Daha 2 hafta önce ülkemize 3 madalya birden getiren, 3 gün üst üste yarışarak madalya alan tek sporcu unvanını da kazanan dünya serbest dalış rekortmeni Şahika Ercümen, ilk kez bir rekor denemesinde rahatsızlandı. Yüreklerimizi ağzımıza getirdi ama çok şükür şimdi iyi. Ercümen’le İstanbul’a döner dönmez buluştuk. Morali çok iyi, “10 sene önce başıma gelseydi üzüntüden evden çıkmazdım ama anladım ki kazanırken 1 şey öğreniyorsan kaybedince onun 100 katını öğreniyorsun” diyor.


Şahika Ercümen, geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan kadını. “Dünya rekortmeni” gibi kocaman bir sıfatı var ama müthiş alçakgönüllü, ne kadar güzel göründüğünü söyleyince utanacak kadar! Daha önce 91 metreye tüpsüz ve paletsiz dalış rekoru var, bu kez 100 metreyi zorladı ama olmadı. Çıkışa 5 metre kala sorun yaşadı, baygınlık geçirdi. Buna “Başarısızlık” demek ne kadar doğru bilmiyorum ama ilk kez başaramadı. Gözünü açıp etrafında doktorları gördüğünde işlerin yolunda gitmediğini anladığında doktorlara “Tekrar deneyebilir miyim?” diye soracak kadar hırslı. “Delilik” diye düşünmeyin, okuduğunuz başlığın bir hikâyesi var çünkü, röportajda göreceksiniz. Dünya rekortmeni, milli sporcu ve diyetisyen Şahika Ercümen karşımdaydı. Hem geçen haftayı hem de merak ettiğim her şeyi sordum.


Bir önceki rekor da senindi değil mi?

Evet evet, 91 metreyle bir önceki de benim.


Nasıl hazırlandın bu 100 metre için?

Bütün bir yıl çok yoğun bir tempoyla ilerledik. Ağustosta Türkiye şampiyonu olup rekor kırmıştım. Sonra Milli Takım’la Dünya Şampiyonası için İtalya’ya gittik. İnanamazsın, 3 gün üst üste yarışarak 3 ayrı madalya aldım; bir 2.’lik, iki 3.’lük kazandım. Üstelik kendi branşım da değildi. Başka kategorilerde yarışmama rağmen madalya aldım yani. Öte yandan 3 gün üst üste yarışarak madalya alan tek sporcu da bendim. Tüm bunların üstüne sadece 10 gün sonra dünya rekoru denemeye kalktım. Çok arka arkaya geldi belki de. Kış boyu çalıştım çünkü, Mısır’da dalış kampları yaptım. En son Kaş’ta 10 günlük bir teknik çalışmanın üzerine denedim rekoru.


‘Her şey 5 metre kala oldu’


Ne ters gitti? Sabah her şey normal miydi?

Aslında ters gitmesi için hiçbir sebep yoktu. Bu kadar yoğun bir tempodan çıkmış olmam etkilemiş olabilir. Belki heyecandan oldu, bilmiyorum. Yüzlerce kişi izliyordu, müthişti. Aslında çok rahat daldım, yüzeye 5 metre kala oldu olay. Altında yatan sebep hâlâ belli değil tam olarak. Hayati bir tehlike ya da sağlığımı riske edebilecek bir şey yoktu yani, beklenmedik bir şey oldu.


Derin dalışta daha önce başına böyle bir şey gelmiş miydi?

Hayır, hiç gelmemişti.


Sonrasında ne oldu?

İşte o kısmı rüya gibi. 10-15 saniye falan uykuya dalmış gibiydim. Gözümü açtığımda etrafımda bir sürü insan görünce olmadığını anladım. İlk yaptığım doktorlara “Tekrar deneyebilir miyim?” diye sormak oldu. Başta bir burukluk hissettim aslına bakarsan ama şu anda bakınca şimdiye kadar kırdığım birçok rekor var, bu yıl birçok madalya aldım. Her sporcunun başına böyle terslikler gelebilir, bunu görebiliyorum. Kabullenip ders almaya, önüme bakmaya odaklandım.





İhmal yoktu yani, tamamen terslik?

Son yıllarda bu şekilde ölen insanların haberlerine çok sık rastlıyoruz. Bu kişilerin ortak noktası tek başlarına dalmaları. Fakat yanınızda biri olmadan asla dalış yapmamalısınız, mesele bu. Belki ben de yalnız olsam benim de başıma aynı şey gelirdi. Allah’tan yanımdaki güvenlik ekibi çok kuvvetliydi.


“Sığ su bayılması” mı bunun adı?

Evet.


Ne demek o?

