Eros'la çiçeklenmek – 2
Zamanlardan bir zaman, bir süredir görmediğim bir arkadaşımla karşılaştığımızda ilk cümlesi şu olmuştu: "Abi sana bi'şey olmuş, kütlen artmış sanki." Doğruydu; fiziksel kütlem fazla değişmemişti belki ama enerjik kütlem şüphesiz ki artmıştı. Ve bunun nedeni, o sıralar yaşadığım derin sevişmelerden başka bir şey değildi.
Bir önceki yazıyı bıraktığım yerden devam etmek istiyordum lakin kaç haftadır yollarda olduğum için buna zaman ayıramadım. Demiştim ki kapanışta, "Buraya (cinselliğe) hak ettiği odağı vererek ve yaşamımıza daha fazla çekerek çok daha canlı, keyifli ve kudretli varlıklar olduğumuzun idrakine varma zamanı geldi!" Arkadaşımla karşılaştığımız o günlerde, kudreti ve genişlemeyi birinci elden deneyimliyordum işte.
Cinsellik bizleri, şu an için benim de idrakimin çok ötesinde yerlere götürme potansiyeli taşıyor. Zira kendisi yaşam enerjisi ile aynı şey; var oluşumuzun, bedenlenişimizin biricik nedeni, daha ne olsun! Ve o kadar temel bir enerji, o kadar büyük bir kuvvet ki ne bastırmak mümkün ne de saklamak. Halı altına süpürdükçe, görmezden geldikçe, hakkını vermedikçe yeniden ve yeniden başını kaldıracak ve dimdik gözümüzün içine içine bakacaktır; şüphesiz.
Ve bunun aksini deneyimledikçe; tüm korku, endişe, utanç ve diğer tatsız duygulara rağmen onla yüzleşmeye ve orada derinleşmeye cüret ettikçe; her türlü toplumsal ezberden, bizlere belletilmiş olan ve hakikate hiçbir şekilde dayanmayan gölgelerden sıyrıldıkça canımıza can, kanımıza kan geleceğini ve enerjik kütlemizin katbekat büyüyeceğini görüyorum. Yukarıda bahsetmiş olduğum günlerde başkalarına dahi görünür olan durumumdan ve o zamanlar kendi içimde de hissettiğim kudretten biliyorum bunu. Her daim bu canlılıkta titreşmek nasıl da harika olurdu!
Bir süredir takip ettiğim ve hatta geçtiğimiz hafta sonu erkeklerle gerçekleştirdiği ilk çalışmasına katıldığım sevgili Zoe'nin kaleminden bir alıntı daha yapıp devam etmek istiyorum; benim için hem çok manalı hem de çok isabetli şu satırlarla: "Kendi cinselliği ile derinden bağ kurabilmiş insanlara baktığımızda ne görüyoruz? Yaşam dolular... İçlerinden gelen ve dışarı taşan bir güç, enerji var. Bedenlerinin içinde güvende hissediyorlar, kendilerini özgün bir şekilde ifade ediyorlar. Kendiliğinden, doğal ve vahşi bir halleri var. Toplum tarafından çizilmiş kurallara göre değil, kendi doğrularına göre yaşıyorlar. Manyetik bir güç alanı doğal olarak oluşuyor çevrelerinde, güçlü bir çekim alanı... Ve o kişilerin yanında, etrafında olmak istiyoruz. Doğal olarak çekiliyoruz. O kişileri bizden daha özel kılan hiçbir şey yok. Bu bizim hepimizin içinde olan bir güç. Eros bir şeyi "YAPMA" ile ilgili değil. Eros Yaşam'ın ta kendisi, "Doğal Oluş Hali". Tüm hücrelerimizde dolaşan yaşam enerjisi. Yaşam'ın bizim içimizde uyanması. Erotizm doğal. Doğa'ya ait ve KENDİLİĞİNDEN. (büyük harfler, tırnaklar O'na ait.)
Bu kıymetli satırları okuduğum an'da gözümün önünde bir fani canlandı; ismi Rex. Geçtiğimiz aylarda bazı yazılarda bahsetmiş olduğum ISTA deneyiminin baş kolaylaştırıcısı idi ve Zoe'nin satırlarında yazanları muhteşem şekilde bedenlediğine şahidim. Öyle ki uzun yıllardır ilk kez bir insana hayranlık duyduğumu söyleyebilirim. Adam o kadar canlı, o kadar mevcut, o kadar kudretli ki sadece bu hâle tanık olmak bile başlı başına bir hediyeydi. Zoe'nin sözcükleri ile yaşam doluluğu, içinden dışına taşan gücü, enerjiyi somut olarak gördü bu gözler. Doğallığını ve vahşiliğini, yarattığı çekim alanını gördü... Ve bunun nedeni, muhtemelen, kendi cinselliği ile derinden bağ kurabilmiş olmasından başka bir şey değildi. Darısı başımıza...
Yukarıdaki satırların hatırlattığı bir diğer çok kıymetli bilgi ise Eros'un "yapma" ile ilgili olmayıp yaşamın kendisi, yaşamın içimizde uyanması olması... Erotizmin doğal, doğaya ait ve kendiliğinden olması... Bunları içimde bir yerde biliyor olsam da zaman zaman cinsellikle yaşamın bütününü ayırdığımı fark ediyorum. Yaşam enerjimin çoğu zaman epey yüksek olduğunu ama cinsel enerjimin her zaman öyle olmadığını düşünürüm mesela. Oysaki böyle bir ayrım yok. Olan, anlayabildiğim kadarıyla, olsa olsa yaşam enerjisinin her zaman cinsel eylem üzerinden ifade bulmaması, bu enerjinin o tarafa kanalize edilmemesi. Zira yaşamla çoğu zaman öyle bir aşk halindeyim ki, içimden o kadar çok yaşama sevinci, heyecanı, hizmet etme isteği yükseliyor ki; bazen ağaca, hayvana, gökyüzüne, bazen de insanlara öylesine akıyor ki kalbim, bu Eros'un ta kendisi olsa da günlük yaşamda kullandığımız anlamıyla cinselliğe her zaman gerek kalmıyor belki de...
Ve fakat bu son yazdıklarım tamamen doğru ve isabetli ise bile, bir önceki yazıda yazdıklarımdan farklı bir yere götürmüyor beni. Eros'un bu boyutunu, cinseliğin fiziksel ifadesini daha derin bir yerden deneyimleme ve daha fazla çiçeklenme isteğim baki. Ve oradan daha da fazla enerji yüklenerek ve kütlemi artırarak yaşama daha fazla hizmet etme niyetim güçlü ve dimdik ayakta. Amin.
YORUMLAR