Hamilelik Olmadan Bebek!

Her yıl yüz binlerce embriyon, hayata doğru ilk adımı ana rahmi yerine laboratuvar ortamlarında atıyor. (Türkiye’de yılda yaklaşık 42 bin tüp bebek tedavisi uygulanıyor.) Suni üreme yöntemlerinde gittikçe artan başarı, dünyanın çeşitli yerlerindeki bilim insanlarını yapay ortamda gelişen embriyonlar konusunda biraz daha ileri gitmeye teşvik ediyor... Bu çalışmaların nihai merakı şu: Bir gün, bir yumurta ve bir spermin birleşmesinden meydana gelen ve ortalama 266 günlük süreden sonra duyuları, bilinci ve zekâsıyla ilk nefesini alan bir bebeği, kadın bedeninin dışında yapay bir rahimde üretmek mümkün mü? Kısacası hamilelik olmadan biyolojik çocuğa kavuşulabilir mi?

*

Bu araştırmalardan bir tanesi New York Cornell Üniversitesi’nde çalışan Hung-Ching Liu’ya ait. Liu, kadın yumurtalıklarından aldığı hücreleri besleyici bir sıvıyı, hücre bölünmesini destekleyen faktörlerin ve hormonların karışık barındırıldığı yapay bir rahme, bir insan embriyonu koyuyor ve gelişimini izliyor. Embriyon burada yasal olarak izin verilen süre kadar (6 gün) yaşamını sürdürüyor, bundan sonra bilimsel etik gereği deneye son veriliyor.


Bu çalışma insana ister istemez şu soruyu sorduruyor: “Hamilelik sadece mekanik bir taşıma, besleme ve büyütme sürecinden mi ibaret?“ Böyle olmadığını biliyoruz; hamile kadının yediğinin içtiğinin, maruz kaldığı stresin, ruh halinin, aldığı nefesin bebeğin gelişimi üzerinde ne kadar etkili olduğunun altı sürekli çiziliyor.


Araştırmalar diyor ki: Hamile kadın, hamileliğinin bir döneminde şiddetli strese maruz kalırsa (doğal felaket, savaş gibi) doğan bebeklerin hayatlarının bir döneminde şizofreniye yakalanma ve öğrenme bozukluğu yaşama ihtimali, bu strese maruz kalmayan hamilelerinkinden çok daha fazla...


Başka araştırmalar, annenin hamilelik boyunca yediği ve içtiklerinin karındaki bebeğin tat alma duyusuna etkisi olduğunu belirtiyor. Annenin yediklerinden geçen tat bilgisinin, bebeğin hayatta kalma şansını artırmaya yönelik bir yöntem olduğu ifade ediliyor.

*

Hamilelik sürecinde bebeğin duyularının gelişimine bakmak da gebe kadının yeni yaşamı sadece taşımaktan fazlasını yaptığını kanıtlıyor. 27. haftada aktif olan işitme duyusuyla bebek doğduğunda hem annesinin sesini diğer seslerden, hem de çevresinde konuşulan anadilin melodisini diğer dillerden ayırt edebiliyor.


Cornell Üniversitesi’nden Liu, çalışmalarından bir diğerini de farelerle gerçekleştirmiş. Bu çalışmada fare embriyonları 17 gün boyunca suni rahimde yaşamayı başarmışlar (farelerin hamilelik süresi ortalama 20 gün), lakin sonuçta sağlıklı küçük fareler değil ciddi hastalıklara sahip garip yaratıklar elde edilmiş. Liu, suni ortamda embriyon yaşatmaya yönelik araştırmalarını insan üretme çabası olarak değil, tıbbi sebeplerden bedenlerinde bir bebeği taşıyamayan kadınlara bir hizmet olarak gördüğünü belirtmiş bir röportajında.


Hamilelik kadın için çok zahmetli olsa da, yeni bir cana hayat vermek ve kendisi de yeni bir rolde yeniden doğmak için hazırlandığı bir süreç. Bu süreci kadın bedeninden alıp laboratuvara kaydırma merakı sadece bilimsel bir devrim değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve cinsiyetlere dayalı bütün normların yıkılmasına ve yeniden (tahayyülü neredeyse imkânsız şekilde) yapılanmasına yol açacak bir buluş olur.


Ben kendi adıma tüm bu ihtimalleri pek korkunç bulsam da hamilelikleri çok zor geçen ve bu yüzden aylarca yataktan kalkamayan, sağlıklarını kaybeden milyonlarca kadın için umutlu bir bekleyiş olup olamayacağını zaman gösterecek!

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.