Menopoz’dan Yin’e. Oradan Yas’a.

Bir süredir premenopozdayım. Bilmeyenler için premenopoz, menopoz öncesi döneme verilen ad. Yaklaşık on aydır büyük değişiklilerden geçen fiziksel ve ruhsal halimi anlamaya çalışıyorum. Öncelikle klasik tıptan yardım istedim. Ancak doktorlarım hormonal değişikliklerimin vücudumda yarattığı etkileri romatizma ilaçlarıyla geçiştirmeye çalışınca akupunktur ve Çin tıbbı denemeye karar verdim.


Akupunktur doktorum benimle aynı yaşlarda bir kadın. İlk olarak dilime sonra her iki bileğimden nabzıma bakıp, hayat hikâyemi ve şikâyetlerimi dinledikten sonra tek bir cümleyle halimi özetledi;

“Yin (dişil enerji) eksikliğin var”


Hayatımda bundan daha çok kalbimi titreten bir teşhis duymamıştım.


Yin, Yang’ın zıttı ve tamamlayıcısı. Yin dişil, Yang eril enerji. Yang doğası gereği dışsal, aktif ve hareket başlatan. Yin doğası gereği yumuşak ve içsel. Yang verir ve akıtır. Yin alır ve kabul eder. Yang farklılaştırır, Yin her şeyi bir arada tutar.


Yin, kapsayıcıdır.


Yin açlığımı düşündükçe, bir yanım evde toplamda dört erkek enerjisiyle (üç erkek çocuğum ve bir kocam) yaşıyor olmanın ironisiyle eğlenmeye, diğer yanım bu teşhisin bana söyledikleriyle bağ kurmaya çalıştı. Zamanla, kapsayıcılık üzerinde tefekkür etmeye devam ettikçe aynı zamanda içimde başka bir bağlantı yankılandı: Yas ve Yin...


Yas, himayesinde kaç duyguyu, kaç hali barındırır? Sayması zor; öfkeli, kızgın, kederli, mutsuz, hüzünlü, durgun, yalnız, çaresiz, hissiz, kaybolmuş, umutsuz... Bunların belki biri, belki çoğu bir arada var olur yasın kucağında. Yas, bir kez geldi mi bir yere gitmez. Sadece zamanla etkisi geçer deriz ama etkisi geçen yas değildir. Mesele onun size ne yaptığıdır. Yas sizi kocaman bir kaba dönüştürür; umutsuzluğun yanına biraz umut, hüznün yanına biraz neşe, öfkenin yanına biraz sakinlik eklenir. Yas sizi genişletir, böylelikle tüm o zıtlıklar, içinizde kendine bir yer bulabilir.


Yas “’yin” midir? Yas, “dişil”midir? Belki de. Çünkü, dişil annedir. Anne olma hali kapsayıcıdır. (Anne olma hali derken fiziksel olarak anne olmayı kastetmiyorum. İçten gelen bir kapsayıcılık ve etrafınızdaki kişileri/olguları/olayları bir arada tutabilme kapasitesi bahsettiğim. Bu anlamda erkekler de dişil enerjiye sahipler, çocukları olmayan kadınlar da.)


Ölmeden önce ölmemizi gerektiren her durum; iş kayıplarımız, eş kayıplarımız, tamamlanamayan projelerimiz, karşılanmayan yakınlık ihtiyacımız, gerçekleşmeyen hayallerimiz, çocukluğumuz, kayıp parçalarımız, hatırlanmayan Ata’larımız, kirlettiğimiz gezegenimiz, bir sevdiğimizin ölmesi… Bunları yaşayan herkes yası da yaşar. Çünkü her türlü ölüm, geride kalanlara, onlardan aldığına karşılık yas’ı hediye eder. Dişil’lik, anne olma hali, genişleme hali, ölümün bir armağanıdır bize. Yaslı yaşamak yeri geldiğinde doğum sancısından beterdir ama çektiğimiz bir nevi doğum sancısıdır, yeni bir ben’e doğmak için.


İşte o yüzden ifade edilmeyen ve hakkıyla yaşanmayan her yas bizi acıtmaya devam eder. Yas’ta takılı kalmak dediğimiz budur. Yas’tan konu açılınca yeni tanıştığım kişiler bazen kronikleşmiş yastan bahsederler. Zamanla bizi genişletmeyen her yas kronik yastır ve bu tür yas’ın altında, daima, tutulmamış başka bir yas (yaslar) vardır. Yarıda kalmış bir doğum.


Geçenlerde bir konuşmasını dinlediğim Michael Meade, yasınızın içine doğru yeterince yolculuk ederseniz koluna neşe’yi takıp geri gelir, çünkü ölmek ölülerin, yaşamak biz yaşayanların işidir demişti.


Yası yaşamak, belki de yaşamın dişil tarafını (annesini) kucaklamaktır.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.