Kırsala hücum…

Doğada yaşamaktan ne anlıyorsunuz?

Sessizliği seviyorum, yalnızlık hoşuma gidiyor, insanlardan sıkıldım, yoruldum, biraz dinlenmeye ihtiyacım var, doğada yaşamak çok kuul abi yeaa.


Bu diyarlara, Antalya’ya göçtüğümüzden beri, 27 yıldır insanlardan tebrikler yağar.

Yaa ne iyi yaptınız, en güzelini yapmışsınız, şehirde yaşanmaz artık.

Biz de istiyoruz da bakalım ne zaman?

Biz de düşünüyoruz ama çocukların okulu var, bi büyüsünler de.

Benim de hayalim ama tek başınayım, tek başına zor.

Önce eşimi bulmalıyım, sonra böyle bir hayatı seçebilirim.

Ben çok seviyorum bu hayatı da kocam sevmez.

Bana kalsa hemen gelir yerleşirim ama karım pek hoşlanmaz köy hayatından.

Emekli olalım da hele bir, o zaman bakıcaz.


O zamandan anlamıştık, 100 kişi gelmek istiyorum diyorsa iki kişi ancak geliyor.


Yola çıkarken bizimle birlikte gelip yerleşmeye niyetlenen, sonra da “ben biraz daha kalayım şehirde” ya da “ben kendi başıma girişeyim bi önce “ diyenler hâlâ şehirde yaşamaya devam ediyor. Ne hayaller kurulmuştu oysa, hayaller kurmak kadar birlikte yaşamaya cesaret etmeye de ihtiyaç varmış. Göç yolda düzülüyor.


Herkes birbirine cesaret veriyor, madem onlar yaşıyor ben de yaşarım dürtüsü harekete geçiriyor bazen de şehirden bunalanları. Çok da iyi oluyor.

Çok şükür ki yakın çevremiz ağırlıklı olmak üzere, şehri bırakıp Ege’ye, Çanakkale taraflarına, güneye yerleşenler olmuştu, çocuklarını da doğada büyütüyorlar, yaşayıp gidiyorlar. Gerçekten isteyenler bir yolunu buluyor, bahane gerekmiyor onlara.


Şu son zamanlarda, virüsün eve tıktığı insanoğlu artık dışarı çıkmak istiyor, Gezi’den sonra artan ivme bu aralar daha da yükseldi, kırsala göç patlaması yaşıyoruz. Şu taçlı virüsün yaptığına bakınız, şehirden göçmek isteyen isteyene. Eskiden de istediğini söyleyen çoktu, ama zaman değişti ve hayat hepimizi başka şeyler yapmaya zorluyor artık.


Her şey mayalı der annem, uyudukça uyursun, yaptıkça yapasın gelir, yapmadıkça da yapmayasın. Döngüyü bir yerden kırmak için karar vermek ve kararlı kalmak en iyisi, ve sonra da yapageldiğin her neyse onun tam tersi bir adım atmak. Yoksa bahane çok, o şehirde kalmaya devam ettikçe anne babalar yaşlanıyor ve bu sefer onlarla ilgilenmek gerekecek zamanlar başlayabiliyor. Kimi arkadaşlarımız anne babalarıyla birlikte göçüyor kırsala, hastaneyse hastane orada da var diyorlar. Bir karar verdikten sonra pek çok seçenek mümkün.


Bahaneler demiştik, devam edelim aklımıza geldikçe. Kimileri deniz kenarında yaşamak istediği için hâlâ şehirde, dağda yapamam her gün yüzmem lazım, ne olacak sanki, şehirde her gün yüzüyor musun? Hep tatildesin nasıl olsa, istedikçe gider gelirsin, serin serin uyursun sonra.


Aracım yok, bizim de iki yıl yoktu, konu komşu yardımlaşıyor buralarda, bir yol bulunuyor. Tek başına dağdaki köyümüzde 3-4 yıldır yaşayan bir kız arkadaşımız var gencecik, oluyor yani istedikten sonra.


Eskiden evden çalışma bahanesi vardı, şimdi onun da yolları açıldı, pek çok şey evden, hatta bahçeden yapılabiliyor.


Teknolojiye uzaklık diye bir şey kalmadı, her an her türlü erişim kolaylaştı.


Eskiden hastane yakın mı, eczane en yakın nerede var, şehir merkezine uzaklık nedir soruları gelirdi en sık, şimdi ancak orta yaşın üzerindekiler bu soruyu soruyorlar, gençler mutlu yaşayınca daha az hastalanacaklarını biliyorlar şükür.