Şu demek; daldıkça basınç artıyor, yüzeye çıkarken basınç azalıyor. Oksijenin de basıncı genleşen havayla azalınca hava yetmemeye başlıyor ve beyin kendini korumak için küçük bir baygınlık yaşatıyor sana. Böylece enerjisini tasarruflu kullanmış oluyor. Yukarıya çıkarken çok hızlı basınç değişince bayılıyorsun kısaca.


Çok fazla rekorun var tamam da rekor kıramamak nasılmış?

Bu olay bir 10 sene önce başıma gelseydi şu an üzüntüden evden dışarı çıkmazdım ama şu an öyle değil. Hayattan her gün çok şey öğreniyorum. Kabullendim, hayırlısının bu olduğuna inanıyorum artık. Bir olay, yaşanması için sebep yokken yaşanıyorsa eğer, mutlaka bir anlamı vardır. Kazanırken 1 şey öğreniyorsan kaybedince onun 100 katını öğreniyorsun. Yani bundan sonraki rekorun büyük anısı olacak. Tabii ki bir burukluk vardı ama o kadar çok insan beni sahiplendi ki, inanamadım. Öyle sevgi dolu destek mesajları aldım ki. Sokakta görüp boynuma sarılanlar, “Kızımla birlikte seni izliyorduk, bayılınca ekrana sarılıp ağlamaya başladık” diyenler. Cumhurbaşkanımız bile arayıp “Geçmiş olsun” dedi. Bu kadar sevildiğimi gördükten sonra sırtım yere gelmez.


Tekrar deneyecek misin?

O 100 metreye Türkiye’nin adı yazılacak. Bu rekoru şehitlerimiz adına denemiştik.


Çok milliyetçi bir yanın var gibi.

Ülkemi çok seviyor ve sahipleniyorum. Buna “Milliyetçilik” demek çok doğru olmayabilir. Milli sporcu olunca pekişen şeyler bunlar belki, bilmiyorum. O bayrağı göndere çektirmek kadar duygulandığım başka bir şey yok mesela. Aldığım son 3.’lük sırasında bayrak göndere çekilirken hepimiz ağladık. Çanakkaleli olmamın da etkisi vardır; 1. Dünya Savaşı’nı biliyorum, bu vatan için neleri feda ettiğimizi biliyorum. Ben de nefesimi tutarak o bayrak için küçücük bir şey yapmaya çalışıyorum. Bu ülkenin adının sporla, sanatla, bilimle anılmasını istiyorum; kargaşayla değil. İstedikten sonra kadının her şeyi yapabildiğini göstermek istiyorum. Buz altında kırdığım rekorun Guinness’e girmesinin sebebi, erkekler rekorunu da kırmış olmamdı.


‘Kapı kapı gezip sponsor aradım’


Uluslararası alanda Türkiye’nin adını duyuran birkaç isimden birisin sen ama hakkında çok fazla şey duymuyoruz.

Klişe olacak ama bizde futbol çok ön planda. Bir futbolcunun ayakkabısını bağlarken çekilmiş fotoğrafı benim dünya rekorumdan daha fazla olay oluyor. Ülkemizde bu değişmeden spor bilinci de değişmeyecek. Bir de ben çok sansasyonel biri değilim.


Bunun için çaba sarf ediyor musun?

Çaba sarf etmem gerekmiyor. Yaşantıma dikkat ediyorum ama benim yaşam tarzım bu. Düzenli, disiplinli bir sporcuyum.


Devlet desteği alıyor musun?

Şu an destek almıyorum, bu yıl ana sponsor da bulamadım. Çok yorulmamın sebeplerinden biri de bu, sürekli sponsor görüşmelerine gittik. Birkaç farklı firma destek sponsoru oldu ama bütüne bakınca çok yorucu ve üzücü bir süreçti. Elbette devletten destek bekliyorum, hem Gençlik ve Spor Bakanlığı’yla hem de görüşebileceğim diğer yetkili kurumlar hangileriyse onlarla görüşmek istiyorum hatta. Çünkü devlet desteği olmadan rekor denemesi yapmak çok masraflı. Bir sporcu tüm bunlarla uğraşarak dağılmamalı. Geçenlerde ABD’de yapılan bir seminere davet edildim; benimle birlikte davet edilen bir sporcu daha vardı, Rus asıllı, ABD’de yaşıyor. İmkânları o kadar farklı ki, inanamazsın. Benimle eşdeğerde davet edilen sporcu özel uçağıyla geldi oraya, ben kapı kapı dolaşarak sponsor arıyorum. Bu desteği sadece kendim için de istemiyorum. Yüzmeye, sualtı sporlarına teşvik için şart, artırmak için de gerekiyor. Neden bu ülkeden daha fazla başarılı yüzücü çıkmasın ki?

‘Gittiğim yerleri gezmiyorum bile’


Hayatının nasıl bir dönemindesin?

