Efendim?
Yıllar önce, Akyaka’da ailemin işlettiği otelde, otele gelen birbirinden ilginç ve değişik insanlardan birisi olan ve İtalya’da tarih öğretmenliği yapan Giuseppe ile konuşuyorduk... Kendisi tatlı İtalyan aksanı ile İngilizce konuşurken dediği laflardan birisini anlamadım ve birden gayrı ihtiyari “efendim?” dedim. Verdiğim Türkçe tepki kendisini çok güldürdü ve "sizin bu efendim lafınızın ne kadar yaygın ve ilginç olduğuna inanamıyorum" dedi. Sonra da bana bununla ilgili şimdiye kadar duyduğum en tuhaf ve komik olaylardan birisini anlattı.
Giuseppe’nin kendisi gibi İtalya’da öğretmen olan arkadaşı bir gün Güneydoğu’ya gezmeye gidiyor. Gittiği tarihi bölgedeki yapılardan birisinde biraz geç kalıyor ve içerde saatin akşam 5 olduğunu, o saatte mesainin bittiği için kapıların kapatıldığından habersiz bir şekilde geziyor. Döndüğünde eski binada kapıların üstüne kitlendiğini fark ediyor ve dehşete düşüyor. Gezdiği binanın kule gibi bir bölümünün olduğunu hatırlayıp oraya çıkıyor, bakıyor ki etrafta insanlar hala var... Sevgili Giuseppe’nin tıpkı kendisi gibi olan arkadaşı, Türkiye’de tek öğrendiği kelime olan “efendim” olduğundan kuleden etrafa EFENDİİİİM diye bağırıyor... Bu tarih sayfalarına girse yerini bulacak olay ve girişim sayesinde zavallı adamı bekçiler görüyor ve kuleden kurtarıyor. Dolayısı ile “efendim” lafı Giuseppe ve arkadaşı için Harry Potter’daki sihirli kelimeler gibi oluyor. Bu kelimenin anlamını ve kullanış şeklini araştırmaktan geri kalmıyorlar ve dolayısı ile buna da şaşırıyorlar.
Günlerimizi geçirirken hayatımızdaki o kadar gereksiz şeylere odaklanıyoruz ki, üzerine biraz düşünsek belki de bizi çok şaşırtacak şeyleri kaçırıyoruz. Tesadüfler sadece filmlerde veya dizilerde yok, sanırım bunu iyice öğrenmemiz ve anlamamız gerekiyor. Kendi hayatımızdaki tesadüfleri hiç ciddiye almıyoruz, sadece gülüp geçiyoruz.
Bir filmde gördüğümüz olaylar silsilesi hakkında dakikalarca konuşabilecekken, en basitinden bir arı tarafından sokulmaktan kıl payı olarak kurtulmanın ne kadar çok şeyi değiştireceği konusu üzerinde hiç durmuyoruz. Hayatın her dakikasında belki de onlarca o anı değiştiren veya kurtaran bir şeyler oluyor ama bizler bunu sadece TV’de görmek istiyoruz. Birisine “düşünsene şöyle şöyle olsaydı, böyle böyle olmayacaktı” dediğinizde o konunun ne kadar kısa sürede kapandığını düşünün... Dediğim gibi, bizim kendi hayatımıza olan mucize ve tesadüf inancımız kalmamış adeta.
Ben o gün Giuseppe’ye “efendim” demeseydim, şu an yazarken bile beni gülümseten bu şahane hikayeyi duymayacaktım ve bu yazıyı okuyanlar da asla öğrenemeyecekti.
En basitinden tek bir kelime, ufacık bir tesadüf bile sizi masallardaki gibi kulelerden kurtarabilir, benden söylemesi.
YORUMLAR