Mutluluk arayışı, özellikle de mutlu olacağımızı düşündüğümüz şeylere ulaştığımızda (daha yüksek bir gelir, mesleki başarı, daha fazla yakın ilişki ve daha güzel şeyler satın almak) ama bunların bizi mutlu etmediğini fark ettiğimizde, Sisifosvari bir görev gibi hissettirebilir.


Peki, araştırmalar mutluluğumuzu en çok etkileyen şeylerin neler olduğunu söylüyor? Ve neden bizi gerçekten mutlu eden şeyleri seçme konusunda bu kadar başarısızız? En ilginç araştırmaları inceleyerek bu soruların yanıtlarını bulduk. Öncelikle: Mutluluğun peşinden koşmak, aslında bizi daha az mutlu edebilir.


Sosyal ilişkiler refahımızı nasıl etkiler?

Psychological Science (2018)

Seksen yıl boyunca yürütülen Harvard Yetişkin Gelişimi Çalışması, insanların yaşlandıkça mutluluklarını belirleyen faktörleri anlamaya yönelik veriler topladı. Ana bulgu: Bir kişinin mutluluğunu en çok etkileyen şey, yakın ilişkileridir.


2018 yılında, yaşam tatmini üzerine çalışan araştırmacılar da benzer bir sonuca ulaştı. Leipzig Üniversitesi’nden araştırmacılar, 1000’den fazla Alman vatandaşına hayatlarından ne kadar memnun olduklarını sordu ve gelecekte daha tatmin olmuş hissetmek için neler yapabileceklerini düşündüklerini öğrenmeye çalıştı. Bazı katılımcılar genel fikirler sundu, bazıları belirli eylemler yapmayı düşündüklerini belirtti, diğerleri ise sosyal katılımla ilgili belirli eylemleri (örneğin; başkalarına yardım etmek) tarif etti.


Bir yıl sonra, katılımcılardan yeniden hayat memnuniyetlerini değerlendirmeleri istendi. Veriler, belirli eylemler yapmayı planladığını söyleyenler arasında, sosyal etkileşime dayalı aktiviteler belirten kişilerin bir yıl sonra yaşamlarından önemli ölçüde daha memnun olduğunu gösterdi. Araştırmacılar, bunun nedeninin sosyal olmayan hedeflerin (örneğin; yeni bir iş bulmak) sosyal etkileşimlerden ve mutluluk getiren diğer aktivitelerden zaman çalması olabileceğini öne sürüyor. Ayrıca, insanlar yeni bir işin kendilerini ne kadar mutlu edeceğini fazla abartıyor olabilir.


Bu çalışma, sosyal ilişkilerin refahımız üzerindeki etkisini gösteriyor: Daha mutlu olmak istiyorsanız, zamanınızı başkalarıyla bağlantı kurarak geçirin.



Daha fazla para her zaman daha mutlu eder mi?

Nature Human Behaviour (2018)

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre, insanlar önce hayatta kalmalarını (gıda, su, barınma) ve güvenliklerini (iş, sağlık, emniyet) sağlamalıdır. Ancak bu temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra, insanlar mutluluklarını ve kişisel gelişimlerini besleyen şeylere, başkalarıyla bağlantı kurma, özsaygı geliştirme ve en iyi versiyonlarına ulaşma gibi, yönelebilir. Şüphesiz, para temel ihtiyaçlarımızı karşılamamız ve mutluluğa odaklanacak kadar güvende hissetmemiz için gereklidir. Ancak, belli bir noktadan sonra daha fazla para mutluluğa katkı sağlamayı bırakır mı?


Purdue Üniversitesi ve Virginia Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yapılan bir çalışma, mutluluğun gelirle sonsuza kadar artmayabileceğini öne süren araştırmalara bir yenisini ekledi. Bu gelir sınırı teknik olarak 'gelir doyumu' (income satiation) olarak adlandırılıyor.


Araştırmacılar, 164 ülkeden yaklaşık 2 milyon kişinin katıldığı bir ankette elde edilen verileri inceledi. Üç farklı iyi oluş ölçütünü (pozitif duygular, negatif duygular ve genel yaşam değerlendirmesi) hane halkı gelirine göre analiz ettiler. Sonuçlara göre, küresel olarak:

  • Yaşam değerlendirmesi doyumu, yaklaşık 95.000$ gelir seviyesinde gerçekleşti.
  • Pozitif duygular doyumu, 60.000 dolar seviyesinde oluştu.
  • Negatif duygular doyumu, 75.000 dolar seviyesinde belirlendi.

Önemli bir bulgu ise, 95.000 dolar gelir seviyesinin üzerine çıkıldığında, gelirdeki artışların refahı hafifçe azaltmasıydı. Yani, belirli bir gelir seviyesinden sonra daha fazla para kazanmak, kişinin mutluluğunu azaltabiliyor.


Araştırmacılar, dünya bölgeleri ve eğitim düzeylerine göre verileri ayırdıklarında, zengin bölgelerde yaşayan kişilerin daha yüksek gelir seviyesinde doyuma ulaştığını, ayrıca eğitim süresi daha uzun olan kişilerin yaşam değerlendirmesi doyum noktasının daha yüksek olduğunu buldu. Yani, mutluluğun gelirle ilişkisi kişinin eğitim seviyesine ve yaşadığı coğrafyaya bağlı olarak değişiyor. Ancak temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra, daha fazla para her zaman daha fazla mutluluk getirmiyor.


Mutluluk satın alınabilir mi?

