Erkekler mi hadsiz, biz mi imposter yaşıyoruz?
Bu retorik sorunun yanıtını hemen vereyim, bence ikisi de.
Öncelikle imposter sendromu ne demek kısaca onu bir konuşalım. Imposter sendromu (terminoloji olarak ortaya çıktığı adı da “imposter syndrome” zaten çok bir tercüme yapmamışlar), kişinin başarılarını kendi çabasıyla hak etmediğini, aslında yetersiz olduğunu ve çevresindekileri kandırdığını düşünmesidir. Söz gelimi çok iyi bir üniversiteden dereceyle mezun olur mesela ve mezuniyet konuşmasında der ki “bu başarımı benim her zaman arkamda olan annem ve babama borçluyum”. Kendi başarılarını küçümser, başarılarını şansa veya başkalarının desteğine bağlar. “Falanca olmasaydı yapamazdım” cümlelerini duyarız bu kişilerin ağzından. Ve evet hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde tüm bu toplumsal cinsiyet kodları dahilinde bu sendrom da en çok kadınlarda görülür.
Bunun çokça sebebi var. Öncelikle toplum zaten kadınların başarılarını küçümsemeye odaklanır. Siz Türkiye’nin en iyi okullarında okumuş, iyi derece İngilizce bilen, çok uluslu kurumlarda çalışabilecek donanımda birisinizdir. Fakat bu niteliklerden yoksun, kariyer olanakları oldukça kısıtlı bir erkek çıkıp sizin zaten hassas, duygusal ve işten anlamaz biri olduğunuzu ima edebilir. Siz bunun aksini yüze vurmaya da imtina eder ve kendi başarılarınızı küçümsemeyi de alışkanlık haline getirirsiniz çünkü aksi kibirli bulunur ve aslında kibir değil özgüven olan bu duygu da bir kadına hiç yakıştırılmaz.
Kimi erkeklerin sağlam temellere dayanmayan bu özgüvenleri de toplumsal inşa ve çok tanıdık. Erkeklerin iş yaşamında kendi habitatları var ve özellikle erkek egemen sektörlerde menfaat ilişkileri dahilinde birbirlerinin arkalarını kollarlar. Bu durum kişinin kendisiyle ilgili gerçeklik algısının da bozulmasına yol açar. Söz gelimi arkasında bir başka erkeğin (ve görünmeyen emek dahilinde çokça kadının) desteği olmaksızın ne eğitim durumu, ne bilgisi, ne tecrübesi, ne çevresi olmadığı için bugün bulunduğu pozisyona asla gelemeyecek olan birisi, tüm bu destekleri bir çırpıda görmezden gelerek kendisini gerçekte olduğundan çok daha yukarıda görebilir. Hatta bu içgörüsüzlüğü daha da ileri taşıyarak bugüne kadar desteğini arkasına aldığı kişiler artık desteğini sürdürmediği için onları suçlar bir tutum dahi takınabilir.
Tanıyorsunuz o kişileri. Hayatımızdalar. Yağmur bitince şemsiyeyi yük bulan ve güneşli havayı kendi hikmeti sanan kişilerdir onlar. Her ailede, her iş ortamında mutlaka bulunur.
Sebebi hem toplumsal cinsiyet rollerinin inşası ile ilişkili hem de ne yazık ki bir kişilik problemi. Alanın uzmanları muhakkak ki daha iyi yorumlar fakat aşağılık kompleksinin zuhur ettiği bünyelerde bu tutuma rastlıyor olmamız da şüphesiz ki tesadüf değildir.
Dilerim gerçeklik algımızı hiç yitirmeyiz. Dilerim hakkettiğimiz başarıları sonuna kadar sahiplenip, süreçte yanımızda olan kim varsa hakkını gereğince teslim edebiliriz. Dilerim kadınlara fazlaca yüklenen bu had bilme halinin fazlasını üstümüzden atabiliriz ve dilerim haddini hiç bilmeyen kimseler biraz olsun üstüne alınır.
YORUMLAR