Öncelikle sizi biraz tanıyalım, kendinizden bahseder misiniz?


Haziran, 1977 doğumluyum. 16 yaşındayken reklam ajansı tarafından keşfedildim ve reklam filmlerinde oynamaya başladım. Sonrasında modellik yapmaya başladım. Aynı zamanda dizi deneyimim de oldu. Oktay Kaynarca’nın yapımını üstlendiği ‘Köstebek’ adlı dizide yer aldım.





Saint Benoit mezunuyum. Tam Amerika’ya gidip üniversite eğitimi alayım derken çocuklarımın babasıyla tanıştım ve erken yaşta evlendim. Peş peşe Zeynep ve Defne adında iki tane kızım oldu. Birini 22 yaşımda diğer kızımı da 24’ümde doğurdum. Onları büyütme telaşıyla zaman geçti. Daha sonrasında hep içimde ukde kalan yarım kalmış bir üniversite eğitimim vardı, onu tamamladım. İnsanlar normalde ilk önce üniversiteyi bitirir kariyerini oluşturur ondan sonra aile kurma isteğine girer. Ben de bu kronolojik sıralama tam tersi oldu. Üniversite sınavına girdim. Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve İletişim sistemlerini kazandım. Onu da vaktinde bitirdim. Sonrasında boşandım ve tekrar eskisiden de yaptığım bir iş olduğu için ve eğitimini aldığım bir alan olduğu için medya sektöründe şansımı denedim. Fakat ülkedeki maddi ve politik krizlerden dolayı çok arzu ettiğim bir iş olamadı. Halen ufak tefek reklam oyunculuğu ve sunuculuk devam ediyor.





Modaya karşı ilginiz nasıl başladı? Modayı yakından takip eder misiniz?


Geçmişte modellik yapan biri olduğum için ister istemez moda sektörünün içinde buldum kendimi. Körü körüne modayı takip eden bir kadın hiç bir zaman olmadım. Moda sektörü prototip yaratmaya yatkın belli sezonlarda belli renkleri ön plana çıkarıyorlar. Ben daha çok kişinin enerjisi ve moduyla giydiği şeyi güzelleştirdiğini, bazen de çirkinleştirdiğini düşünüyorum. Bir kıyafet herkesin üzerinde farklı durabilir. Bu insanların enerjisiyle, ruhani katkısıyla ve o an ki psikolojisiyle değişkenlik gösterebiliyor. Dediğim gibi moda sektörünün içinde olunca bir şekilde modayı da takip ediyorsunuz.



Benim bu kıvama gelmemde ki asıl sebep: Instagram. Beni uzun süredir takip eden kadın ağrılıklı bir kitleye ulaştım. Takipçilerimin giydiklerimi merak etmesi ve onlarla DM (direct message) üzerinden kurduğum iletişimle iyice şekillenmeye başladı. Kendimi hiç bir zaman stil ikonu olarak değerlendirmem. Çünkü ne öyle bir birikimim var ne de öyle bir merakım var. Tabii yine de takipçilerimin ilgisiyle Instagram hesabımı blog sayfasına dünüştürebileceğimi düşündüm. Taktığım tokadan yaptığım seyahatlere kadar birçok soru alıyorum. Bu sebeple hesabımı blog sayfasına çevirmeye karar verdim. Zaten modaya yeni bir soluk getirmek gibi ya da modanın John Galliano’su olmak gibi bir iddiam yok. Ben tamamen kendi keyfime, zevkime ve kendi moda algıma göre bir 10 parçalık bir koleksiyon oluşturdum.




Her insanın modaya bakışı farklı, bazıları için eğlence olurken bazıları içinse çeşitli mesaj verilen popüler kültür. Sizin için moda ne ifade ediyor?


Bence kişinin tamamen kendini ifade etme şekli. Bu bir kurgu günün sonunda. Yani ben nasıl bir algı, nasıl bir etki yaratmak istiyorsam insanların üzerinde; öyle giyinebilirim. Giyim insanlara karşı sempati yarattığı gibi ön yargı da yaratabiliyor. Benim için tamamen modumla alakalı bir durum. Biz kadınlar genelde moda göre giyiniyoruz. Yaş aldıkça daha da iyi anlıyorum, enerjiyle giden bir iş bu. O gün kendimi çok bedbaht, düşük enerjili ve daha melankolik hissediyorsam ona göre giyinebilirim ya da o gün kendimi daha motive etmeye ihtiyacım vardır, o zamanda topuklu ayakkabıyla bambaşka bir havaya bürünebilirim. Bu tamamen bence insanın kendini yukarı ve aşağıya çekmesiyle bağlatılı bir durum. Ben de modayı öyle konumlandırıyorum.