Doğaya giderken şehirden alacağını almış, mekanlara konserlere doymuş olmak önemli, ya da hevesini almış diyelim en iyisi, konser sevdası bitmezmiş meğer, Allah’tan yakınlarımızda Olympos var, bazen oradaki bazen de Antalya’daki eğlence mekanlarında konser izleyebiliyoruz, dans ediyoruz şükür.


Şimdilerde topluluk olarak yaşama hayalleri de dinlendiği kuluçka döneminden çıkmış gibi görünüyor, Emre’nin yaptığı çağrıya pek çok geri dönüş oldu, bakalım kimler bir araya gelecek, ne güzel birliktelikler doğacak, bu bir araya gelmeler nelere vesile olacak? Seviniyoruz, hayırlara da vesile olsun inşallah.


Bir güzel haber daha, şehirde yaşayanlarda balkon bahçeciliği, kırsalda yaşayanlarda da bostan sevdası başladı, bu süreçte önemini topluca fark ettiklerimiz arasında beslenmenin öne çıkması umut verici.


Tohumlar da hayaller gibi, önceden toprağını hazırlamak, dualarla ekmek, can suyunu vermek, her sabah heyecanla uyanıp yanına gitmek, topraktaki olası kıpırtıyı heyecanla beklemek, baş veren filizin ilk yapraklarını görünce el çırpmak, suyunu ışığını gözetmek, biraz serpilince nazikçe toprağa dikmek, gözü onda olmak, gözü gibi bakmak, büyüyüp çiçek açtığını seyretmek, suyunu gıdasını kararınca, tatlı sözcüklerini bolca sunmak, halini gidişatını izlemek… aşk gibi. Bir bostanın sorumluluğunu almak küçük de olsa yaşamın sorumluluğunu almak, bir işi başından sonuna kadar devam ettirmek, süreçlerin takibini yapmak ve zamanı gelince meyveye dönüşmesine şahit olmak…


Sonra da o meyveyi öpe koklaya, şükürlerle dolup taşarak yemek. Dileyen herkese nasip olsun.




Doğada yaşayacağım diye gelip, fırtınadan trafo patlayıp elektrik günlerce kesilince internetsiz kaldığı için gerisingeri şehre dönenleri de gördük, evin içinden burnunu bile çıkarmadan elinde telefonla yaşayanları da.


Doğadaki varoluşun şuna buna bağlıysa yandın, şartlar her zaman senin istediğin gibi olmayabilir, elde olmayan nedenlerden dolayı “başına gelenler” yüzünden doğayı suçlayacaksan olduğun yerde kal. Sonuçta şehir çok rahat, musluğu açınca su akıyor, elektrik de var, internet desen gırla, bir yerden bir yere gitmek için hiç araç bulamasan bile taksiye binersin. Ama trafik? Ama kalabalık? Ama gürültü? Kafanın içinden geçenlerin trafiği, düşüncelerinin kalabalığı ve iç seslerinin gürültüsünü de beraberinde taşıyacaksın nasılsa, onların susmalarının mümkünü olmasa da sakinleyip seslerinin kısıldığına şahit olacaksın, bir zaman sonra onlar konuşsa da sen duymaz hale geldiğinde bir oh diyebilirsin artık. Sabrın varsa gel.


Doğayı aşkla seven, özlem duyan, ayağının altındaki toprağa saygıyla basan, topraklanmaya ihtiyacı olan, kendini arayış yolculuğunda gerçek doğasının nerede çiçekleneceğinin ucundan bucağından farkına varmış, hayatı hayatın kendisinden öğrenmeye niyetli, merakı, hayreti, şükrü, tüm yaşama özeni ve güveni bol olan canlar, güzelliklere emek vermeye gönüllüyseniz buyurun gelin, azimli sıçan betonu delermiş. Bu geniş topraklarda size de yer vardır, bulunur bir yerlerden, ama aklınızda olsun, şehir parasıyla köy parası farklı şeyler, orada az görünen miktar burada çok olabiliyor, sorup soruşturun, yerleşmiş olanlara danışın, kiraları ve arazi fiyatlarını bir anda patlatmamaya da dikkat edin ama e mi.


Uzun konunun kısacası gidip yaşayın, havasını suyunu koklayın, mekânı hissedin, kendi gözlerinizle görün ve kalbinize sorun asıl soruyu.


Kolay gelsin, yollarınız açık olsun.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.