Çocukları üniversite okumak için evden ayrılan birçok anne-baba ancak özellikle anneler, "boş yuva sendromu" ile karşı karşıya. Bu sendromu yakından tanıyalım.
Boş yuva sendromu nedir?
Bırakma süreci, ebeveynliğin temelini oluşturur ve bebekleriyle başlar, 18 yaşına yaklaştıkça yoğunluğu artar ve üniversiteye gittikten sonra 20'li ve 30'lu yaşlarına kadar devam eder. Ebeveynler, çocuklarının bireyselleşme sürecinin her adımının etkisini hissederler. Tüm bunlara rağmen, bu ebeveynlik uyum süreçleri ne kadar devam etse de en dramatik boş yuva olayı, çocuklarımız eşyalarını toplayıp evimizden ayrılıp üniversiteye gittiklerinde ortaya çıkar. Bu, başka hiçbir dönüm noktasına benzemeyen bir dönüm noktasıdır. Neyse ki bu dönem, anne-babalar için tamamen bir kayıp olmak yerine bir dönüşüm ve fırsatlar süreci haline gelebilir. Nasıl mı?
Boş yuva sendromunun avantajları
Kulağa imkansız gelse de kaçınılmaz olarak yaşanan bu sürecin anne-babalara ve çocukla olan ilişkilere sağlayabileceği bazı avantajlar vardır. Bardağın dolu tarafından bakmak isteyen üniversiteli anne-babaları için işte bu dönemin avantajları:
Kendinizi yeniden keşfedebilirsiniz
Artık beden, zihin ve ruh bakımınıza daha fazla zaman ayırmanız mümkün. Kendinizi keşfetmeye açılın, hayatta yeni bir aşamaya yeni bir başlangıç yapın, tabiri caizse yeni bir yaratımın doğuşunu yaşayın.
Çocuklarınızla daha iyi bir ilişki kurabilirsiniz
Birlikte yaşamamak, çocuğunuzla daha uyumlu bir ilişki kurmanızı sağlayabilir. Güç mücadelesi yerine daha olumlu bir iletişim, daha fazla destek, eğlence ve arkadaşlığa yer açılabilir.
Evliliğinize ve ikili ilişkinize daha fazla zaman ayırabilirsiniz
Aktif ebeveynliğin zihinsel ve duygusal yükünü azaltmak, stresi azaltabilir. Bu da partnerinizle olan duygusal ve cinsel yakınlığı teşvik edebilir veya yalnız bir ebeveyn iseniz, yeni ilişkiler yaşama ihtimaline kapı açabilir.
Duyduğunuz tatmin artabilir
Ebeveyn olarak emeğinizin meyvelerinin tadını çıkarmanın zamanı geldi! Çocuğunuzun büyüdüğünü ve kendi ayakları üzerinde durmak için önemli bir aşamayı kat ettiğini görmek, anne-baba olmanın değerini anlamanız için iyi bir sebeptir.
Boş yuva sendromunun bazı olumsuz yönleri
Duyguları kabul etmek, onların zorluğunu aşmak için yaşanması gereken bir aşamadır. Boş yuva sendromunun varlığını ve getirdiklerini kabullenmek size yardımcı olacaktır. İşte bu sendromun getirdiği olumsuz deneyimler:
Üzüntü, depresyon, yalnızlık
Sadece olumsuz bir deneyim olmamasına ve çeşitli avantajlar bile getirebilmesine rağmen, “boş yuva sendromu” adı üzerinde, bir sendromdur. İşte tam bu noktada yas devreye giriyor. Çocuğunuzun varlığını ve ebeveynliğin bu aktif aşamasının sona erdiği fikrini gerçekten özleyebilirsiniz. Özellikle ilk birkaç hafta, duyduğunuz heyecan yürek parçalayıcı olabilir.
Bazı ebeveynler ve özellikle anneler, boş yuva sendromuyla yıllarca mücadele eder ancak bunun altında bireysel nedenler yatar. Genellikle altta kaygı, depresyon, hormonal sorunlar ve/veya kendini gerçekleştirememe gibi durumları örtbas etmek için ebeveynliğin bir araç olarak kullanıldığı durumlarda görülür.
Amaç eksikliği, anlamsızlık
Bu sendromu yaşayanların birçoğu kendini kaybolmuş hisseder ve varoluşsal amaçları konusunda şüphelerle doludur. Ne yapaklarını bilemedikleri zamanlar yaşayabilirler ve bu süre bazıları için bir dakika, bazıları içinse çok daha uzun sürebilir.
