OYA Projesi

Dün gece rüyamda rahmetli anneannemi gördüm, onunla birlikte bir şeyler yapıyorduk, ne olduğunu tam hatırlamasam da, anneannemi uzun zamandır rüyamda görmediğimden, çok mutlu uyandım. Ne zamandır niyetlendiğim bir konuyu uyandığımda yazmak üzere yatmıştım dün gece yatağıma. Yataktan kalkar kalkmaz da yazmaya oturdum.


***


Geçenlerde bir yazı okumuştum. Hollanda’da bir huzurevinde, yaşlanmanın olumsuz etkilerini uzak tutmak üzerine bir proje yapılmış, bu mekânda gençlerin de yaşamasına imkân tanınmış, gençlerden istenen yalnızca şunlar: İyi birer komşu olmaları, yaşlıları rahatsız etmemeleri ve birlikte maç seyretme, doğum günlerini kutlama gibi bazı etkinliklere katılmaları. Yaşasın! Demek ki oluyormuş!



Yeryüzünün çağrısını da duymaya niyet etmiştim bir zaman önce. Benim aracılığımla ne gerçekleştirmek istiyorsa evren, bunu dinlemeye, öğrenmeye… Niyetler bir an geliyor, gerçekleşiyor, sadece ne zaman olacağını bilme lüksümüz yok. Niyetimizi kalbimizde canlı tuttukça bir bakıyoruz ki olmuş bile.



Baktım birkaç gündür huzurevlerinde kalan yaşlılarla okulöncesi çocukların birlikte zaman geçirmeleriyle ilgili haberler, yazılar yayınlanmaya başladı. Bu yayınların altına herkes “benim de hayalimdi bu!” “ne güzel fikir”diye yorumda bulununca yazmak farz oldu. Ne zaman oldu bu hayal gönlüme düşeli bilmem. Bildiğim, başka canların da yüreğine uçmuş gelmiş, ilham tozları yağmış aynı zamanlarda. Zamanı gelmiş bir düşünceden daha güçlü bir şey yokmuş ya, belki de dem bu demdir. Kolektif bilince selam olsun.


***


Hayvanlar âleminin bahçedeki üyelerine bakar dururum yıllardır. Her birinin yatışına, uyuyuşuna, çalışmasına, korkmasına, hızına, rengine hayran olurum. Hallerini sevdiklerim…Genciyle yaşlısıyla aralarındaki ilişkiye, birlikte yemek yemelerine, oyun oynamalarına, sarılıp uyumalarına bakakalırım. Daha biraz önce kız peşinde koşarken patileşen kediler, yemekten sonra birbirlerini temizlemeye koyulur, sonra da koyun koyuna uyurlar. Kedilerle köpekler de dosttur burada, yemek beklerken nasıl da sevişirler. Hiç kavga etmezler. Burası hepimizin yaşam alanı.



Gezegenimiz yaşam evimiz bizim, nefes alma yerimiz. Şu sonsuz evrende şu güzelim beyaz bulutlarıyla mavi yeşil ışıldayan gezegende şu bildiğimiz haliyle yaşam denilen oyuna şahit oluyoruz.


Dünya bizim oyun alanımız. Savaş alanımız değil. Onu bir sevgili gibi özenle sevmek işimiz gücümüz… Neden mutlu yaşanmasın bu güzel dünyada, barış içinde, bir arada? Birlikte öğrenerek, birlikte üreterek, severek, kollayarak, güvenerek, gözeterek, her anın, her canlının kıymetini bilerek yaşamak mümkün…


***


Bir haftadır babam yanımızda. Yaklaşık on gündür de yeni arkadaşımız Nilay bizimle. İki dedesini de tanımadan büyümüş, babamı gördüğü andan itibaren ona “dede” diye sesleniyor. Çok mutlu babam, “ne çok çocuğun var senin, benim de ne çok torunum” diyor. Geçen yıl gelirken yanında kendi yaptığı udu da getirmişti, bir zaman sonra eşik kendini fırlattı, teller boşta kaldı, biz de tamiri için babamı bekledik. Bahçenin gölgelik yerine taşıdığımız masada Nilay yapacağı Afrika çalgısı Ngoni için su kabağını zımparalarken babam da udu eline almış, atan eşiğin yapıştırıcısını kazıyor. Sonra gelen arkadaşlarla müzik yapıyoruz, eşlik ediyor babam, gelen arkadaşlarımızın çocuklarıyla eğleniyor. Beş yaşındaki Özgür, tam yaptığı resmi gösterirken fotoğrafını çekmeye yeltendiğimi görünce, babama gerekli uyarıyı yapıyor: “Fotoğrafın çekilirken ‘peynir’ de tamam mı!”




