olabilir?


Ayrıca ben almak kadar paylaşmayı da seviyorum. Yeni bir şeyler aldığımda mutlaka gardıroptan gidenler olur. Bunu büyük keyifle yapıyorum. Etiketi üzerinde verdiğim çok giysi, ayakkabı vardır.


Diyeceksiniz ki; “Kardeşim varsa niye alıyorsun?” Çocuklar için “Her yeni giyside biraz daha büyür.” sözü benim için de geçerli. Her yeni şeyde benim içimdeki mutluluk büyüyor. Bunu neden engelliyeyim ki!


Ayrıca ben ucuza alırken, çevremdekilere de aldırırım. Telefonlar ederim, notlar bırakırım, hatta mağazada ürün ayırtırım.

Ayrıca alışverişi seven kadınlar için uzmanların yaptığı “Değersizlik, yalnızlık, öfke, engellenme ve sinirlilik gibi negatif duygular da, alışveriş hastalığına yol açabilir. Bazı kişiler alışveriş yaparak kendilerini değerli ve güçlü hissederler. Kişi, satın aldıklarının kendisine değer katacağına ve güçlülük hissi vereceğine inanır.” sözleri palavradır.

Tıpkı “Çocuklarla kaliteli zaman geçirin!” palavrası gibi…


Sevgili okur, inanmadığınız palavralara kulaklarınızı tıkayın… Alışveriş yapmak, yeni giysiler sizi mutlu ediyorsa, hesap vereceğiniz sadece kredi kartınızdır…

Gerisi boştur…



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.