İlişki sorunları
Anne-baba arasındaki ilişki, boş yuva sendromundan doğruca etkilenir. Bazı ilişkiler, boş zamanın ve alanın artması sayesinde iyileşirken, başlangıçta zayıf bir bağa sahip olan, çatışma ve tatmin edici bir yakınlık eksikliğiyle mücadele eden çiftler, çocuklarının yokluğunun birlikte ne kadar mutsuz oldukları gerçeği ile yüzleşebilirler.
Kaygı ve kontrol kaybı
Özellikle endişeli ve ayrıntılara daha fazla dahil olarak ebeveynlik yapan kişiler, kendilerini çok kontrolsüz ve kaygılı hissedebilirler. Çocuklarının gündelik yaşamını bırakmak sarsıcı gelebilir çünkü bu kişilerin, her şeyin yoluna gireceğine inanma duyguları zayıflamıştır.
Pişmanlık
Bazıları, çocuklarını umdukları şekilde etkilemek için zamanlarının tükendiğini hisseder. “Onu hayata yeterince hazırladım mı? Onunla yeterince zaman geçirdim mi? Ona aktarmak istediğim her şeyi öğrettim mi? Etkili bir şekilde model oldum mu?” soruları zihinde yankılanabilir. Ebeveynler, “keşke böyle bir zaman geçirseydim” diye düşündüklerinde suçluluk veya pişmanlık duyabilirler veya belki de yaptığınız hataları fark etmiş olabilirsiniz. Hepimiz bir gelişim yolculuğundayız ve her şeyi en başından itibaren yoluna koymak için burada değiliz. Mükemmel ebeveyn olamayız.
Düşük özdeğer
Değerimizin, çocuklarımız için neler yapabileceğimizle veya günlük hayatlarının nasıl geçtiğiyle ne kadar bağlantılı olduğu, birçok kişiyi çocukları evden ayrıldıktan sonra bir çöküşe karşı savunmasız bırakıyor. Bunu özellikle anneler arasında görüyoruz. Öz değer sorunu, çocukların evden ayrılmasının bir sonucu değildir. Genellikle, her zaman orada, yüzeyin altında gizlenmiştir. Biz insanlar, değerimizin dış etkenlere dayandığı yönündeki yanlış bir kimliğe yatkınız. Boş yuva, bu yanlış kimliklerin ve düşük değer sorunlarının açıkça ortaya çıkmasına olanak tanıyan perdeleri kaldırabilir.
Bazı “boş yuva” deneyimleri, ebeveynlerde büyük bir duygusal çalkantı ve üzüntü yaratır. Bu klinik bir durum olmasa da çocukların evden ayrılmasının etkisi oldukça yoğun zihinsel, duygusal ve ilişkisel sıkıntılara yol açabilir. Genellikle fark edilmeyen, yukarıda listelenen olumsuzluklar göz ardı edilmemelidir. Birincil bakım veren (çoğunlukla anne), boş yuvanın olumsuz yan etkilerine karşı daha fazla risk altındadır. Babalar genellikle çocuklarının gidişinin ne kadar yürek parçalayıcı olacağına hazırlıklı olmadıklarını bildirmektedir.
“Son durak” değil
İki yetişkin çocuk sahibi olan ve boş yuva deneyimini yaşayan Dr. Rachel Glik, şöyle diyor: “Boş yuva konusunda da emeklilikteki gibi hissediyorum; bu dönemin son durak olmaktan ziyade bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Boş yuva, kişinin enerjisini ve odağını iyilik için yeni bir çıkışa, hem kendisi hem de dünya için, ve hayatta yeni bir aşama yaratmaya kaydırma sürecidir. Olan bitenin sonu işaretlenmeli ve hissedilmelidir; ancak ilerlemenin yolu, bunun çocuklarınızdan ayrı olarak kendi iyiliğiniz ve kendinizi gerçekleştirmeniz için ne anlama geldiğini benimsemektir.”
