Doğumunuza Sahip Çıkın
Doğum ve hamilelik konusuna takıntılıyım biliyorsunuz. Çoğu zaman kendimi uzun uzun vaazlar vermekten, kadınların merak etmedikleri konuların altını çizmekten alıkoymaya çalışırken buluyorum. Çok can bir arkadaşım var. Hamileliğinin 39. haftasında. Bir sürü okullar okumuş, dereceler, diplomalar almış bir kadın. Doğum ilgili pek de bir fikri yoktu… Hamilelikten sıkılmış, bebeğin odasını ve bütün donanımlarını hazırlamış, bebeğin tüm kıyafetlerini jilet gibi ütülemiş, özenmiş bezenmiş, lakin ilginç bir şekilde doğum ve sonrasıyla ilgili hiç bilgilenmemiş.
Çok merak ediyorum. Senelerce okullar okuyan, masterlar hatta doktoralar yapmış bu kadınlar neden bu kadar önemli bir konuda bilgilenmemeyi seçerler? Hayatta daha az okuyarak, daha az öğrenerek girdikleri herhangi başka bir konu olmamışken, doğumlarını niye oluruna bırakırlar?
Neyse, laf arasında doktoruna güvenmediğini söyleyiverdi. Biraz pinpirikli bir kocası olduğu ve "Bununla devam edelim" dediği için yenisini aramadığını söyledi. “Biliyorsun değil mi” dedim. “Doktorunu bugün değiştirebilirsin. Kimseye ayıp olmaz. Bu bir iş, bu bir hizmet, bu senin için biricik bir tecrübe, gönlünün seçtiğini yapma hakkına sahipsin…” Bir an gözleri parladı ama bu değişiklik uğruna kocasıyla tartışamayacağını söyledi bir sonraki an. Doktorunu seçme hakkını kocasına devretti böylece.
Erkini Devretmek
Arkadaşım risksiz bir gebe. Hamilelik boyunca hiçbir sıkıntısı olmamış. 39. Hafta demek bebeğin daha iki hafta civarı içeride kalma hakkı var demek… Ne zamana kadar? Rutin kontrolünde doktoru şöyle demiş: “Yarın alalım bebeği, kordonu dolanmış olabilir, doğum kendi başlarsa bu bir risk oluşturabilir” demiş… Kocası da onayı vermiş. Arkadaşım, güvenmediği doktorun ve kocasının bu sözleri yüzünden bir sonraki gün yapılacak sezaryeni kabul etti. Telefonla konuştuğumuzda saç diplerime kadar irkildim ama bir şey diyemedim; yarın bebeğini kucağına alacak ama bu konuda inisiyatifi almamaya karar vermiş bir kadına ne denir?
Burada bir parantez açmak istiyorum: Doktorların gittikçe daha az vajinal doğuma şahit olduğu ve bu konudaki bilgilerinin de bu yüzden kısıtlandığı zamanımız Türkiye’sinde sezaryen bir doğum seçeneği olarak kadına sunulsa da; aslında gerekli olduğunda can kurtaran, çok makul bir ameliyattır. Benim derdim bir kadının kendi doğumuyla ilgili erki başkalarına devretmesiyle…
Doktor ve gebe arasında güvene dayalı bir ilişki olmasına gerektiğine yüzde yüz inanıyorum. Gebe kendi doğumuyla ve sonraki süreçlerle ilgili bilgilenmeli; doktorunun medikal bilgi ve tecrübesinden faydalanırken kendi doğumuyla ilgili kararlarda söz sahibi olabilmelidir. Olmalıdır. Bu onun hayatı boyunca asla puslanmadan hatırlayacağı, sevinçle ya da pişmanlıkla öreceği yegâne anısıdır. Bir kadın hayatında her şeyi unutabilir ama çocuğunun nasıl doğduğunu unutmaz. Hal böyleyken böyle önemli bir mil taşının sorumluluğunu almamak olur mu?
Bunu asla unutamayacaksınız!
Sevgili kadınlar,
Lütfen doğumunuza sahip çıkın. Hangi yolla doğarsa doğsun bir bebek, bu sizin ömür boyu unutamayacağınız yegane anınız olacak. Bu yüzden ne olursa olsun sizin seçiminizle, sizin kararınızla olmalı ve sorumluluğu SİZ kendiniz almalısınız. Doktorunuzla aranızda güvene dayalı bir bağ olmalı. Onun medikal tecrübesine ve bilgisine güvenmeli ama verilecek kararlarda söz sahibi olmalısınız. Doğuracak olan sizsiniz. Bu anı asla unutamayacaksınız. Siz karnınızda bir dünya büyüttünüz. Sizde bu güç var. Bebeğinizin doğumu oldu bittiye getirilecek tıbbi bir müdahaleden çok daha fazlasıdır. Bir eşik taşıdır. Sizin de kendinizi yeni bir sıfatla, daha önce tanımadığınız bir halinizle yeniden doğurmanızdır… Bilin ki doğumunuzu elinize almadıysanız kendi hayatınızın da sahibi değilsiniz. Belki de bu doğumdan sonra bunu fark edersiniz… bilin ve düşünün ve hazırlanın ve sorumluluğu alın…
Kordon dolanması mutlak sezaryen sebebi mi?
