Sabah saatlerinde buluştuk Saadet Işıl Aksoy’la. Bütün sempatisi, güzel enerjisi ve yüzünden yayılan sıcacık gülümsemesiyle geldi yanımıza. Önce fotoğraf çekimimizi yaptık, sonra koyu bir sohbete daldık.


Seni nasıl bir rolde izleyeceğiz?

Elif Komiser’i oynuyorum. Çok başarılı, mesleğine âşık, çocukluğundan beri polis olmayı hayal eden bir kız. İlk başta Ferhat’ı (Ahmet Kural) ciddiye almıyor. Öyle naif ve güzel sözlerle kandırılacak bir kız değil. Tam tersine güçlü, ayakları yere sağlam basan ve karşısındaki erkeği, kendi istediği şekilde değiştirmeye uğraşan bir kız. Çok eğlenceli bir ailesi olduğu için de espri anlayışı olan biri. Zaman zaman Ferhat’ı da çok güzel tiye alıyor.


İlk kez komedi oynuyorsun değil mi?

Evet, uzun süredir istiyordum. Böyle bir tarafım olduğunu biliyordum ama nerede ve nasıl göstereceğimi bilmiyordum. İçinde bulunduğum projelerde kadın karakterin temsil ettiği değerleri çok önemsiyorum. Elif karakterini ilk okuduğumda, “Bunu kesinlikle ben oynamalıyım” dedim ve bir senaryoyu okurken ilk kez kahkahalarla güldüm.


Ahmet Kural, atın üstünde olduğu çekimlerde ölümden dönmüş. O sahnede neler yaşandı?

Şimdi bile o konu açılınca gözlerim dolmaya başlıyor. Son çekim günümüzdü, set çok güzel geçmişti. Ben taksinin içindeydim, Ahmet de atla bizim yanımızda gidiyordu, bir anda bizi geçti. Önce bunun kontrolsüz olduğunu düşünmedim ama bir süre sonra daha da hızlandı ve dörtnala gitmeye başladı. Sonra atı durdurabildi ve çok şükür bir şey olmadı ama benim oradaki korkumu anlatamam.


Seni zorlayan bir sahne oldu mu?

Ahmet’i kucağımda taşıdığım bir sahne vardı. Sahneyi okurken Ahmet’i gerçekten taşıyacağımı tahmin etmemiştim. Belki onu bir askı sistemiyle yukarıdan bağlarlar ve ben de taşıyormuş gibi yaparım diye düşünmüştüm. Sete gittim, mekanizma falan yok. Sette çalışan arkadaşlar yardıma koştu, hep birlikte Ahmet’i kaldırıyorduk, “Kayıt” dendiğinde uzaklaşıyorlardı ve topuklularımla Ahmet’in bütün sorumluluğu benim omuzlarımda kalıyordu. (Gülüyor)


Dövüş sahnelerinde ‘akrep tekmesi’ yapıyorsun. Çok zordur, nasıl başardın?

İki ay hocalarla çalıştım. “Onu atamazsın, bazı dövüşçüler bile atamıyor” dediler. Bir yere kadar yapıyordum, sonra dublör tekmeyi atıyordu. Ama yapacağımı biliyordum. Bir de ben deneyeyim dedim ve oldu.


Ekstrem sporlar hayatında hep var mıydı, yoksa sonradan mı başladın?

Fiziksel zorlayıcı aktiviteleri severim ama bu kadar içinde değildim. Sanırım eşimle birlikte oldu, çünkü o çok sever böyle aktiviteleri. “Biz bir takımız, bir şey olursa birlikte göğüs gerebiliriz” der. Aktiviteleri birlikte yapmak çok hoşumuza gidiyor.


Hem anne hem baba emniyet mensubu ve iki ağabeyin var. Çocukluk zor mu geçti?



Kulağa zorlayıcı gibi geliyor değil mi? Anne-baba emniyetçi olunca evde çok disiplinli olurlar gibi bir durum yoktu. Babam, bir kız çocuğunun sahip olabileceği en iyi babalardan bir tanesiydi. 13 yaşımdan itibaren her yaz, “Kızım, kendi ayaklarının üzerinde durman lazım” diyerek yurtdışına dil okuluna gönderdi. Ki, biz çok zengin bir aile değildik ama bir şekilde denkleştirip başka şeylerden kısarak çocuklarının geleceğine yatırım yapmaya uğraştı. Annem zaten kariyeri olan bir kadın, benim için çok iyi bir örnekti. Ağabeylerim büyüme çağında şakayla karışık bana, “Nereye gidiyorsun? Arayan kimdi?” diye takıldıklarında babam hemen, “Size ne oluyor?“ diye devreye giriyordu. (Gülüyor)


Küçükken polis olma hayalin yok muydu?