Çocuğunuzun evden ayrılmasıyla boşalan yuvanızı olumlu yeni bir döneme dönüştürmenize yardımcı olacak bazı ipuçları:
1. Duyguları yaşamak ve onlar üzerinde düşünmek için kendinize izin verin
Tüm hisleri kucaklayın ve ifade edin. Yasın aşamalarını bilin; duygusal olarak neler yaşadığınızı bilmek, bunları bir günlükte ve başkalarıyla paylaşmak, bu aşamaları atlatmamıza gerçekten yardımcı olur. Bunu, çocuklarınız sizin evinizde yaşarken onlara ebeveynlik etmenin nasıl bir şey olduğunu düşünmek için bir fırsat olarak kullanın. Zor olanları bile saklayabildiğiniz tüm o harika anıların tadını çıkarın. Hepsinin kıymetini bilin. Acele etmeyin, kendinize bir dakika verin.
2. Bu dönemi çocuğunuzla ilişkinizin sonu değil, devamı olarak görün
Sizin ve çocuğunuzun birlikte geçirdiğiniz hayat kesinlikle değişecek olsa da sona eren şeyin yaşam düzenlemeleri ve yaşam aşaması olduğunu unutmayın. Sona eren şey, çocuğunuzla ilişkiniz değil. Çocuğunuza ne şekilde temas kurmak istediğini açıkça sorun.
Onunla temasta kalırken yeterli alana ve bağımsızlığa sahip olmaları için birlikte çalışın. Her çocuğun ve ebeveyn-çocuk dinamiğinin kendine özgü bir şekilde tasarlanması gerekir. Çocuğunuzla iyi bir bağınız varsa, bunun kıymetini bilin ve her zaman paylaşacağınız ruhani bağı asla kaybetmeyin.
3. Yeni bir meşgale bulun
Ebeveynlikte iyilik yapma, etkileme, şekillendirme ve yükseltme, ilham verme ve besleme arzusuna sahip oluruz. Çocuklarımız evden ayrıldı diye yaratıcı, destekleyici ve besleyici olmaktan vazgeçmeyiz. Yaratıcı enerjinizi harcayabileceğiniz, tutku duyabileceğiniz başka bir şeye ihtiyacınız olabilir. Çocuklarınız gittikçe daha bağımsız hale geldikçe bu meşguliyetlere fazla yatırım yapın. Odak noktanızı yeniden yönlendirin.
4. Hayatınızın yeni aşamasına yönelik bir zihniyet geliştirin
Herkesin yeni enerjisini nereye yönlendirmek istediğini bulması gerekir, ancak ilk adım, hayatın bu aşamasını “yeni bölüm” düşüncesi ile çerçevelemektir. Kendinizi, hayatınızın kitabını okuyarak yeni ve açık bir bölüme hazır bir şekilde görün. Enerjinizi nereye yönlendirmek istediğinizi bilmiyorsanız bu göz korkutucu gelebilir, ancak bunu henüz bilmemeniz sorun değil. Bu zamanı bir kapanış değil, bir açılış olarak düşünün. Keşfedin, yeni şeyler deneyin veya uzun zamandır hayalini kurduğunuz bir şey varsa, ona yönelik adım atın. Hayat, güzel bir kendini gerçekleştirme yolculuğudur. Kendinize yatırım yapmanın getirdiği doyumu hak ediyorsunuz.
5. İlişkinize/ilişkilere yatırım yapın
Çocuğunuzun babasıyla/annesiyle halen birlikteyseniz, bu dönemi ilk evlendiğiniz zamanlara benzer bir zaman olarak görebilirsiniz. Hayatın bu aşaması sizi bir miktarr sarsıntıya uğratsa da size sevgiyle bir şeyler öğretecektir. Şefkati birbirinize yöneltin ve birbirinizle yakınlaşma arzunuzu yükseltin. Arkadaşlarınızla olan bağınızı kuvvetlendirmek için de bu dönem bir fırsattır.
6. Kendini gerçekleştirme fırsatını değerlendirin
Gelişime açık olun. Hepimiz, yaşam deneyimlerimizi daha güçlü, daha özgür ve ruhumuz için daha özgün olmak adına kullanma isteğiyle en iyi şekilde yaşarız. Bu, kendinizi daha iyi tanımak için harika bir zamandır. Hayatta kalma modlarımız, ebeveynliğimiz ve çocuklarımız da dahil olmak üzere birçok farklı şeyin arkasına saklanma insani eğilimiyle bizi korumaya çalışır. Çocuklarımız evden ayrıldığında birçok kişiyi çaresiz bırakabilecek şey budur. Bizi çoğunlukla boş hissettiren şey, gerçek benliğimizle bağlantı eksikliğidir. Çocuklarımız olmadan kim olduğumuzdan emin olamayız. Bu derin boş yuva evresi, kendinizi gerçekten bir birey olarak görmeniz için güçlü bir zamandır. Onlar bireyselleşirken, siz de bireyselleşiyorsunuz.
