Çocuğumuzu istismardan nasıl koruruz?

Hatırlar mısınız bir dönem fenomenler çocukları ile ekran karşısına geçip “biri seni istismar ederse şöyle bağıracaksın, bağır bakayım” veya “şurana şurana dokunursa bu istismardır, tamam mı çocuğum, tekrarla bakayım” şeklinde bilgilendirme videoları çekerdi. Benim durduğum yerden çocukları böyle videolarda bu bilinçsizlikte kullanmak bile başlı başına bir istismar. Kaldı ki istismardan korunmak çocuğa yüklenebilecek bir sorumluluk değil. Dolayısıyla zaten çocuğu özne alarak içerik üretilemez. Önleme yükümlülüğü yetişkinlerde ve bundan çok daha kapsamlı.


Öncelikle bence çoğu insan istismarın tanım olarak ne anlama geldiğini bilmiyor. Önce orayı konuşmak lazım. En başta “özel bölge” tanımlamasını lütfen unutalım. Özel bölge diye belirli bir bölge yok. Bedenin her bölgesi özeldir. Söz gelimi çocuk kulağına temas edilmesinden de rahatsız olabilir ama özel bölge olarak öğrendiği bir yer olmadığı için yaşadığını adlandırmakta zorlanabilir. İstismarı genital organlarla sınırlı tutmak, diğer art niyetli eylemleri görünmez kılar.


İlaveten istismarın gerçekleşmesi için mutlaka temas olması da gerekmez. Temas olabilir de, olmayabilir de. Fiziksel ortamda da gerçekleşebilir, dijital ortamda da gerçekleşebilir. Sadece sözle gerçekleşebilir. Birinin çocuğun karşısında çırılçıplak soyunması da istismar olabilir. Neyin istismar olduğunu tanımlamadaki en önemli kriter çocukta bıraktığı iz olabilir. Korunan çocuğun üstün yararıdır.


Çocuk istismarı Türk Ceza Kanunu Madde 103 altında düzenlenen bir suçtur. Bir şiddet türüdür. Her şiddet türünde olduğu gibi taraflar arasındaki güç ilişkisinden beslenir. Failin güç kurma arzusu ve maruz kalanın toplumsal statü olarak aşağı görülmesi bu şiddeti körükler. Bu halde çözüm maruz kalanı güçlendirmekten geçer. Bana kalırsa çocuğa yönelik toplumsal algının dönüşümü için mücadele etmek istismarla mücadelenin bel kemiğini oluşturur.


Malum 19. yüzyıla kadar çocuk diye bir kavram yok. Çocuklar küçük insan muamelesi görüyor. Maden ocakları başta olmak üzere çok ağır işlerde çalıştırılıyor. Öte yandan duygusal olarak ebeveynlerine bağlı olan bu çocuklar, ebeveynlik görmeden büyüdükleri için duygusal olarak ağır hasarlar almış olarak büyüyorlar. Bedeni gelişim çağında olan çocuğa gerekli koşulların sağlanmaması (yetersiz beslenme, maden ocağında güneşten mahrumiyet gibi) noktası da ayrı elbette. Endüstri devrimi ve kırsaldan kente göçle birlikte, 19. yüzyılda “çocukluk” bir müessese halini alıyor. Çocuk artık çoğu hanede para kazanıp aile bütçesine katkı sağlayan değil, ailesi tarafından bakılan büyütülen biri. Birine baktığınızı, siz olmazsanız yaşayamayacağını düşündüğünüz noktada tahakküm başlıyor.


Çocuğun birey yerine koyulmaması üzerinden doğan çatışmalar tam da buradan doğuyor. Ebeveynlerine muhtaç çocuğun bu ihtiyacı suistimal edilerek çocuklara hane halkı muamelesi yapılmıyor, hakları teslim edilmiyor, aile içi kararlarda söz hakkı tanınmıyor, yetişkinlerin mutlak otoritesi altında olması bekleniyor. Çocuğa bu bakışın hüküm sürdüğü toplumlarda çocuğun istismar edilme oranları çok daha yüksek. Çünkü "alt tarafı çocuk". Çünkü maruz kalan değersizleştirildikçe failin eylemini de kendi içinde hafifliyor.


Kökeni tespit ettiğimize göre çözüme gitmek daha kolay: Çocukların bağımsız birer birey olduklarını, hakkın öznesi olduklarını kabul edeceğiz. Onlara kendi bedenleri hakkında bedensel söz hakkı tanıyacağız. Kapılarını vurmadan odalarına girmeyeceğiz. Sarılmadan, öpmeden önce izin alacağız. Kendi kıyafetlerimizi değiştirmeyeceğimiz koşullarda onların da kıyafetlerini değiştirmeyeceğiz. Hayır’larına saygı duyacağız. Israrın, manipülasyonun, onay inşasının (“öptürmezsen şeker vermem”) birer şiddet eylemi olduğunun farkına varacağız. Bizzat kendimiz şiddet faili olmayacağız.


Bu konuyu daha çok konuşacağız. Konuştukça, daha duyulur oldukça, maruz kalanları şifalandıracak kapılar da aralanmış olacak. Yalnız değilsin. Bir tek senin başına gelmedi.


Artık lise seviyesine çekilmiş üreme odaklı cinsellik eğitimini değil, herkes için tam kapsamlı cinsellik eğitimini savunacağız.


Çocuğa inanacağız. Ne olursa olsun çocuğu yargılamayacağız. Suçlamayacağız. Kusur bulmaya çalışmayacağız. “O böyle biri değil, asla yapmaz”ları kenara koyarak çocukları dinleyeceğiz.


Ayrıca kalpten tavsiye ettiğim ve bu konuda oldukça ayrıntılı ve bilgilendirici bir içeriğe sahip bir rehberden bahsetmek isterim. Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği tarafından hazırlandı. İnternette “Cinsel İstismarla Mücadelede Yetişkinlere Düşen Sorumluluklar” olarak arattığınızda bulabilirsiniz. Okuyalım. Okutalım. Çevremizdekilere anlatalım.


Çocuklardan hepimiz sorumluyuz. Çocuklukta alınan yaraları yetişkinlikle onarmaya çalışmak yerine, sağlıklı çocuklar yetişmesi için birlikte mücadele edebiliriz. İstismar önlebilir. Sağlıklı bir toplum mümkün.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.