Yaşlanmak günah mı?

“Hiç kuşkusuz nasıl göründüğüm kısmen kim olduğumla ilgili, keza kim olduğum da nasıl göründüğümle. Ben bu gövdenin içinde değilim; ben bu gövdenin ta kendisiyim” diyor Ursula Le Guin “Köpekler, Kediler ve Dansçılar” isimli düzyazısında... Bu yazı biraz görüntü takıntısıyla ilgili; o yüzden 87 yaşındaki bir yazarın düşünceleriyle başlamak doğru geldi...


Geçen aydı sanırım; Ajda Pekkan’ın mutfak tezgahının önünde, ayağında spor ayakkabılarıyla durduğu bir fotoğrafı yayınlandı ve olay oldu. Alkış üstüne alkış topladı; bir kadın bu yaşta nasıl böyle sıkı bir vücuda (popoya) sahip olabilirdi; ebedi gençliği yakalamıştı Ajda; bütün kadınlar onun gibi olsun(du)... Kadın dediğin yaratık yaşı kaç olursa olsun gençlik peşinde koşmalıydı; çünkü bu türün her daim genci, güzeli, bakımlısı, sıkı popolusu makbul(dü)...


Kadının görüntüsü gündem değerinden hiç kaybetmeyen bir konu. Onu, bunu cezbetmesin diye kara çarşaflar giydirilen kadınlar kadar, kendilerine dayatılan gençlik ve güzellik idealini sorgulamadan satın alanlar ve bu uğurda tonla para, zaman, enerji harcayanlar da ağırıma gidiyor benim. "Bi dur, bir rahat et, böyle de güzelsin, değilsen de boşver ya hu" demek geliyor içimden. Ajda'ya da sormak istiyorum 71 yaşında sımsıkı popon ve binlerce estetik ameliyatın vesilesiyle hayallerindeki sana, hayallerindeki hayata ulaşabildin mi, diye...


Le Guin der ki:


“Güzelliğin her zaman kuralları vardır. Bir oyundur güzellik. Bundan milyonlar kazanan ve kime acı çektirdiğini umursamayanların denetimine girdiğini gördükçe güzellik oyununa hınç duyuyorum. Oyunun kuralarından birine göre çoğu yerde ve çağda güzellik gençlikle bir tutulur. Gençler gerçekten de güzeldir. Hepsi de güzeldir. Yaşlı insanlarda ise güzellik gençlerde olduğu gibi hormonlarla bedava gelmiyor. İnsanın aslıyla, aslında kim olduğuyla ilgili. O yamru yumru yüzlerle, bedenlerin içinde parlayanın ne olduğuyla ilgili.”


Bir hayatı yaşlanabilecek kadar uzun yaşayıp; hayatını kurmak adına gençliğinde peşinde koştuğun tüm yarışmalardan azade olarak; sevgiyle sarmalanmış, kendiyle barışmış, elbette ki sağlıkla yaşlanmak bir lüks, bir konfor değilse ne? Oysa ki şimdilerde bir konfordan ziyade günaha dönüştü yaşlanmak. Hakkıyla yaşlanmış bir insan olarak sık sık yazıyor Ursula bu konuda. Hayranlıkla okuyorum ve sonra annemi düşünüyorum. Öldüğünde henüz yaşlanmaya fırsat bulamadığını... Belki de onun hatırası bana yaşlanmayı hem makbul hem de konforlu algılatan. Bir kadın, yaşlanabilecek kadar yaşadıysa, bu büyük bir şanstır gibi geliyor bana. Doğurduğu çocukların, yaşadığı aşkların, ağladığı üzüntülerin izleridir yüzünde, bedeninde yaşıyla birlikte şekillenen. Yaşamının izleri.


Jungcu analist ve hikaye anlatıcısı Clarissa P. Estes. kadın psişesini peri masalları vasıtasıyla çözümlediği kitabı Kurtlarla Koşan Kadınlar’da güzellik ideali hakkında şöyle diyor:


“Kültürümüzün bedeni sadece heykel gibi gören anlayışı yanlıştır. Beden, mermer değildir. Onun yapılma amacı bu değildir. Onun amacı, içindeki tini, ruhu korumak, taşımak, desteklemek ve ateşlemektir, bellek için depo olmaktır, bizi – en üstün psişik besin olan- duygularla doldurmaktır” ve şöyle devam ediyor “Bedenlerine dair hissettikleri yoğun kaygılar, kadınları yaratıcı hayatlarından ve başka şeylerle ilgilenme gücünden büyük ölçüde yoksun bırakır. Tek bir güzellik ve davranış idealine uyan huy, tavır ve çerçevelere sokulmaya çalışılan kadınlar, hem beden hem ruh açısından tutsak düşer ve bir daha özgürleşemezler.”


Görüntüsüyle insanı yoldan çıkaracağı düşünülüp kara çarşafların, kat kat örtülerin altına saklanan kadın için duyduğum üzüntünün aynısını duyuyorum sadece görüntüsüyle, (onun da genç kalması şartıyla) var olmaya çalışan kadın için... Mükemmel olmanın görüntü takıntılı olmak dışında bir sürü başka yolu var ve bu yolların tekine bile ulaşmak için kendinizi kestirip biçtirmeniz gerekmiyor demek istiyorum onlara... Ve sonra hala boyamadığım saçlarım, yanaklarımda gözle görülmeye başlayan oluk taslakları ile 37 yaşımı yaşamaya geri dönüyorum...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Örtünmek ve ilgi çekmek için koşulları zorlayıp her zaman güzel olmaya çalışmak birbirine taban tabana zıttır. Örtünmek kişinin özgür iradesiyle yaptığı bir seçimken, diğeri tamamen başkalarınca belirlenmiş “ ideal güzellik” kavramına ulaşmak için çaba sarfetmektir, iradi değildir, bir dayatmadır
    CEVAPLA
  • Misafir Kadınlara dayatılan güzellik algısıyla ilgili yorumlarınıza katılmakla birlikte örtünen insanların bunu sadece Allahın bir emri olarak kabul ettikleri için örtündüklerini de bilmenizi isterim.
    CEVAPLA
  • Misafir Canım ne güzel anlatmış sın ve ne kadar doğru ????❤️????
    CEVAPLA
  • Misafir Muhteşem
    CEVAPLA
  • Misafir Kaleminize sağlık mülemmel olmuş yine
    CEVAPLA
  • Misafir çok doğru..
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.