Ağıt

Mevlana’nın çok bilinmeyen bir şiirini paylaşmak istiyorum bugün:


Ağıt Şiiri

Göz gamın ne olduğunu bilseydi,

gökyüzü bu ayrılığı çekseydi,

padişah bu acıyı duysaydı;

göz gece demez gündüz demez ağlardı,

gökler yıldızlara, güneşle, ayla

gece demez gündüz demez ağlardı.

padişah bakardı ününe,

tacına, tahtına, tolgasına, kemerine,

gece demez gündüz demez ağlardı.


Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı,

uçan kuş avlanacağını bilseydi,

gerdek gecesi bu özlemi görseydi;

gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı,

uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı,

gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı.


Zaloğlu bu zülmü görseydi,

ecel bu çığlığı duysaydı,

cellâdın yüreği olsaydı;

Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,

ecel bakardı kendine ağlardı,

cellât, yüreği taş olsa, ağlardı.


Kumru, başına geleceği duysaydı,

tabut, içine gireni bilseydi,

hayvanlarda bir parça akıl olsaydı;

kumru selviden ayrılır ağlardı,

tabut omuzda giderken ağlardı

öküzler, beygirler, kediler ağlardı.


Ölüm acılarını gördü tatlı can,

koyuldu işte böyle ağlamaya.

Olanlar oldu, gitti dostum benim.

şu dünya bir altüst olsa, ağlasa yeri var.

öylesine topraklar altında kalmışım.


Olanları anlamak mümkün mü? İnsanın insana topla tüfekle saldırmasını, öldürmesini, katletmesini anlamak mümkün mü?


"Şu dünya bir altüst olsa, ağlasa yeri var"

Evet var. Dünyanın tüm acıları zamanında yeterince ağlanılmamış acılardan doğuyor zira. Yaşanan acılar bir yere gitmezken, acı üstüne acı katan yüreksiz cellatların yarattığı savaşlar ekleniyor tarihe.


Öksüz kalan acılar kendilerine gidecek bir yuva arıyorlar.


"Cellâdın yüreği olsaydı"

Acının yuvası yastır. Yas sadece acı - keder değildir. Kayıplarımız sonucu gelen acıya ve kedere ev sahipliği yaparak onları dönüştüren, yıkıcı olmaktan yapıcı olmaya geçişlerine izin veren bir ana-baba ocağıdır.


Martin Prechtel, Yağmura Kavuşan Toprağın Kokusu isimli kitabında yası spiritüel bir enzime benzetir. Kayıplarımızın yarattığı acı, kaybolmuşluk ve kafa karışıklığı hallerini bu enzim vasıtası ile yaşayan bir güzelliğe ve zarafete dönüştürebileceğimizden bahseder.


"Yas bir yere gitmez... Yas, yaşamdaki ıstıraba şahitlik ederken aynı zamanda kaderinizde nasıl bir yön alacağına dair kararınızı sabırsızlıkla bekler... Alınacak en iyi karar tüm yasın, yas temelli bir güzellik ve faydalılığa dönüştürülmesidir." diye devam eder.


Yasın elimizden tutmasına izin vermediğimiz, acıları görmezden geldiğimiz bir insanlığın yaşadığı dramdır bu halimiz.


Silahlar kimi öldürdüğünü bilse ağlardı...

Belki de gerçekten şu dünyanın kendi kendine alt üst olmasına değil, onu alt üst edecek şekilde ağlamaya ihtiyacımız var.


Not: Yaşadığım topraklarda son bir aydır durmadan yağmur yağıyor. Gece gündüz durmadan yağıyor. Kim bilir diyorum, belki de gökyüzü ağlamayı unutmuş insanlar için ağlıyor.


Mevlana’nın bu şiirini Yılmaz Erdoğan’dan dinlemek isterseniz:





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.