Kabile-siz çocuklar

Bir önceki yazıdan, kabilesizliğimizden devam etmek istiyorum. Orada konunun tüm yönlerine dair içimde dönen seslere teslim olmuştum; bugün ise özel bir kısmına dair iki kelam etmek istiyorum: büyüyen çocuklara eşlik etmekten...


Bu öylesine hassas ve ince bir konu ki kullanacağım fiili bile birkaç kere düşündüm. Çocuk büyütmek, çocuk yetiştirmek, çocuk sahibi olmak gibi kavramlarda sakatlık varmış gibi geliyor. Çocuk yapmak desen, o hepten bi tuhaf... :))


Çocuğum yok, anlık itkiler haricinde hiçbir zaman buna niyetlenmedim de (şimdilik). Yani bu konuda atıp tutmak için doğru kişi olduğum son derece şüphe götürür. Bunla birlikte son yıllarda ve özellikle son zamanlarda bu konunun bir şekilde daha fazla radarıma girdiğini fark ediyorum. Yakın arkadaşlarım pıt pıt doğuruyorlar ve yaşadıkları zorlanmaları birinci elden değilse de yakından gözlemler ve fark eder oldum; ayrıca bir nedenle sokaktaki anne-baba-çocuk, marketteki amca-çocuk, yoldan geçen abla-çocuk ilişkilerine dikkatim kayar oldu ve bu ilişkilenmelerde çok fazla sakatlık çarpıyor gözüme; izlediğim filmlerde -kurmaca oldukları biliyorum elbette ama- çocuklara olan yaklaşımların, bazen minicik bir sözün hayatlarını nasıl da etkilediğini iyice idrak eder oldum ve bütün bunların üstüne geçtiğimiz hafta, yakın arkadaşlarımın gerçekleştirdiği ve çocuk ve ebeveynlerin bir arada olduğu şahane bir kampta ilk kez ben de ekibin bir parçası oldum ve yeni gözlemlerde bulunma şansım oldu. Velhasıl yakın zamana kadar çok da ilgimi çekmeyen bu konu bir şekilde her yerde gözüme gözüme giriyor ve bu süreci bizzat deneyimlememiş ve deneyimlemiyor olsam da içimde buna dair yanan şeyleri bir araya getirme çağrısı duyuyorum.



Uzun zamandır ilgimi, dikkatimi çeken ve beni heyecanlandıran konu, bir kabilede yaşamak. Eskiye dönmekten ve modern dünyanın sunduğu her şeyi elimizin tersiyle itmekten değil, bütün bu olanakları da yepyeni şekillerde ve fakat çok daha duyarlı bir şekilde kullandığımız yaşam alanları kurmaktan bahsediyorum. Dayanıştığımız, birlikte ürettiğimiz, neşe ve keyifle yatıp kalktığımız, güne heyecan ve istekle başlayıp şükürle sonlandırdığımız, temel ihtiyaçlarımızı karşılamayı yeniden öğrenme yoluna girdiğimiz yaşamlar kurmaktan...


Ve her ne kadar kişisel gündemimde olmasa da bunun çocukların büyüme sürecine olacak olan muhteşem etkilerini düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Bir kutudan bir diğerine taşınarak okul-ev-kurslar vs. arasında mekik dokumaktansa doğanın içinde yaşayan, belirli bir yerde derinleşme ve köklenme şansı bulacak olan çocukların yaşamdan ne kadar keyif alacaklarını, doğalarını ne kadar güzel yaşayabileceklerini, doğanın tüm süreçlerini hızla içselleştirerek anlayacaklarını ve muhtemelen onlardan çok daha fazla kirliliğe maruz kalmış bizlere de yaşamın gerçek sırlarını ve sihirlerini öğreteceklerini düşünüyorum.


Günümüzdeki süreçlere baktığımda ise içim ürperiyor. Geçen yazıda kısacık yazıp geçmiştim: "Bir çocuğun yetişmesi için bir köy gerekir." derler. Ruhani olarak değilse de zihinsel olarak bu dünyaya bomboş gelen ve sıfırdan şekillenen bir oluşumdan bahsediyoruz ve bu sürece herhangi bir-iki-üç kişi tarafından sağlıklı bir şekilde alan tutulabilmesi -belki istisnalar haricinde- çok da mümkün gelmiyor bana. Çocuk sadece anne-babasından, hadi şanslıysa büyükanne-babalarından değil, birçok insandan öğrenmeye ihtiyaç duyuyor sanki. Her birimizin yaşama getirdiği çeşitli armağanlar var ve hiçbirimizde bunların hepsi yok. Kimimizin salt oluş hâli ve varlığı armağandır ve iyi gelir, kimimizin olaylara ve durumlara yaklaşımı; kimimiz çok güzel yemek yaparken kimimiz bostanda çalışmaya daha meyillidir; kimimiz müzik yapmaya hevesli iken kimimiz ahşaptan araç-gereç-ev vs. yapmaya yönlenir... Çocuk, burada sayamayacağım kadar çok sayıdaki armağanların taşıyıcılarının ne kadarı ile temas ederse dünyayı o kadar doğru ve isabetli bir şekilde tanıyacaktır.