Özgür babama yaptığı resmi gösterirken ablası Yağmur poz veriyor.


Bezik kağıtlarını ve marközleri buldum dolabın içinde geçen gün, fakat durmaktan ve eskilikten kaynaklı bir yapışma söz konusuydu kağıtlarla ilgili, babam hemen temizliğe girişiyor, tek tek silip sonra da pudra sürüyor kağıtlara, böylece kolayca ayrılıyorlar birbirlerinden. Benim yapmaya zaman bulamadığım bir konuyu babam birkaç saatte hallediveriyor.



OYA (Ortak Yaşam Alanları) Projesi



Üç nesil bir arada yaşayabilen insanlardan oluşan topluluklara yuva olan mekânlar. Bir nevi yaşam evleri, yaşam çiftlikleri de diyebiliriz. Yeni tanışmaların olduğu, kucaklaşmaların bolca yaşandığı, rüyaların paylaşıldığı, çemberlerde sohbetlerin yapıldığı yerler. Anne-babalarımıza, teyzelerimize, amcalarımıza, çocuklarımıza yemekler pişiriyoruz. Herkes istediği kadar kalıyor. Dedelerle torunlar başka yaşam çiftliklerine ziyarete gidiyorlar. Herkes gezici. Her şey çok amaçlı. Her türlü yaşam dostu uygulamanın örneklerini görebiliyoruz bu yerlerde. Permakültür, Fukuoka’nın doğal tarımı bir taraftan, atölye çalışmaları diğer taraftan, sabahları kahvaltıdan önce yoga yapıyoruz birlikte, kahvaltıya yetişen semizotları salataya karışıyor, biberler yerken çıtır çıtır ses çıkarıyor körpelikten, nasıl olmasınlar, annelerimiz güzel sözler söyleyerek sulamışlar, torunlar şarkılar söylemişler başlarındaki çiçeklere. Salçalar yapılmış, tarhanalar yoğrulmuş, akşamları oyunlar oynanıp eğlenilmiş. Herkes başını yastığa mutlu yaslamış.



Konuklar da geliyor bu yaşam evlerine, orada yaşanan hayata şahit oluyorlar. Böylelikle sürdürülebilir oluyor bu mekânlar. Para armağanlarının verildiği çanaklar var, buradaki yaşamın sürmesi için ziyaretçiler katkıda bulunuyorlar. Yurdun her köşesinde var bu mekânlardan, yörenin mimarisini kullanarak, doğal yapılarla süslenmiş bahçeler, yörenin bitkilerinin ve diğer canlı hayatın gözetildiği yerler bu yaşam alanları. Hepimizin birbirinden öğrenecek ne çok şeyi var.



***


“Birlikte olmak, birlikte yaşamak!”



Ne güzel sözcüklerimiz var. Anlamları ne güzel açılımlara yol alıyor. “Bir” olma halini taşıyorsa birliktelik, o zaman uzay ve zamandan bağımsız koca bir nehir akmaya başlıyor. Hayaller o nehirle birlikte okyanusa taşınıyor. Kendimizi bir anda bulduğumuz yere şaşırmıyoruz, ne zamandır varmak istediğimiz yer orası…



Aynı zamanlarda, birlikte, ortak bir hayalin peşine düşmüşüz, , okyanusa taşı bizi nehir, dört bir koldan …Birlikte akalım, okyanus olalım…Aynı anda göğümüze yağan ilham yağmurlarından nasibini alan tohumlarımız bir bir çiçek açsın, ortalık bir anda çiçek bahçesine dönsün.


Hepimizin hayalinde olan bu hayatı kurmak için tüm kaynaklara sahibiz. Aramızda eko-mimarlarımız, proje yazıcılarımız, kaynak oluşturucularımız, hayırsever insanlarımız var. Gerisi bir araya gelip bir yol haritası çıkarmakta ve heyecanımızı aktarabilmekte.



Var mısınız bu projeyi birlikte oluşturmaya, hayata geçirmeye?


Hadi yapalım!


Hayırlara vesile olsun.

Mutlu ve sağlıklı yaşamak ve öyle yaşlanmak hepimizin hakkı.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir nasılda dokunuyorsun ruhuma
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.