Pantolon, tulum ve elbiseden oluşan bohem tarzda bir koleksiyonunuz var. Tasarım yaparken nereden ilham aldınız? Sadece bu parçalar mı var koleksiyonda?


Bu konuda deneyimsiz olduğum için yavaş yol almayı ve daha temkinli davranmayı tercih ediyorum. Zamanla daha çok öğrenerek, hatalarımı da görüp eksiklerimin de farkına vararak... Bu anlamda işi bilen insanlardan yapıcı eleştiriler aldım. Yani 10 parçalık bir koleksiyon çıkardım. Benim ilham kaynağım “doğa”. Yüzümü çok fazla doğaya dönen bir insanım. Ne antidepresan bilirim ne de başka bir terapi yöntemi. Kendimi çaresiz hissettiğim zamanlarda oldu kendimi mutlu hissettiğim zamanlarda. Ben her defasında doğaya çıktım. Yani zaten orada öyle kusursuz bir döngü var ki onu gözlemlediğiniz zaman hiç bir şeyinde kalıcı olmadığını görüyorsunuz. İnsana müthiş bir hayat bağı, gücü ve motivasyonu veriyor. Seçtiğim kumaş ve modeller kendi içinde iddialı. Hiç bir şey abartılı değil. Ne güzelliği bağırmayı severim ne de sahip olduğum herhangi bir pozitif şeyi bağırmayı severim. Tamamen kendi içinde beğeni toplamak ve takdir edilmek benim için ideal olanı.



Jubelle kadınını tanımlar mısınız?


İç huzuru olan, kendi kendini motive etmeyi bilen, gücünü kendinden alan kadın olarak tanımlarım. Dolayısıyla bir kadının illa bir onaya ya da birinin alkışına ihtiyaç duymadan yol alması gerekir.



Sosyal medyayı aktif kullanıyorsunuz ve takipçileriniz tarafında seviliyorsunuz. Sizce insanlar sizi neden seviyor?

Şimdi burada methiye düzmek uygun olmaz tabii. O kadar çok mesaj ve yorum alıyorum ki; "ne kadar güzel bir kadınsınız" dediklerinde sadece fiziksel özelliklerimden dolayı söylemediklerini biliyorum. Yaş aldıkça insanın fiziki özelliğinden çok enerjisinin ve ifadesinin güzelliğinden methiye alması daha büyük bir motivasyon kaynağı. Olumlu yorumlar aldığım kadar olumsuz yorumlarda aldığım oluyor. Ben yüzümü güneşe dönen bir insanım hiç bir zaman karanlığın ve girdabın içinde kendimi debelendirmiyorum.





Tarzını kendinize yakın bulduğunuz ünlü var mı?


Başkalarının röportajlarını okuduğumda da hep düşündüğüm bir şeydir bu. Birilerini idol alırlar ve birilerine sonsuz hayranlık duyarlar. Yani birini idol almayı ben çok sağlıklı bir tavır olarak görmüyorum. Tabii ki o insandan bir parça almak onu kendi yorumunuzda hayatınıza tatbik etmek olası bir durum. Daha bohem daha bağırmayan kadınları beğendiğim için tarz olarak Sienna Miller’ı çok beğeniyorum. Kate Moss’u da çok beğenirim.

Her kadının mutlaka gardırobunda olması gereken parçalar nelerdir?


Çok klasik ama mutlaka ceket, pantolon ya da etekten oluşan siyah takım olması gerekir. Hayat kurtarıcı olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda proporsiyonlarına uygun diz üstü bir elbise olmalı. Bu tür kıyafetler ne giyeceğinizi bilemediğiniz zamanlarda devreye sokabileceğiniz kıyafetler olabilir. Bence aksesuar çok tamamlayıcı bir unsur. Birkaç tane adam akıllı stiletto şart. Bir de markasının hiç bir önemi yok ama şık, güzel rafine bir saat bence olması lazım. Saatin çok tamamlayıcı ve çok güzel bir algı yarattığını düşünüyorum.


Gelecek ile ilgili planlarınız neler?


Bu hayal konusu dipsiz kuyu. Tabii ki hayallerim var. Farklı tasarımcıların ürünlerini topladığım "Concept Store" açma gibi hayalim var ileriye dönük. İnşallah hayat bu anlamda bana maddi, manevi bonkör davranır. Ev dekorasyonuna da çok meraklıyım. Mesela yurt dışında çok fazla emsallerini görebileceğiniz Concept Store’lar var. Bir bölümünü ev eşyalarına ayırır bi tarafında da şık giyim parçalar olur.


