Geçmişin hayaletleri…

Kendi içimde yolculuğum sürüyor.


Nereye kadar kendim yapabilirim, nerede yardım istemeliyim? Andrew hocam “yardım iste” diye öğütleyip gittiğinden beri bunu düşünüyorum, yazıp duvara da astım. Kendimi harekete geçirip bir şeyleri yapıyorum da, eskiden yaptığım bazı şeyleri tek başıma yapamıyorum artık, çok hırslı bir insan hiç olmadım zaten, illa ki başladığım şeyi bitireyim diye kendimi paralamıyorum, bunu da öğretti hayat, yine de sınırlarım nerede bunu görmek istiyorum, “önce kendin dene, yapamazsan yardım iste” diye değiştirdim öğüdü geçen hafta biliyorsunuz, blogumu da yardım alarak yayınladım şükür.


Buralarda yaşamaya başladıktan sonra fark ettim ki “güneş doğudan doğar, batıdan batar” cümlesi güneşin hallerini anlatmaya yetmiyormuş. Yaz doğusu-kış doğusu varmış ve tabii yaz batısı-kış batısı… Kitabi bilgi ile hayat arasında yaşamın gerçekliği varmış, o da ancak yaşayarak öğreniliyormuş.


Kitaplardan çok şey öğrendim, insanlardan, doğadan… Bir de benim gerçekliğim var, onu öğrenmeye çalışıyorum yıllardır. Kendi kendime takıldıkça fark ediyorum ki en büyük destekçim de, sabotajcım da, kaynağım da manipülatörüm de benmişim, her birinin gözlerinin içine baktıkça anlıyorum.


Perdeleri kenara toplanmış pencereleriyle küçük kulübeler, elinde sihirli değneği ve konik şapkasıyla periler çizen çocuk Ayşe nasıl olmuş da ilkokulda, ortaokulda resim dersini hiç sevmez olmuş, kaç yaşında yuvaya gitmiş, yuvada neler olmuş, şarkı söylemeyi severmiş de neden perdelerin arkasına saklanıp söylermiş, İstanbul’a gidince anneme çocukluğumla ilgili–hatta doğumumdan, belki de ben karnındayken onun neler yaşadığı, hissettiği ile ilgili-sormak ve daha fazla şey öğrenmek niyetindeyim. Oralarda bir şeyler saklı, geçmişin hayaletleri…


Yaşadığımız travmalarla ruhumuzun parçalarını yitirirmişiz. Şifacılar işte o anlara dönüp, kayıp parçalarımızı bulup getirebiliyorlar. Daha önce küçük gruplarda duyurular yaptım ufaktan, şimdi buradan genel duyuru yapmış olayım. “Bu konularla ilgili yardıma ihtiyacım var” Şu an Selahattin’in sağlık durumundan dolayı buradan ayrılamıyorum, ya burada birileri olsun ben İstanbul’a gideyim ya da şifacı arkadaşlarımı küçük evde misafir edeyim de artık atalardan gelen yüklerden mi kurtulurum, kayıp parçalarımı mı bulurum, ne olması gerekiyorsa öyle olsun. Her nerede ve nasıl kırılmış ya da eksilmişsem olabildiğince tamamlanmaya, şifalanmaya niyetliyim. Hep ilerleyip bir yerlere takılmaktan, tam kuyudan çıkarken geri düşmekten yoruldum.


2018’de daha dengeli, istikrarlı ve sakin bir Ayşe olarak görmek istiyorum kendimi, kendimle ilgili bildiklerimi de sıfırlamak istiyorum. Arada bulaşık süngerini de yıkamak gerekiyor, yıkamazsak temizliyoruz zannederken kiri tabaklara yeniden bulaştırmak çok mümkün, zaten arada sünger de eskiyor ki.


Yarın babamın bu dünyaya veda edişinin ilk yıldönümü ve Selahattin’in de doğum günü, göklerin bana bir oyunu bu biliyorum, acının içinde sevincin saklı ve hatta ikisinin birbirine içkin olduğunu böyle öğretmeyi seçmiş belli ki. İki sevdiğim adamın da ortak paydası müzik, öyleyse müzikle olsun kutlamamız, babamın da ruhu şad olsun.


Kendime yeniden hatırlatıyorum:

“….Tanrım bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için sabır, aradaki farkı anlamam için ise akıl ver…”

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Umarım aradıklarını bulursun. Ben istanbul dayım. Belki bir parça beraber şifalanabiliriz.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.