Genç ağaçlar…

Dikkat! Bugünkü yazıda biraz serzeniş var.


Geçen sabah uyanır uyanmaz sosyal medyada okuduğum yorumlara biraz üzülüp de yazdım aşağıdaki satırları; o anın hisleridir… Bu kez de bu sözler düşmüş yüreğime… Yüreğim isyan etmiş azıcık…


“Her şeye karışan anneler gibi bıdı bıdı etmesek? Bi rahat bıraksak gençleri, yorum yapmasak, sadece desteklesek? Bi güvensek onlara. Kendimizin de onlardan ayrı gayrı olmadığına inansak. Ortak aklın galip geleceğine, bu kadar olmuşken gerisinin de olacağına ikna olsak. Sadece elimizden gelenin en iyisini yapsak da gerisini akışa bıraksak.


Her şeyi bilmekten yorulmadık mı? Her şeye bir şey söylemekten bıkmadık mı? Hep eleştirmekten ama hiç bi tane bile çare üretememekten sıkılmadık mı?


O gençler, o parkta kendi kendilerine her şeyi organize edip tıkır tıkır işlerini yola koyduğunda biz mi öğretmiştik bunları? Şimdi neden azıcık sabretmiyoruz? Sürece güvenmiyoruz? Yazarken, konuşurken hemen ümitsizliğe kapılıp yelkenleri suya indiriyoruz? Neden kutlamalara laf ediyoruz? Hayatta bir şeyleri kutlamak için ille bir sonuç almak mı gerekir?


Yaşamın her anı kutlama değil mi?


Biz evde bir bahane bulup elmaları bile tokuşturuyoruz; sağlığa, mutluluğa, huzura diye…


Bu gençler de böyle bir hareketin, en sonunda, nihayet, çok şükür ki başladığına ve “her şeye” rağmen hala devam ettiğine sevinemezler mi, kutlayamazlar mı? Biz de onlarla birlikte kutlayamaz mıyız? Ruhlarımız genç değil mi zaten? Belki biz diğer olayların da dineceğini ve tüm isteklerimizin karşılanacağını ve Gezi’nin artık bir Özgürlük Parkı olarak varlığını devam ettireceğini hayal ediyoruz; işte bunu kutluyoruz, olamaz mı?


Yanlarında olamasak da, evlerimizin içinden, ormanın ortasından oradakilere destek ve moral ulaşsın diye ruh halimizi hep iyi tutuyoruz. Her şey enerji düzeyinde olup bitiyorsa, benim iyi olmam onların da iyi olması demek değil mi?


Her tohum kendi zamanında filizleniyor, biz istediğimiz kadar elimizde maşrapayla, hortumla sulayalım, zamanını bekliyor o, bir de bereketli yağmurları. Onlar oldu mu değmeyin tohumcuğumuzun keyfine; en güçlü, en saf, en dirençli, en kararlı haliyle toprağı yarıyor ve çıkıyor gün ışığına. Hepimize umut, hepimize heyecan versin, toprağı tutsun, havayı temizlesin, gıda olsun kurda, kuşa ve aşa; ömrünü tamamladığında da başka yaşamlara can olsun diye…


Her şeyin bir zamanı, süreci ve ömrü varken, daha bu “çocuk “gepegençken, daha şunun şurası kaç günlükken hemen ahkam kesmelerimiz başladı. Yav bi duralım, hemen karar vermek olmaz. Sevgilisinden üç günde sıkılan ayran gönüllü müyüz yoksa? Öyle hemencecik, emeksiz ve sabırsız ne olmuş ki?


Bekleyecek sabrımız yoksa hiç olmazsa susalım ne olur. “İşte şurası da elden gitti, her şeyimizi elimizden alıyorlar, şöyle kötü böyle fena” sözlerinden yorulsak ya artık. “Gitti” dersek gider, “kaybettik” dersek kaybederiz. Oyuna 1-0 yenik başlamak niye? Peşimizden gelenler bizim umutsuzluğumuza bakıp mı gaza gelecekler peki, kolayca yılmamızdan ve pes etmemizden mi güç alacaklar?


“Sahip çıkalım” desek mesela “vermeyeceğiz” yerine; daha yumuşak olmaz mı?


Kelimelerin gücüne inansak?


Bizim gerçekliklerimiz hep hayal etmekle başladı a dostlar. Dereyi görmeden paçayı sıvadık hep. CD-çalarımız yokken CD almaya başlamıştık; bir zaman sonra CD-çalarımız da oldu. Bilgisayarımız olsun diye arkadaşlar ısrar ettiler yıllar önce; itiraz ettik başta, yer yoktu ki odada, nereye koyacaktık? Sonra aklımıza geldi “dere” olayımız; tamam dedik ve önce yer açtık odada, sonra bir masa koyduk, bilgisayar gelince oraya koyarız dedik; haber saldık arkadaşlara “bir bilgisayara ihtiyacımız var” diye. Kısa sürede yanıt geldi isteğimize ve sonunda bilgisayar bizim evdeki köşesine kurulmuş oldu.


Demem o ki, yıllardır yüreklerimizin kuytu köşelerinde özenle taşıdığımız o tohumlar filizlendi artık; hepimizi onlara gözümüz gibi bakmaya, ağaç olmuş hallerini hayal etmeye, gölgelerinde oturup şarkılar söylerken gözümüzde canlandırmaya , kendimizi dallarına salıncak kurmuş sallanırken görmeye ve hep umutla, neşeyle, azimle, sabırla süreçlere güvenmeye davet ediyorum…


Yıllar önce Çiçek Çocuklar vardı, şimdi ise Genç Ağaçlar var. Orman oluyoruz biz…


Daha güzel bir dünyanın olabileceğine yürekten inananlara selam olsun!”

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.