Journal of Consumer Psychology (2015)

Deneyimler bizi maddi eşyalar satın almaktan daha mı mutlu eder? Yapılan bir incelemeye göre, bu sorunun cevabı ne satın aldığınıza bağlı olabilir. Psikologlar Darwin Guevarra ve Ryan Howell, tüketici psikolojisi üzerine yapılan üç çalışmayı inceledi. Amaçları, insanların maddi ürünler (takı gibi), deneyimsel ürünler (bisiklet veya gitar gibi) ya da yaşam deneyimleri (tatil veya konser gibi) satın aldıktan sonra daha mutlu olup olmadıklarını belirlemekti.


Üç çalışmanın da ortak sonucu, insanların maddi ürünler yerine deneyimsel ürünler ve yaşam deneyimleri satın aldıktan sonra daha yüksek bir refah seviyesine ulaştıklarını göstermesiydi. Ekonomik değer açısından değerlendirildiğinde, yaşam deneyimleri ve deneyimsel ürünler benzer seviyede fayda sağladı ve her ikisi de maddi ürünlerden daha fazla değer sundu.


Üçüncü çalışma ayrıca satın alımların psikolojik ihtiyaçları nasıl karşıladığını da inceledi:

  • Deneyimsel ürünler ve yaşam deneyimleri, satın alan kişilere kimliklerini ifade etme imkânı sundu.
  • Deneyimsel ürünler, kişilerin beceri ve yeteneklerini yaşam deneyimlerinden veya maddi ürünlerden daha etkili kullanmalarına yardımcı oldu.
  • Yaşam deneyimleri, bireylerin başkalarıyla daha iyi ilişki kurmalarını sağladı.

Araştırmacılar, deneyimsel ürünlerin (bir şeyler yapmanıza olanak tanıyan ürünlerin), bireylerin özerklik, beceri yetkinliği ve başkalarıyla bağlantı kurma gibi psikolojik ihtiyaçlarını, maddi ürünlerden daha iyi karşıladığını ve bu durumun refah seviyesini artırdığını öne sürüyor.


Neden bizi mutlu edecek şeyleri seçemiyoruz?

Trends in Cognitive Sciences (2006)

Bazı psikologlar, insanların kendilerini mutlu edecek şeyleri seçme konusunda çok da başarılı olmadığını öne sürüyor. Kararlarımızı, gelecekte doğuracağı sonuçlara dair tahminlerimize dayanarak veririz. Ancak davranışsal karar araştırmaları, bu tahminleri etkileyen ve gelecekteki mutluluğumuza mal olan çeşitli bilişsel önyargıları ortaya koyuyor.


Chicago Üniversitesi’nden araştırmacılar, karar verme ve mutluluk üzerine mevcut araştırmaları özetleyen bir makalede, kararlarımızı etkileyen beş sistematik önyargıyı belirledi:

1. Etkileşim önyargısı: Bir kararın geleceğimiz üzerindeki etkisini abartırız. Örneğin; evlenmek gibi büyük bir olayın mutluluğumuzu nasıl değiştireceğini düşünürken, evlilik sonrası finansal sorumluluklar ve çocuk bakımı gibi diğer önemli faktörleri göz ardı ederiz.


2. Projeksiyon önyargısı: İnsanlar, mevcut zihinsel ve duygusal durumlarını gelecekteki benliklerine yansıtır. Klasik örnek, açken markete gidip gereğinden fazla yiyecek almaktır. Kişi, o anki açlığını yanlışlıkla gelecekte de aynı seviyede hissedeceğini varsayar.


3. Ayırt etme önyargısı: İnsanlar karar verirken, seçenekleri karşılaştırırken küçük detaylara fazla önem verir (örneğin, en parlak ekrana sahip televizyonu seçmek). Ancak satın aldıktan sonra karşılaştıracak başka bir seçenek olmadığında, bu farkları artık önemsemezler ve aslında daha önemli faktörleri (örneğin; TV’nin duvara kolay monte edilip edilemeyeceğini veya kumandasının kullanışlı olup olmadığını) göz ardı etmiş olabilirler.


4. Hafıza önyargısı: Geleceğe yönelik tahminlerimizi geçmiş deneyimlerimize dayanarak yaparız. Ancak insanlar olayları hatırlama konusunda pek iyi değildir. Hafızamız genellikle bir deneyimin en yoğun anlarına ve sonuna (yakınlık etkisi) odaklanır. Örneğin, biri, romantik bir akşam yemeğinde tatlının çok güzel olması nedeniyle ikinci bir randevuya çıkabilir, ancak tüm akşam boyunca karşısındaki kişiyle bağ kuramadığını unutabilir.


5. İnanç önyargısı: İnsanlar, mutluluğu neyin sağlayacağına dair bazı genel inançlara sahiptir ve bu inançlar her durumda doğru olmayabilir. Örneğin, 'ne kadar çok seçenek varsa o kadar iyidir' düşüncesi. Biri, Hawaii’ye ücretsiz bir tatil kazansa çok mutlu olabilir. Ancak, seçme hakkı verilip Hawaii veya Paris arasında bir karar vermesi gerekirse, seçmediği tatilin hayalini kurarak daha az mutlu olabilir.


Araştırmacılar, sadece geleceğe yönelik yanlış tahminlerin hatalı seçimlere yol açmadığını, aynı zamanda bu tahminlere göre hareket etmemenin de hata olduğunu belirtiyor. İnsanlar, genellikle anlık tatmin sağlayan seçimler yapmaya veya rasyonel olduğunu düşündükleri tercihlere yönelmeye eğilimlidir. Ancak bu seçimler, gerçekte istediklerimizle her zaman örtüşmeyebilir.



Kaynak: “Why We Don’t Choose What Makes Us Happy”, https://goop.com/wellness/mindfulness/happiness-research/.




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.