7. Sizi siz yapan özelliklerinizi öne çıkarın
Neler sizi sakin ve neşeli bir hale getiriyor? Size huzur veren ve sizi gülümseten şeyler neler? “Parıltılar” kendimizi sıcak, güvende ve bağlı hissettiğimiz minik iyilik anlarıdır. Müzik dinlemek, dışarıda yürüyüş yapmak, bir arkadaşla gülmek, mutfakta dans etmek, vücudunuzu esnetmek, kedinizin veya köpeğinizin dokunuşu, sevdiklerinizin sesi gibi çeşitli anlar olabilir. Parıltılar, çevremizde neler olup bittiğine bakılmaksızın kendi duygusal refah, güvenlik ve bağlantı durumumuzu yaratabileceğimizi hatırlamamıza yardımcı olur. Bu anları çoğaltın.
8. Profesyonel destek alın
Bazen ne yaparsanız yapın, profesyonel bir terapist ile çalışmaya ihtiyaç duyarsınız. Gerçekten acı çekene kadar beklemeyin. Yalnız değilsiniz. Bu derin yaşam geçişinden en iyi şekilde yararlanmak için bir terapist yardımı almanız gerekebilir. Kadınlar genellikle perimenopoz veya menopoz süreçlerine denk gelen bu dönemde hormon değişiklikleri ile uğraşırlar. Doğal olarak büyüme ve değişimi uyandıran bir yaşam evresine girerler ve genellikle menopoz döneminde olan ve aynı zamanda boş yuva sendromu yaşayan kadınlar, özellikle büyümeye hazır olabilirler ve bu da daha özgür ve daha neşeli bir yaşam deneyimi için katlanarak artan fırsatlar sunar. Terapi, hayatın bu evresiyle ilgili duygularınızı işlemek, koşulsuz öz değerinizi geliştirmek, çocuklarınıza veya dışsal herhangi bir şeye bağlı olmamak, kendi gerçeğiniz ve tutkularınız konusunda daha net olmak ve bu yeni dönemde enerjinizi gerçekten nereye yönlendirmek istediğinizi ortaya koymak için harika bir fırsat olabilir.
9. Akran desteği alın
Pek çok ebeveyn, aile hayatındaki bu inanılmaz duygusal dönemi hiç unutmaz. Evet, çocuğunuzun büyümesini kutlarken ona veda etmenin büyük üzüntüsünü de yaşayabilirsiniz. Gerçekten sizi anlayan, ya olayın tam ortasında olan ya da olayı yaşamış olan diğer insanlarla vakit geçirmek için kendinize izin verin.
10. Büyük resmi görün
Çocuklarınız için bu başlangıcı istediğinizi ve ilişkinizin şekil değiştireceğini unutmayın, ancak en önemlisi iyi ve yakın bir ilişki kurmak için elinizden gelen her şeyi yapmaktır. Çocuklarınızla iletişiminizi sürdürün. Ne tür konuşmalar yapmak ve yapmamak istiyoruz? Birbirimize karşı ne kadar açık ve savunmasız olmak istiyoruz? Çocuklarımız olgunlaştıkça, yavaş yavaş ve kademeli olarak arkadaşlık bileşenine biraz daha fazla geçiş yapabiliriz. Bunların hepsi için açık iletişim halinde olun. Küskün bir tavır yerine kapsayıcı ve olgun bir yetişkin tavrı benimseyin.
Dr. Rachel Glik, “boş yuva sendromu” yaşayan ebeveynlere son olarak şöyle diyor:
“Değişim zor ve korkutucu olabilir, ancak büyüme ve daha fazla doyum için bir fırsattır. Hayatınızın sürecine ve çocuğunuzla olan ruhsal bağınıza güvenin. Kendi bireysel doyumunuza yatırım yapmanın size sadece daha fazla özgürlük ve neşe getirmekle kalmayacağını, aynı zamanda çocuklarınız için de bir model olacağını asla unutmayın.”
Referans: Dr. Rachel Glik. Empty Nesting: The Upsides, Downsides and Tips for a Fresh Chapter Mindset (2023) Şuradan alındı: https://www.drrachelglik.com/blog-posts/2023/9/4/empty-nesting-the-upsides-downsides-and-tips-for-a-fresh-start-mindset
YORUMLAR