Kadının soyadı meselesini konuşuyoruz
Dün gece Resmi Gazete’de tarihi bir karar yayınlandı. Anayasa Mahkemesi “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır” düzenlemesini içeren Medeni Kanun’un 187. maddesini eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.
Bu tarihsel süreç nasıl ilerledi, kısaca ona bakalım. 1926 tarihli Medeni Kanunda kadının evlenmekle kocasının soyadını almak dışında bir seçeneği yoktu. Bu yolda çok mücadeleler verildi. Davalar açıldı, kanun teklifleri sunuldu. Sonunda 2002 yılında yürürlüğe giren Medeni Kanun ile kadınlar nikah esnasında başvururlarsa, kocalarının soyadlarının yanında kendi soyadlarını da tutabilme imkanını elde ettiler. Burada başvuru şartı olması, kadınların yeterince bilgilendirilmemeleri, başvurmamaları yönünde baskı altında olmaları düzenlemenin yetersizliğine dair örnekler olarak sayılabilir.
Kadınların evlenmekle kocalarının soyadlarını hiç almadan sadece kendi soyadlarını kullanmak için verdikleri mücadele elbette burada bitmedi. Davalar açmaya devam ettiler. Sonunda 2014 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından bir emsal karar verildi ve kadınların sadece kendi soyadlarını da kullanabilmeleri gerektiği ortaya koyuldu. Ancak hukuki düzenleme olmaksızın sadece emsal karar olduğundan, bu durumda da harç ödemek, avukat tutmak, duruşmaya gitmek gibi zahmetlere katlanıp dava açmak gerekmesi söz konusuydu.
Bu tarihi karar işte tüm bu sürecin son meyvesi, kadının soyadına dair elde edilen kazanımların son adımı. Artık dava açmaya, uğraşmaya gerek yok. Mahkeme gerekçesinde aynen şu ifadeleri kullanıyor: “Zira eşler arasında eşitlik ilkesinin hayata geçirilmesinde esas olan kadının yargı yoluna başvurmaksızın erkek ile eşit haklardan yararlanabilmesidir.” Çünkü tam da öyle.
Mahkeme nüfus kayıtlarında karışıklık oluşabileceğine dair anlamsız kaygıları da aynen şu ifadelerle bertaraf etmiş: “.. bireylerin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarının bulunması ve nüfus hizmetlerinin bilişim teknolojilerinden faydalanılmak suretiyle sunulduğu gözetildiğinde söz konusu kamu yararının sağlanmasının yegane yolunun kadının evlendikten sonra kendi soyadını ancak eşinin soyadının önünde kullanması olduğu söylenemez.” Yani demiş ki yıl olmuş 2023, zaten soyadıyla mı takip ediyoruz sanki kayıtları. Bunları bahane edip de kadına karşı ayrımcılık yapamayız.
“Ama işte aile birliğimiz, kutsal ailemiz” diyeceklere de cevap vermiş Anayasa Mahkemesi ve demiş ki: “.. kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almasının ailenin ortak bir soyadına sahip olmasını mümkün kılan tek seçenek olmadığı açıktır. Bu bağlamda eşlere içlerinden birinin soyadını (yani peki madem kadının soyadı aile soyadı olsun) veya bunun dışında bir adı ortak soyadı olarak belirleme imkanının tanınması” mümkündür. Evlenmeden önceki soyadlarınızı birleştirebilirsiniz bile, çok da şey etmeyin bile demiş Mahkeme. Mükemmel bir karar.
Ailenin reisi kocadır’dan (1926 tarihli Medeni Kanunda bizzat hüküm olarak yer alan bir ifade) geldiğimiz nokta çok önemli. Kazanımlarımız çok önemli. “Onca kadın öldürülüyor tek derdimiz bu mu” denecek bir nokta değil çünkü bütün bu dertler birbiri ile bağlantılı. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet dediğimiz husus tam da bu cinsiyet rolleri ve tahakküm ilişkisi üzerine inşa ediliyor. Anayasa Mahkemesinin eşitlik ilkesi vurgusu bu anlamda çok yerinde. Erkeklerin böyle bir derdi yoksa, kadınların da olmasın.
Bu düzenleme 9 ay sonra yürürlüğe girecek. Halihazırda evli ve sadece evlenmeden önceki soyadını kullanmak isteyenler için dava dışı yollara dair düzenlemelerin de yapılacağını düşünüyorum. Bu düzenleme ile aile kütüğünün taşınmasına dair bir değişiklik yapılmış olmadı. Ama kapısı açılmıştır, kim bilir. Çocukların soyadı da hala babanın soyadı. Ona dair de bir düzenleme yok. Böyle tarihi bir karar alındı, tüm hususlar da eşitlik ilkesi dahilinde yeniden düzenlensin diye mücadeleye devam.
YORUMLAR