Akşama düğün var

Çayınızı veya kahvenizi alırsınız, şöyle güzel bir kafede arkadaşınızla sohbet edersiniz... Özellikle yaz günleri veya o günlere yakınsa o konu bir şekilde dönüp dolaşır ve “bilmem kimin düğünü var, ne giyeceğimi hala bulamadım” a gelir... Siz tam kahvenizi ağzınıza götürecekken hatırlarsınız, sizin de gitmeniz gereken bir düğün vardır. Bu grip olmak, dişinizin şişmesi veya başınızın ağrıması gibi çok doğal bir şeydir ve hemen hemen herkesin başına gelir. Düğüne gitmemiş insan çevremizde pek yoktur ve bu bizim alnımıza yazılmış bir kader gibidir.


Evlilik kurumundan hoşlanın veya hoşlanmayın, hayatımızda bir düğün gerçeği var. Özellikle küçükken sıkça düğüne götürülen ve uzun dikdörtgen pastayı dört gözle bekleyip akabinde sandalyede uyuyarak büyümüş bir nesil olan bizler, düğünlere karşı mesafeliyizdir. İşin tuhaf yanı hayatımız, çevremiz, statümüz ne kadar değişirse değişsin iş düğüne gelince her şey tekrar 80’lere geri dönüyor, pek kaçışı yok. Çok az ve nadir bir kesim gerçekten düğüne gidince eğlenebiliyor, ülkenin gerçeklerinden birisi de bu.


Daha önce gelinlik ile delilik arasında gidip gelen gelinlerden bahsetmiştim... Sanmayın ki düğüne gidenler çok masum. Tıpkı düğün günü birden koketleşen gelin gibi gayet normal normal gezen kızlarımız da kıyafet konusunda tuhaflaşıyor. İşin içinde ne kadar zayıfladığını ele güne göstermek, makyaj yapınca nasıl da güzel olduğunu fark ettirmek, saçım için saatler harcadım havası vermek yani bir şekilde düğündeki muhtemelen hayatı boyunca bir daha hiç görmeyeceği insanlara kendini göstermek olduğundan düğün ortamları oldukça şenliklidir zaten. Kimse kimsenin kıyafetini aslında hiç beğenmez ve “bir içim su olmuşsun” dediği kızın ertesi gün fotoğraflarını arkadaşıyla birbirine gösterip “o neydi ya, rüküşlük akıyordu” diye dedikodu yaparlar. Sade giyinenler özenilmemiş, balık etek straplez elbise giyenler ise çok şık ve iddialı bulunur genelde. Tıpkı gelin gibi düğüne katılan kadınların da kod adı straplezdir. Bu akımı da tek omuzlu elbiseler izler , 2. Sırada genelde tek omuzlu elbiseler vardır. 3 sıranın da yeri hep sabittir; kurtarıcı kısa siyah elbiseler. Bunlar haricindekiler genelde ya çok abartı giyinenlerdir ya da dikkat çekmeyecek kadar sıradan olanlardır. Sıradan, sade olmak düğüne hakaret gibidir, dünyanın moda akımının ne olduğu düğünün umurunda değildir çünkü. Yapılmamış saç, sade makyaj ve elbise ülkemizdeki düğünlere hakaret etmek gibi bir şeydir... Sonuçta “düğüne gider gibi giyinmek” diye bir lafımız bile var, daha ne diyelim?