Sadece yetişkinlerle olan ilişkiler değil elbette, bulunduğu ortamda birçok çocuğun olması da sürece şahane katkılar sunacaktır. Hem keyifle oynayacak, oynarken yaşamı öğrenecekler hem de yetişkinlerin işi çok daha kolaylaşacak...


Ve en az bunlar kadar önemlisi, yukarıda değindiğim üzere doğanın içinde olmak, ondan öğrenmek, süreçleri gözlemlemek, canlı ve cansız varlıklarla kurulan her türlü iletişim, çocuğun büyüme ve öğrenme sürecine çok kıymetli katkılar sunacaktır.


***


Günümüz dünyasında, çoğunluk için bu yazdıklarımın neredeyse hiçbiri erişilebilir değil. İnsanların büyük kısmı artık apartman dairelerinde ve karşı komşusunu tanımadan yaşıyorlar, sokaklar oynamak için güvenli değil, çocuklar çoğunlukla ya evdeler ya araçlarla taşındıkları okul, kurs ve -çoğu kapalı ortamda olan- diğer mecralarda. Çok büyük bir yüzdemiz çocuklarını iki veya daha da zoru bir (rakam ile 1) başına yetiştiriyor. Yetmiyor, bu insanlar böylesine büyük ve dünyanın en öenmli işiyle iştigal ederken bir de çalışma ve para kazanma sorumluluklarını yerine getirmeye çalışıyorlar. Yakınlarda dünyaya çocuk getirmiş yakın dostlarım genellikle kırsalda yaşıyorlar ve hem anne hem de baba 24 saat çocukla ilgilenme "lüks"üne sahip. Buna rağmen bunca yıprandıklarını ve zorlandıklarını görüyorum; bu durumda şehirde olup tek başına bu süreçle boğuşan ve üstüne bir de çalışan tek ebeveynlerin bunu nasıl kotarabildiklerini gerçekten hiçbir şekilde hayal bile edemiyor ve onlara çok büyük saygı duyuyorum.


Duyuyorum duymasına da bir önceki paragraftaki durumun ne kadar kısa bir sürede "normal"leşmiş olduğunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bunun böyle olması gerektiğine nasıl ikna olduğumuzu, bu büyük, zorlu -ve elbette ki bir o kadar keyifli ve armağanlarla dolu- sürecin nasıl da iki, bilemedin dört omzun üzerine yüklenivermiş olmasını nasıl kabul ettiğimizi merak ediyorum.


Ne pedagogluk eğitimim ne var ne bir çocuk yetiştirdim ne de bu alanda başka tecrübelerim var. Fakat bütün bunların farkında olmak için bunlara ihtiyaç olduğunu da sanmıyorum. Bazı şeyler o kadar bariz ve net görünüyor ki bana, çok da bilmediğim bu sulara dair atıp tutmaktan kendimi alamadım.


Bunu yapmaya cüret edişimin esas nedeni ise yukarıda çocuklar çerçevesinde dile gelen tüm cümlelerin yetişkinler için de geçerli olduğunu birinci elden biliyor oluşum. Yazdığım her şeye önce kendimin ihtiyacı olduğunu, böyle bir ortamın önce kendim için gerekli olduğunu biliyorum. Bu konularda yıllardır konuştuğum, hayaller kurduğum herkesin de sürekli olarak aynı ihtiyaçları ve hayalleri seslendirdiğini gördüğüm için bunları genelleyebiliyorum. Ve bunca kirlendikten sonra arınıp yeniden saflığa kavuşmaya çabalayan bizleri gördükçe, henüz o kadar kirlenmemiş çocuklarımızı yol daha yakınken daha sağlıklı ortamlarda yetiştirebileceğimiz ve çok daha mutlu kişiler olabileceklerini varsaymak çok da güç değil sanki.


Bu konunun herhangi bir başlığı için bir köşe yazısı çok dar elbette. Bütün bunlara dair yüzlerce sayfalık kitaplar yazılabilir ve yazılıyor da. Detaylara girmediğim ve bazı noktalara bilerek ya da bilmeyerek yer veremediğim şüphesiz. Ama işin özü bana göre çok yalın ve basit: Kabilelerimizi yeniden kursak çok güzel olmaz mı!



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.