Genellikle ebeveynler bu mesleği yapınca, çocuklar başka bir şey yapmak istiyor. Hiç emniyetçi olmak gibi bir hayalim olmadı. Zorluklarını gördüğüm için de olabilir. İkisi de gece gündüz çalışırdı. Annem gece yarısı eve gelip bir de yemek yapmakla uğraşırdı. Kendilerine ayıracak hiç vakitleri yoktu. Çok büyük tehlikeler atlattılar. Bize hiç yansıtmasalar da hep tetikte olmak durumundaydık. Annem beni şimdi bu rolde izleyince polis olmuşum gibi mutlu olacak.


Rolünü anlattığında ne dedi?

Filmi izlerken duygulanıp ağlayacak tek kişi annem olacak sanırım. Rolümü anlattığımda sağ olsun beni emniyetten harika insanlarla iletişime geçirdi. Farklı karakollarda, emniyet mensuplarıyla vakit geçirme fırsatı buldum. Böylece hem çocukluk anılarım tazelendi hem de film için bir ön hazırlık süreci yaşadım.


Aile her şeyin üstünde’


Evlilik nasıl gidiyor?

Evlilik, iyi bir takım olmak bence. İşin pozitif kısmında eğlenmek var, zor kısmında sabredebilmek. Zorlandığınızda karşılıklı yüklenebilmeyi bilmek. Özetle bu.


Kaç yıl oldu evleneli?

İki yıldır evliyiz ama 7 yıldır birlikteyiz.


Birçok oyuncu evlenmek konusunda, “Kariyerim etkilenir mi?” diye tereddüt ediyor. Senin aklından da geçti mi?

Kariyer önemli ama galiba aile benim için her şeyin üstünde. Hayatımın akışında hiç şüphe etmeden, üzerinde düşünmeden, hesap yapmadan verdiğim bir karardı.


Aileyi genişletmeyi düşünüyor musunuz?

Tabii ki zamanı geldiğinde olacaktır. Biz tanışıp ilişki yaşamaya başladıktan sonra da hiçbir zaman evlilik konuşmadık. Her şey akışında gelişti ve oldu.





‘Çocuk tarafıma dokundurmuyorum’

Yıllardır hiç değişmiyorsun. Bir sırrın var mı?

Bir yerimizdeki o çocuk tarafımızı tutmak, insanı hayata karşı daha pozitif ve tutkulu hale getiriyor. Onu kaybetmemeye ve oraya kimseyi dokundurmamaya çalışıyorum. Ne kadar negatif şey yaşarsam yaşayayım, duvarlara da çarpsam o yeri saklı tutuyorum.


‘Proje odaklı bakıyorum’

Peki şimdi tamamen Amerika’da mı yaşıyorsun? Yoksa gidip geliyor musun?

Yarı orada yarı buradayım. Proje odaklı bakıyorum. Proje neredeyse oraya gidebilecek bir hayat düzenim olsun istedim. Amerika’daki düzenimi de o yüzden kurdum, bir iş gelince rahat hareket edebileyim istedim.


Türkiye’nin de Batı’ya açılan yüzü oldun.

Ne mutlu böyle düşünüyorsan, bundan sonra daha da iyi projeler yapmak istiyorum ve onun için çalışıyorum. Yürüdüğüm yolu devam ettirmek istiyorum.


‘Sendikalara ihtiyacımız var’

Amerika’dan Türkiye’ye baktığında film sektörü nasıl görünüyor?

Çok iyi projeler yapılıyor. İnsanlar dünyanın dört bir yanında Türk dizileri izliyor. Sadece bazı standartlar ve onları belirleyecek güçlü sendikalara ihtiyacımız var.


Elif’le benzerlikleriniz var mı?

Dışarıdan çok kibar görünsem de benim de höt höt bir tarafım vardır. Bazen ayarsız hareketler yaparım. Bir aksiyon projesi gelirse diye çok yoğun spor yapıyordum. Zaten motosiklete biniyorum, poligona gidiyorum, su sporları yapıyorum.


‘Karakter çok ahlaklı’

Ahmet Kural ve Murat Cemcir’le yollarınız nasıl kesişti?

Menajerim, onların benimle görüşmek istediğini söyledi. “Nasıl bir şey düşünüyorlar?” acaba diye merak ettim. Önce Murat’la görüştük, çok iyi anlaştık. “Seni Selçuk Aydemir’le de bir araya getirelim, senaryoyu da bir oku” dedi. Senaryoyu okuduğumda benim için tamamdı. Kadın karakter çok ahlaklı yazılmıştı. Erkeğin üzerindeki etkisi, onu dönüştürmesi ve hikâyeyi yönlendiren tarafta olması beni etkiledi.


Röportaj: Ömür Sabuncuoğlu

Fotoğraflar: Hakan Öcal

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.