Bir şekilde sade veya tek omuzlu, düğüne gittiniz diyelim. Eğer gelinin çok yakınıysanız zaten sabahtan akşama kadar onunla olacağınız için sizin yeriniz belli değildir. Bu hem yorucu bir iştir hem de biraz daha eğlence garantilidir. Çünkü düğün nasıl başlarsa başlasın hep saat 12’den sonra gelin ve damadın arkadaşları eğlenmeye başlar. Eğer gelinin veya damadın yakınıysanız siz de 12’den sonra azat edilir ve eğlenmeye başlarsınız. Şansınıza pasta kalmışsa onu bile yiyebilirsiniz hatta... Ayakkabıların çıkarıldığı andan sonrasında çoğu zaman başka bir mekana geçilen düğün kankilerle beraber tatlı ve yorgun olarak sonlanır. Buraya kadar yorucu olsa da her şey bir nebze eğlenceli geçebilir ama... Eğer kanki ekibinde değilseniz işte o zaman işiniz biraz zor. Sevdiğiniz arkadaşınız için düğünde hazır olursunuz ama bazen arkadaşınız dışında başka kimse tanıdığınız olmaz. Herkes akraba masalarında takılır ve siz belki onlardan birine düşüp sonsuza giden kısmet muhabbetleri arasında yuvarlanırsınız. Şansınız varsa tanıdık bulduğunuz bir düğünde olursunuz ve bu sefer de düğünlerin vazgeçilmez tüm aşamalarına şahit olursunuz. Gelinle damadı beklemek, sonrasında yemek, sonra çiftin masaları gezmesi, takı merasimi, pasta kesilmesi ve sonrası...


İşte sonrası en zorudur. Ne zaman gideceğinizi asla bilemezsiniz. Sizi oynamaya zorlayan insanlardan kaçarsınız çoğu zaman, fotoğraflarda tipsiz çıkacağınızı bile bile yalandan poz verirsiniz. Bazen fotoğrafçı size dadanır ve sizi tek çekmek ister... Sonra o patates gibi fotoğrafınızı marifetmiş gibi düğünün en işlek yerine kurduğu masasında gözleme gibi koskocaman sergiler... Rezil fotoğrafınızı kimse görmeden alıp yırtmanız için de para vermeniz gerekir... Bazen akrabaların olduğu düğünlerde işgüzar bir dayı veya amca o rezil fotoğrafınızı sizden habersiz çoğaltıp aileye dağıtır... Bu fotoğraf stresi düğünde en az yarım saat kafanızın oyalanmasını sağlar aslında...


Eskiden düğünlerde sıkılmamak daha zordu ama artık bir nebze de olsa akıllı telefonlar işe yarayabiliyor. Zaten herkes çılgınca bir selfie furyasına girdiğinden sizin elinizdeki telefon asla göze batmıyor. Ortalıkta koşturup balon tekmeleyen çocuklardan ve medeni durumunuzu merak eden teyzelerden kendinizi bu şekilde soyutlayabiliyorsunuz. Gelinle damadın başı o kadar kalabalık oluyor ki terden pırıl pırıl parlayan çift çoğu zaman sizin gittiğinizi bile fark etmiyor. Düğünden sonraki en uygun zamanda “canım giderken başın çok kalabalıktı, annenlerle vedalaşabildim sadece” diye bir mesaj atıp durumdan sıyrılabilirsiniz. Zaten ölümüne yorulan çift 5 yıldızlı otelde güneşten kızarırken kim erken gitti kim sonuna kadar kaldı pek önemsemeyecektir. Tüm bu kabus durumlara maruz kalıp yine de kendi düğününü aynı şekilde yapan insanlar var bu yüzden sanıyorum ki çok uzun yıllar böyle devam edecek. Bazen şansınıza parti temalı, daha eğlenceli düğünler de çıkabiliyor tabii ki, ben burada sadece en klasik ve yaygın olanından bahsettim.


Kendinizi hatır için sürekli sıkıcı veya alakasız ortamlarda buluyor olabilirsiniz, bu insanlığın kaderinde var. İster çok eğlenceli, ister sıkıcı, hangi düğüne gidersem gideyim benim gözüm hala o dikdörtgen pastaları büyük metal tepsilerle salona taşıyan garsonları arıyor... O tepsileri gördüğümdeki mutluluk ve ümit, çok az hisse eşdeğer.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.