Markanızı nerede hayal ediyorsunuz?


Jubelle’in yaz koleksiyonu benim acemilik evremdi. Sonbahar kış koleksiyona daha çok çalışarak hazırlanıyorum. Ekim ayı gibi hazır olur diye düşünüyorum. Markamı ileriye taşımak istiyorum. Bilirliğini ve erişebilirliğini yaygın hale getirmek şuan da tek amacım ama bunun için de hiç bir acelem yok. İçime sinmesi benim için daha öncelikli.





Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’a katılmayı düşünüyor musunuz?


Bu aşamadayken hiç hayalini kurmadım. Çünkü dediğim gibi çok daha başındayım. Tekstil sektörü inanılmaz bir deryaymış. Bu konuda kendimi yeterince geliştirdiğim zaman bu organizasyona katılabilirim.


Jubelle kıyafetlerini nereden satın alabiliriz?


www.jubelleofficial.com diye bir e-ticaret sitemiz var. Oradan online siparişle başladık. Yeni sezonda da birkaç mağaza için görüşmeler sürüyor. Erişilebilir hale getirmem gerekiyor. Çünkü bu konuda çok talep var. İnsanlar kıyafetleri görmek ve denemek istiyorlar.



Seyahat etmeyi çok seviyorsunuz. En son nereye gittiniz?


Sıklıkla seyahat ediyoruz. Hem çocuklarım hem de eşimle seyahati çok seven insanlarız. Bizim için parayla yapılabilecek en güzel şey. Gerçekten hayatı ıskalamadan ve dolu dolu yaşadığımı anlayabildiğim tek şey; seyahat. Çünkü her şey bir şekilde cazibesini, üzerimizde etkisini yitiriyor ama seyahat yitirmiyor. En son Fas’a gittik. Çok uzun zamandır görmek istediğim bir yerdi. Marakeş’e bayıldım, inanılmaz bir dokusu ve enerjisi var. Zaten seyahat dergilerindeki yazılardan bir şekilde imrenip, kesip kenara koyduğumuz ve notlarını aldığımız yere gidip bizzat deneyimlemek çok güzeldi. Bence bu da giyim gibi bir şey. Çünkü herkes farklı yorumluyor herkeste farklı duruyor. Allah bana imkan, sağlık ve maddi imkan verdiği sürece ölene kadar yapmayı arzu edeceğim tek şey olabilir.





Formda kalmak için özel olarak yaptığınız bir şey var mı?


Yemek yemeyi çok seviyorum. Hayatta her şeyde olduğu gibi bunda da; denge. Yani bir gün çok içip yediysem ertesi gün mutlaka dikkat ediyorum. Bir kere bunun görsel kaygıdan öte bedene yük koymamak için yapıyorum. Çünkü sağlığın ana merkezinin zihin olduğunu biliyorum. Kesinlikle buna eminim. Hiç kimse bunun bana aksini iddia edemez. O zihin öyle birşey ki, ne kodlarsanız nasıl bir gerçeklik yaratıyorsanız, bedene de aynı komut gidiyor. Çok yürüyen bir insanım. Yaş sınırı olmaksızın ömrünün sonuna kadar yapabileceği tek spor adı altında tek hareket yürüyüş olabilir. Onun dışında -çok aksadı tabi yaz aylarına girince- bir kadının yapabileceği en güzel sporun pilates olduğunu düşünüyorum. Hem kas kemik sistemini güçlendirmek hem duruşu daha sağlıklı tutmak için.



Çok istememe rağmen rutine alamadığım bir şey yoga. Yogaya da bu sene daha çok ağırlık vermek istiyorum. Çünkü bendeki bedensel etkisinden çok zihinsel ve ruhani etkisini çok net gördüm. Demek ki bunu devam ettirsem daha huzurlu ve mutlu bir insan olabileceğim.


Cilt bakım rutininiz nedir?

Cildi temiz tutmak çok önemli. Hiç bir zaman makyajla uyuduğumu hatırlamıyorum. Cildime hiç bir zaman günlük hayatta fondöten sürmem. Sadece çekimlerde cildime değen bir şeydir. Kayısı, buğday ve hindistan cevizi yağını çok aktif kullanıyorum. Gece cildimi mutlaka kayısı yağı ile temizleyip yatarım. Onun dışında nemlendirmek çok önemli. Benim tek kullandığım kozmetik ürün bir markanın SPF içeren gündüz kremi. Onu ben kışın da kullanırım.


BAŞAK BOZTEPE KOLEKSİYONUNA ÖZEL TASARIMLAR


















YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.