Çok zor bir dönem atlattığımı itiraf etmeliyim. Şubat ayından beri evimde sadece 2 hafta kalabildim. Sosyal medyadan bakınca farklı görünüyor tabii, sürekli başka bir yerdeyim. İnsanlar “Hayat sana güzel” diyorlar haliyle ama gittiğim yerlerde gezmeye bile fırsatım olmuyor ki. Evimde uyumayı özlüyorum. Ailemi çok özlüyorum ve tüm bunlardan feragat ederek ülkemi temsil etmeye çalışıyorum. Aylar sonra ilk kez evimdeyim ve “Yarın hangi şehre gideceğim?” diye düşünmüyorum şu an. Bu 1-2 ay benim için bir tür değerlendirme, tartma süreci olacak. Geçmişteki başarılarımdan ilham alarak önümüzdeki dönemi planlayacağım. Herkes rekoru kıramadığım için çok kötü durumda olduğumu sanıyor; aksine, ben büyüdüğüm bir süreç geçiriyorum. Başka projelerim de var. Ben sadece rekorla yaşayan bir sporcu değilim nihayetinde. Bu yıl mesela Eğitim Gönüllüleri için bağış topladık. Bu tarz projeler beni hayata bağlıyor. Yapmak istediğim sualtı belgeselleri var, halihazırda “Şahika’nın Mavi Dünyası” vardı, belki onun devamı niteliğinde olur. Televizyonla ilgili başka bir proje daha olacak. 1 yıldır bunlara hiç kafa yoramamıştım, 1-2 ay mola vermek iyi gelecek.


Tam 30 yaşındasın. Nasılmış 30 olmak?

Harika. Rakamların önemi yok, daha çok neler hissettiğime bakıyorum. Bu yaşta birçok ülke gördüm, metrelerce suya daldım, her metrede bambaşka bir duygu hissettim. Ailem, dostlarım, “Rekoru kırsan ne olur kırmasan ne olur” diyen insanlar var hayatımda. Bakıyorum, bazı insanlar öz kardeşleriyle konuşmazken benim arkadaşlarım 06:00’da kalkıp daha iyi antrenman yapabilmem için ortam hazırlamaya çalışıyor. Böyle bir zamanda bunları yaşamak inanılmaz hissettiriyor bana. Bir de ne kadar çok üretirsem o kadar iyi hissediyorum. Hayatta her şey sevgiyle çözülüyor, her gün yepyeni bir şey öğreniyorsun. Dünyanın en iyi koşucusu bile o gün madalya alamayabiliyor. Ama tarihe baktığında efsane olanlar o düşüşten sağlam çıkanlar.





‘Astım yüzünden çocukluğum odamda geçti’

Astım hastası olduğun için çocukluğunu odanda geçirdiğin doğru mu?

Çok şiddetli alerjik astımım vardı. Dışarı bile çıkmıyordum evet. Yıllarca aşı tedavileri oldum. 5-6 yaşımdan itibaren ortaya çıktı, okula gidişim bile sorunluydu. Derslerimi çok etkiliyordu, psikolojim çok bozuktu.


Sonra?

12 yaşımdan sonra su sporları sayesinde kurtuldum. Yüzmeye başladım ve bana inanılmaz iyi geldi. Sürekli hasta olan çocuk sağlıklı, iştahlı bir çocuğa dönüştü.


Çok şey kaçırdığını düşünüyor musun?

Aksine, o günleri yaşadığım için nefes almanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum ve ona göre yaşıyorum. Astım da benim için kamçılayıcı bir şeydi aslında. Asla “Neden ben?” demedim çünkü bir motivasyon oldu. Hep “Hayat benim için nefes aldığımda değil, nefesimi tuttuğumda başladı” derim.


Harikaymış. Suyun altında ne hissediyorsun?

Aslında tek bir boyutta yaşamıyoruz. Suyun altında büyülü bir dünya var, film setine dalmış gibi hissediyorum. İçime bir yunus kaçıyor sanki. Bir de daldığınızda ne o akşam gideceğim yemek ne de ödemem gereken kredi kartı borcu aklıma geliyor.


Dünya rekortmeni olmak nasıl bir duygu?

“Bana heyecan veren bir şey yapıyorum, bu da başka bir dünyada yaşıyormuşum hissi yaratıyor. Kendime koyduğum bir hedef oluyor; sonra ona ulaşmak için gerekirse dünyanın öbür ucuna gidiyorum, farklı milletlerden insanlarla antrenman yapıyorum ve bu bana inanılmaz keyif veriyor. Yaptığım çok enteresan bir spor, fizyolojik değişimler yaratıyor. Mesela akciğerim yumruk kadar küçülebiliyor, nabzın yavaşlıyor. Bunlar yunuslarda ve balinalarda da gözlenen fizyolojik değişimler bu arada. Düşünsene böyle bir şeyi başka nasıl tecrübe edebilirsin ki? Orada başka, mavi bir dünya var ve ben ara ara oraya gidip geliyorum.”


Röportaj: Gizem Sevinç Selvi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.