Eski CIA ajanı Jason Bourne’un maceraları devam ediyor. Bu filmde oyunculuğunun yanı sıra yapımcı olarak da karşımıza çıkan Matt Damon’a güzel yıldız Alicia Vikander eşlik ediyor. Birbirini iyi anlamış bir ekiple çalışan oyuncular bu film ile yeni teknolojilerle tanıştıklarını ve dostluklarını geliştirmek için de fırsat bulduklarını söylüyor.
Bourne serisinin 5’inci filmi ‘Jason Bourne’ geçen hafta vizyona girdi. Bu filmle ikonik rolüne geri dönen Matt Damon, filmin yapımcılarından biri aynı zamanda. Filmde kendisine güzel yıldız Alicia Vikander eşlik ediyor. Eski bir CIA ajanının maceralarını izlediğimiz serinin bu filminde, ıssız bölgelerde geçirdiği yıllardan sonra Jason Bourne geri dönüyor. Eski şeytanlıklarından, geçmişinin günahlarından kaçabileceğini düşünen süper ajan Bourne, gerçek arayışı ve intikam için dünyayı dolaşıyor. İnsanların görmek istediği bir devam filmi yapmanın gerçekten zorlayıcı olduğunu düşünen Matt Damon, geçen yıl ‘The Martian’ filmindeki rolüyle övgüler almış ve Oscar’a aday olmuştu. Onu yakında bir de ‘Çin Seddi’ filmiyle izleyeceğiz. Ama öncesinde Jason Bourne olarak karşımızda... Damon ve Vikander, başarılı bir seri filmin devamını çekmenin zorluklarını, dövüş sahnelerinin ustalığını ve gerçek hayatı görme imkânı sunan mekânlarda çalışmanın işlerine etkilerini anlattı.
Sizi filmde etkileyen şey neydi?
Bourne’u yeni çağa geri getirmek için dünyanın biraz değişmesini bekliyorduk ve şu an o dönemde olduğumuzu hissettik. Mahremiyet ve güvenlik sorunu bugün önemli bir konu olarak Bourne filminin temelini oluşturmak için de yeterli göründü.
Siz Oscar’lı bir yazar olarak da bu karaktere yatırım yaptınız. Bu filmde senaryoya etkiniz ne oldu?
Tematik olarak çok konuştuk. Son yaptığımız film, terörle mücadele üzerineydi. Bu yüzden de sahne dekorları o dönem terörden doğrudan etkilenen Londra, New York ve Madrid’dendi. Yani tematik olarak hikâyeyi yaşadığımız dünyaya benzer bir dünyaya oturtmaya çalışıyoruz.
Kafanızda karakterle ilgili bir fikir var mıydı?
Bourne Ultimatum’un sonunda özgürlüğe yüzüyor ve gün batımında kayboluyordu ve işlerin onun için iyi gittiğini varsayıyordunuz. Ama onu geri getirecekseniz özgürlük için yüzdükten 5 dakika sonra kötülüğün peşinden gittiği ve sınırlarda, dışarıda, soğukta işkence dolu bir hayat sürdüğüne inanmanız gerekiyordu. Bir hikâyeniz olacaksa daha önce yaptığı şeylerin peşini bırakmadığını ve bir tür hesaplaşma yapması gerektiğini düşünmeniz gerekiyordu. Bu sonuca çok erken ulaştık ve başlangıç noktamız böyle oldu.
Jason Bourne’u bir şezlongda uzanırken ve bir kokteyl ısmarlarken hayal edemezsiniz...
Kesinlikle! 10 yıldır Akdeniz’de yaşıyorsa hikâyeniz bitmiş gibidir!
‘Haftada 6 gün, bazen günde 2 defa antrenman yaptım’
Karakterden birkaç yıl uzak kaldıktan sonra yeniden canlandırmak zor mu?
Karakteri çok seviyorum. Fiziki yönü en zorlayıcı kısmı. 45 yaşında onun gibi fit olmaya çalışmak zor. Çok çalışmam gerekti. Ama duygusal yönü hep kolay erişilebilir oldu.
The Martian filmi için formda olmak Bourne düzeyine çıkmaya yardımcı oldu mu?
Onun için de sonrasındaki ‘Çin Seddi’ filminde de formda olmam gerekti. Sonra ‘Bourne’a geçtim. Yani formda kaldığım 18 aylık bir dönem oldu. Ama daha iyi olmak için son 8 haftada antrenmanları artırıp haftada 6 gün, bazen günde 2 defa antrenman yaptım. Diyeti sıkılaştırdım.
Yunan protestoları sahnesi zor bir iş gibi görünüyordu...
Paul, gazetecilik yapmış, çok fazla gösterinin ortasında kalmış. Bu yüzden çok rahattı. O sahneler için Tenerife Kanarya Adaları’nda 4 hafta gece çekimi yaptım. Güneşin batışında gelen 500 muhteşem İspanyol figüranımız, enerjiktiler ve Yunanca sloganları öğrendiler. Her kamera komutunda hemen alevleniyordu. Molotofkokteylleri, taş atmalar... Olağanüstü bir kaos sahnesi gibi görünüyordu. Sonra biri megafondan “Kes” diye bağırdığında her şey sakinleşiyordu.
Filmde Bourne hep tek başına. Buna alıştınız mı?
Sanırım ikinci filmde Franka Potente’nin öleceğine karar verildikten sonra Bourne gerçekten tek başınaydı. O filmlerde başkalarıyla sadece birkaç sahnem vardı. Jason Bourne filminde de herhalde 20 satırım vardır! Bourne kendi başına bir Samuray gibi. Ama bence diyaloğa çok fazla önem veriliyor. Bazı genç aktörler kaç satır replikleri olduğunu sayıyor. Clint Eastwood daha az konuşmak için diyaloglarının üstünü çizermiş. Bence de konuşmadan, hikâye anlatımıyla istenilen etkiyi anlatabilirsiniz, çok daha ilginç olur.
‘Dövüşten gerçekten keyif alıyorum’
Oldukça fazla dövüş sahneniz var. Ne kadarını siz yapıyorsunuz veya yapmak istiyorsunuz?
Dövüşten gerçekten keyif alıyorum, hemen hepsini kendim yapıyorum. Tabii sert bir düşüş yoksa. Bence dublörü izleyiciler fark ediyor. O sahnelerin tümünde beni iyi dövüşçülerle eşleştirmek konusunda çok iyiler. Filmdeki kavga sahneleri, koreografide iki kişinin birlikte hareket etmeyi çok iyi bilmesi gereken bir dans gibi. Dansta çok iyi bir partneriniz varsa bu sizin daha iyi olmanızı sağlar. Boş vaktimde boks yaparım, yumruk atmayı ve karşılamayı da iyi bilirim.
Röportaj: Ekin Türkantos
YORUMLAR