Kordon dolanmasının mutlak sezaryen sebebi olmadığını biliyorum; yine de biraz araştırmaya karar verince karşıma Dr. Alper Mumcu’nun yazdığı şu bilgiler çıkıyor:
“Kordon dolanması nadir karşılaşılan bir durum değildir. Bebeklerin yaklaşık %20-25’inde doğum sırasında, kordonun boyuna bir kere dolandığı görülür. Kordon dolanmasının tanısı en sık doğum sırasında bebeğin kafası çıktığı anda konur. Bebeğin boynunun etrafında kordon dolanmış olması genellikle ciddi sorun yaratmaz. Kordonun özel yapısı içindeki damarların ve kordonun sıkışmasını engeller. Bu nedenle bebekler bu durumu kolaylıkla tolere edebilirler."
Doğumdaki haklarınızı biliyor musunuz?
Doğana Doğumda Kadın Hakları Derneği Bildirgesi
- Gebelik, doğum ve lohusalık doğal süreçlerdir.
- Her kadın gebelik öncesi, gebelik, doğum ve lohusalık dönemlerinde yeterli bilgi, eğitim ve kaliteli sağlık hizmeti alma hakkına sahiptir.
- Doğumun merkezinde kadın vardır. Doğum süresince aktif olabilmelidir.
- Mahremiyet hakkı gebelik ve doğumun vazgeçilmez parçasıdır.
- Her gebe doğumun başından sonuna kadar istediği kişilerden kesintisiz destek alabilmelidir. Buna kendi yakınları, ebesi ve doulası (doğum destekçisi) dahildir.
- Kendisine ve bebeğine yapılacak her türlü tıbbi girişim konusunda kadın doğru ve tarafsız olarak bilgilendirilmelidir. Bu konularda kadının karar hakkına saygı duyulmalıdır.
- Anne ve bebek bağı doğum sırasında ve sonrasında korunmalı ve desteklenmelidir.
- Anne ve bebeğe, kamusal alanlarda rahatsız edilmeden, çalışma hayatında ise kısıtlanmadan, özgürce emzirme ve benzeri temel analık ihtiyaçlarını karşılayacak koşullar sağlanmalıdır.
Emzirme beyinde başlar
İşin bir de mama boyutu var ki; hiç sormayın. Arkadaşım hastane çantasını hazırlarken yanına biberon ve hazır mama da aldığını söyledi bana. Çevresindeki kadınlardan duymuş, sütü zaten yetmezmiş, mamaya ihtiyaç olacakmış… Ah bir bilseniz; o sütler memeden önce beyninizden akmaya başlıyor. Bir bilseniz o mama o çantaya konuyorsa emzirme şansınız düşüyor…
Doktor Tomris Cesuroğlu bu konuda şöyle söylüyor: “Eğer yenidoğan döneminde biberon ile mama vererek müdahale ederseniz, bebeğin beslenme sistemine anne memesi dışında bir şey sokarsanız daha büyük sorunlar yaratabilirsiniz. Anne sütünün yetmeyebileceği doğru bir varsayım değil. Süt yeter, hem de sadece tek bebeğe değil, ikizlere bile yetebilir. Çok nadir durumlarda süt üretiminde gerçekten bir sıkıntı olabilir. Bazı kadınlarda meme dokusu yeterince gelişmemiş olabilir ama bu gerçekten çok nadirdir. Bu durumun binde bir kadında olduğu tahmin ediliyor ve memelerin büyüklüğü ile alakası da yok. Eğer herhangi bir noktada sütünüzün yetmediğini düşünüyorsanız sakın mamaya başlamayın! Sütü çoğaltmanın binbir türlü yolu var. Hepsinin de prensibi aynı: memeyi sık sık boşaltmak.”
Sezaryen bile olsa doğumun başlamasını bekleyin
Journal of Allergy and Clinical Immunology dergisinde 750.000 çocuğu içine alan çok geniş bir araştırma yayınlandı. Bu araştırma 1997- 2012 yılları arasında doğmuş çocukların, doğum şekli ile astım ve larenjit geçirmesi arasındaki ilişkiyi inceliyor. Araştırmanın sonuçlarına göre sezaryen ile doğan çocukların vajinal yolla doğanlara kıyasla daha fazla astım ve larenjit olduğu ortaya çıkıyor. İşin ilginç yanı çalışmada sezaryenin zamanlamasının da sonucu etkilediği gözler önüne seriliyor. Buna göre çocuk dünyaya gelmeye hazır olduğunda ve bedende doğumla ilgili hormonlar çalışmaya başladıktan sonra, yani doğum süreci ve ağrılar başladıktan sonra tıbbi nedenlerle sezaryen kararı verilirse astıma neden olan etki azalıyor. Ancak doğum ve ağrılar başlamadan sezaryene karar verilip çocuk alınıyorsa astıma yol açan etki artıyor.
YORUMLAR