Yeni Öykü’yü birlikte yazıyoruz!
Ayşe:
“…..Sonunda Çandır’a gittim, hem de ne güzel bir bahaneyle! Bir hafta süren bir rüya gibiydi ve bir o kadar da gerçekti yaşanan. İngiliz hocamız Andrew ile yaptığımız “Öncü’nün Yolculuğu” çalışmasında benim çizdiğim gelecek hayalini buraya ekleyeyim en iyisi, o kendini anlatmaya başlasın yavaş yavaş.
Sahne neredeyse aynı, yalnızca oradaki “ben” farklı, çünkü ben bu 7 günde çok değiştim. 7 günde 9 kişi ile yaşadıklarımı tek başıma anlatmak yetmezdi. Biz en iyisi Eski Öykü’deki “ortak akıl” yerine Yeni Öykü’deki “ortak kalp”’e bağlanalım, bu yazıyı da birlikte yazalım diye bir şey çıktı. İşte arkadaşlarımın yazdıkları:….”
Begüm:
“…..Yeni hikâyede hem birey hem beraber olabilmek için
-birey olarak kızgınlığımı, kıskançlığımı, öç alma ihtiyacımı bırakabilmek,-yeterli olduğumu hatırlamak,
-hayatıma olumsuz etkisi olduğunu düşündüğüm insanlar ve olaylarla ilgili kendimi affetmek
Ve ancak sonra barışçı, huzur dolu, neşeli, yaratıcı bir beraberlik; sevgilimle, ailemle, topluluğumla...
Bütünün hayrına hepimize kolay gele.....”
Gülengül:
“…..Eğer sorunları oluşturan ortamın içinde çözüm bulmak çabaları hep duvarlara çarpıyorsa, bu, YENİnin geldiğinin habercisidir.
Yeninin nasıl olacağını bilmemek durdurmamalı beni. Bundan sonra dikkatimi, bilinmeyene doğru attığım adımın zemininde ne olmasını istediğime veriyorum.
Niyetim, dikkatim, hayalim beni harekete geçiriyor. Yeni hikâyemi kendim yazabilirim. Çünkü barışın, dengenin, sevginin dünyasını kurarken benim katkım olmazsa kurulma işinin eksik kalacağını biliyorum…...”
***
Kenan:
“…..Güneylerde ... bir kuzeylinin liderliğinde toplaştık. Deneyimlerimizin özeti:
Gülümse, empati kur, kendini doğayı, evrendekileri değerli bul ve
hoş davran, affet, neşeli ol, ödüllendirmede cömert ol, bol bol kutla, bu kadar kolay.
7 gün 9 kişi yaptık oldu, olabiliyormuş.
Niyet edenler de yeni heyecan verici paradigmada yerini alabilir…..”
Ceren:
“…….‘Başıma ne geldiyse kendi kafasızlığımdan geldi’
‘Ne kadersizmişim’
‘Hepsi senin yüzünden’ gibi cümleler size ne kadar yakın geliyor? Olumsuz bir olayda ya biz suçluyuzdur ya da karşımızdaki.
Bazen her iki hissi de aynı anda yaşarız.
Öfke, kızgınlık, çaresizlik, ötekileştirme, kin ve nefret gibi yıkıcı duygular içimizde yer eder. Çoğu zaman affetmek zor gelir.
Bundan sonra durum farklı. Artık yeni hikâyeyi yazıyoruz. Yeni hikâyede bu yıkıcı duygular karşısında göstereceğimiz tavır ve bizi çözüme götürecek yol bambaşka olacak.
İşe affetmekle başlayacağız. İlk önce kendimizi, sonra karşımızdakini! Omuzlarımızdaki yükü ancak böyle hafifletebilir ve geleceğe umutla bakabiliriz.
Yıkıcı duyguların yerini yapıcı olasılıklara bırakacağız. Emin adımlarla yürüdüğümüz yolda kendi yeni hikâyemizi yazarken yalnız olmadığımızı da göreceğiz. Bizim gibi kendi yeni hikâyesini yazanlarla karşılaşacağız. Çoğaldıkça büyüyeceğiz. Büyüdükçe kötülükler azalacak, sevgi saracak her yerimizi.
Korkmuyoruz. Biliyoruz ki kazanan biz olacağız!......”
Burcu:
“…..Yeni bir bedenden, yeni bir bakış açısından, yeni bir kavrayıştan söz etmeli
Peşinden gitmeli.
Yeni'yi eski'den anlatmak farz olmuş ya, İyi'yi kötüden, doğruyu yalandan,barışı savaştan anlatmak...
