Oyun oynamayı öğrenmek…
Büyüklerin işi çalışmak, çocuklarınki oynamak diyebiliriz. Hatta oyun onlar için çok daha ciddi, çok daha yaşamsal bir etkinlik.
Çocuk oyun vesilesiyle hayatı öğreniyor; kendi sınırlarını, diğer insanlarla ilişki kurmayı öğreniyor...
Sabah gözlerini açtığından gece uyuyana kadar durmadan, dinlenmeden oynamak çocuğun dünyası...
Peki biz anne babalar çocuklarımızla oynamayı ne kadar başarabiliyoruz?
Bizim evin oyuncusu ben değilim; Uzay‘ın babası. Ama daha çok evde olan; Uzay‘la daha çok vakit geçiren benim...
Oyuncu değilim ama öğrenebilirim diye düşünüp Psikolojiistanbul’da Psikolog Pınar Mermer‘in “Çocuklarla Oyun” workshop’una katıldım...
Pınar gencecik, pırıl pırıl bir kadın. 7 aylık yeni bir anne. Bize (çeşitli yaşlarda çocukları olan 13 yetişkine) oyunu anlattı. Daha doğrusu bizimle oynamaya başladı. Balon uçurma, hayali bir topla oynamaca, kim kiminle nerede ne yapıyor, sabun köpükleri, öfkeni ağır çekimde yaşama, dans dersi...
Koca koca insanlar hoplayıp zıpladık Pınar‘ın yönlendirmeleriyle...
Anne babaların günlük sorunlarını da paylaştık bir süre: “İşten yorgun geliyorum, çocuğum beni bırakmıyor, oynamak istiyor.” “Oynamaya doymuyor!” “Hep televizyon seyrediyor.” “Okula gitmek istemiyor.” “Çok ödevi var oynamaya vakit kalmıyor.” “Oynamaktan sıkılıyorum.” “Oyunu kuralıyla oynamıyor.” “Düz duvara tırmanıyor.”
Anne babalar konuştukça (bir yandan oyunun öneminin farkındalığıyla) aslında çocuklarda bir sorun olmadığını düşündüm...
Sorun yaşayış biçimimizde. Sabahtan gece geç saate kadar çalışıp trafikte sinir olup eve bitap vaziyette gelen insanların yorgunluğunda sorun. Bir de bu şehrin gittikçe daha da betonlaşan ve bununla birlikte daralan yaşama alanlarında. Bizim nesil çocukluğunda “dışarıda oynayabiliyordu”. Şimdiki çocukların pek azı için bu geçerli. Bu yüzden hareketli çocuklar ya da zaman çalıcı ekranlar daha büyük sorun teşkil ediyorlar.
Anne babalar için çocukla oynamanın tek bir püf noktası var: “Kendini vermek.” Yani bir yandan SMS atıp bir yandan araba sürersek çocuk ilginin dağıldığını hissederek buna tepki verecek. Bölünmemiş ilgi çocuğun en çok istediği şey.
Eğer ilginiz bölünüyorsa da bunu “mış gibi yapmadan” açıkça ifade etmek bir çözüm olabilir. “Şu anda seni doğru düzgün dinleyemiyorum; 5 dakika sonra işimi bitirip seninle oynayacağım.” Yarım yamalak 1 saat geçirmektense konsantre olarak 15 dakika geçirmek çocuk için daha tatminkâr!
Bir an için yapılacakları unutup oyunun ezberlediğimiz kurallarını unutup sadece çocuğumuzla beraber olmak yegâne çözüm...
Kolay mı; değil elbet! Üzerine çalışmak, düşünmek lazım.
Ne oynayacağını bilmeyen anne babalara rehber:
Dans Hocası: Ailecek sevdiğiniz bir müzik açıp dans edin. Kim dansı yönetiyorsa hareketleri o göstersin; diğerleri onu taklit etsin.
Canavar Spreyi: Özellikle 2 yaş civarı çocukların korkularını yenmek için faydalı bir etkinlik. Bir sprey kutusuna beraberce hazırlanıp konacak “iksir” ile evde köşe bucak canavar arayışına girmek. (Uzay‘ın sürekli yenilenen hayali korkuları için başarılı bir hafifletici oldu.)
Teknede Bir Aile: Ailecek hayali bir tekneye binin. Elinizde küreklerle azgın sulara karşı mücadele verin.
Ayna Ayna Oyunu: Çocuğunuzun karşısına geçin ve o ne yapıyorsa siz de onu yapın.
Bil Bakalım Ne?: Farklı dokuları ve ısıları olan malzemeleri bir araya getirin. Çocuğunuz gözleri kapalıyken bunlara dokunarak ne olduğunu tahmin etsin.
YORUMLAR