Evet demenin yolu Hayır’dan mı geçmeli sahiden?
Başka yolları olmalı.
Evet'i seçiyoruz hem de direkt yoldan, kendi yolumuzdan.
Kendi dilimizi yaratmaya evet
Sebep sonuç ilişkisine değil, dilemek ve dilediğin mucizeyi yaşama ilişkisine evet
Yaşam hikayemizi yeniden yazmaya evet
Seçimlerimizin farkındalığını ve sorumluluğunu taşımaya evet
Canımızın yanına ruhumuzu koymaya evet
İnanmaya evet
İnanıyoruz inanmayı seçiyoruz
Barışabildiğim(iz), affedebildiğim(iz), farkına varabildiğim(iz), sorumluluğu üstlenebildiğim(iz), anlayabildiğim(iz), ses verebildiğim(iz) ve hayalimizi taşıyan haritaları takip edebildiğimiz için inanmayı sürdürebiliriz.
Yeniliyoruz hikâyemizi çünkü bu bir seçim.
Kavga etmeyi seçmiyorum
Kaçıp gitmeyi görmezden gelmeyi seçmiyorum
Elim kolum bağlı donuk gözlerle olan biteni izlemeyi seçmiyorum
Düzeltmek, yoluna sokmak için çırpınıp durmayı da seçmiyorum
Yepyeni bir yolu birlikte hayal etmeyi, onu yaşamayı, bu süre içinde dünyanın dirilmesine hizmet eden bütün "felaketlere" şükrediyorum, onların görevli melekler olduğu inancını seçiyorum
Nasıl yapabiliriz bunu? Dirilerek belki de... Neyin ölmesine neleri bırakacağımıza karar verip nelerin kalmasını nelerle yaşamak istediğimizi seçerek....
Bir bebek dünyaya geldiğinde annesinin karnından ayrıldığında bir bakıma ölüyor. Varlığının alışageldiği tüm boyutlar vakti geldiği için değişiyor, peki kaynağından ayrılıyor mu?
Hayır, yeni varlık bilinciyle daha önce tecrübe etmediği bir bilinmezliğin içine annesinin ve onu bekleyen onu seven tüm varlıkların desteğiyle atlayıveriyor.
Biz de sevgiden, umuttan, bereketten, saflıktan, tutkudan, merhametten, neşeden, şifadan, ataların bilgeliğinden beslenen bir dirilişi yaşıyoruz. Bunu yaşamak isteyenleri destekliyoruz.
Her ne yapıyorsak şu hayatta, Can'dan gelmeli
Her ne yapıyorsak şu hayatta, içine Ruhumuzu katmalı
Öldürülen, elimizden alınan, ruhumuzdan çalınan ne varsa diriltmeli
Dirilenle, korkmadan yeniden doğmalı
Daha önce hepimiz bunu bir kez yaptık, yeniden yapabiliriz…..”
*****
Hepimiz yaşadıklarımızdan etkilenerek yazdık bu satırları. Ortak yaratım sürecini birlikte yaşadık. Hiç birimiz diğerinin yazdığını görmedi. Bana şimdi yazılanları toparlamak kısmı kaldı. Şimdi yine yukarıdaki çizime döneyim ve eve dönüşte karşılaştığım manzarayı anlatayım. İki gün önce çizdiğimin aynısı, sürpriz bir buluşma, ateş başındaki çemberde buluşan ruhlar, yemeklerle dolu masalar, kutlamalar, seremoniler, ve müzik …
“Oh I’m knocking on heaven’s door!”
Cennetin kapılarını çalıyoruz, evet, daha güzel bir dünyayı doğuruyoruz. Dünya hazırlansın, ebeler geliyor! Yeni dünyanın ebeleri!
Ebeler! Kolları sıvayın, çocuk yaklaştı geliyor!
Bir avazda inşallah!
Yepyeni sözcüklerle yazılmıyor ki bu hikâye. Sözcük listemiz kabarık.
Yeni dünyanın ebeleri ezberleri bozuyor. Cümle kurmak için seçtiğimiz yeni sözcüklerle Yeni Hikâye’yi birlikte yazıyoruz.
Heeeyyy! Gittikçe kalabalıklaşıyoruz.
Yeni Dünya’nın büyük İşleri için kolları sıvıyoruz.
Benim tüm şarkıları “başka türlü” söyleyesim var mesela:
“….Kaç kişiydik o zaman bak,
Kaç kişi olduk şimdi!....”
Ve bir büyü daha yapasım.
YORUMLAR