O artık zenginliği sınır tanımayan, karizmatik işadamı Murat Cevher’i canlandırıyor. Uzuner, ilk bölümü yayınlanan Saklı Kalan dizisiyle her perşembe saat 22.00’de Show TV ekranlarında...
İstanbul trafiğini hesaba katmadığım günlerden biriydi... Röportaj için sözleştiğimiz saate yetişebilmek için süper güçlerimi devreye sokarak, Show TV’nin daha ilk bölümüyle fanlarını yaratan dizisi Saklı Kalan’ın setine ulaşmaya çalıştım. Ama bu nafile bir çabaymış. Çekimler o kadar uzun sürdü ki sete gitmeden güzel bir öğle yemeği yiyip bir de Boğaz’da kahve içsem bile yetişirmişim. Velhasıl Muhammet Uzuner “Beni en çok bekleten erkek” sıfatına layıktı. Başrolleri Melis Birkan ve Meral Çetinkaya ile paylaştığı dizinin saatler süren çekimlerden yorgun düşmüş, kalan son enerjisi ve gülümsemesiyle karşımdaydı. O kadar tevazu sahibi bir insan ki iltifatla karışık sorularıma utana sıkıla cevap verdi. Uzuner Samsunlu, uzun yıllar Antalya’da yaşamış. Ancak bugünlerde “İstanbul beyefendisi” tarifi yapılacaksa, bakılması gereken beyefendilerden biri ta kendisi...
İmkânsız bir aşk, intihar ve cinayet... Polisiye bir hikâye izleyecekmişiz gibi görünüyor.
Zengin bir ailenin hikâyesi... Murat Cevher de başkarakter, yani ben oluyorum. Holdingin yönetim kurulu başkanıyım. Karım intihar ediyor ve bir süre sonra genç bir kadınla aşk yaşamaya başlıyorum. Murat çok yanlış anlaşılıyor ama yaşadıkları çok insani durumlar.
Ne gibi yanlış anlamalar yaşanıyor?
Murat’ın, Süreyya ile evliliğinde hiçbir zaman aşk olmamış. Karşımızda mecburen evlendirilmiş iki insan var. O yüzden Murat’tan sadakat beklemek saçma olur.
Sürekli aldatan bir adam mı?
Murat başarılı bir işadamı olmuş, hep bir düzen ve kurallar içinde yaşamış. Aile yapısı ve karakteri gereği de gözü dışarıda biri değil. Defne’ye karşı hissettiği duygular hayatında ilk kez başına geliyor.
Murat’ın bütün dengesini değiştiren aşk mı yani?
Aşk var ama bence onu bu yola sürükleyen aşk değil özgürlük duygusu. Hayatında ilk kez kimseyi düşünmeden, kendi için bir şeyler yapıyor. Çünkü bütün o planlı programlı hayatın yanında onun da insani duyguları var. Defne’yle karşılaştığında başka bir hayat yaşamaya ve zincirlerini kırmaya aday biri haline geliyor.
Dizide hem ihanet hem de aradaki yaş farkının üzerinde duruluyor. Sizin için problem mi? Aşk mutlaktır. Herkes herkese âşık olabilir. Eğer bahsettiğimiz gerçek aşksa akan sular durur. Bir öğrenci öğretmenine hatta öğretmen de öğrencisine âşık olabilir. Önemli olan başkalarına zarar vermemek.
Hikâyede bu duruma nasıl bakılıyor?
Cevherler muhafazakâr bir aile. Dolayısıyla bu onlar için problem. Özellikle Murat’ın kızı bu kadını görmek istemiyor. Çünkü annesinin ölümünden bu ilişkiyi sorumlu tutuyor...
Siz aşk için fedakârlık yapan birimisiniz?
Aşk duygusu gerçekleştiğinde neleri feda edip edemeyeceğimizi hesaplayacak durumda değiliz. Eğer hesaplayabiliyorsak âşık değiliz demektir.
"Ultra zengin olmadığımı nereden biliyorsunuz?"
Hiç boşa fedakârlık edip kaybettiğiniz olmadı mı?
Hep kazandım. Çok şey öğrendim. Sıkıntılı günlerimde oldu ama hayatımı o deneyimlerin üzerine inşa ettim. Şöyle söyleyebilirim; eğer yaşadığınız şey hakikiyse hiçbir şey kaybetmezsiniz.
Çok zengin bir ailenin hayatını mı izleyeceğiz?
Diziye başlamadan konuşmuştuk. “Zenginliği sadece güzel evler, kaliteli kıyafetlerle göstermeyeceğiz. Gerçek zengin nasıl olur, bunu göstermek istiyoruz” denmişti. Uygulamada da gerçekleşti.
Bütün gün bu zengin hayatın içinde yaşayıp akşam normale dönmek garip değil mi? Tabii maddi durumunuzu bilmeden konuşuyorum...
Ultra zengin olmadığımı nereden biliyorsunuz? Şaka bir yana oyunculuk kendi doğası gereği şizofrenik bir iş. Ama zengin hayata özendiğimi söyleyemem. Setteki arkadaşlarla da bazen konuşuyoruz, zenginlerin hayatı tercih edeceğim bir hayat değil. Avantajlarından çok dezavantajları var. Zaten hep derler, malın mı var derdin var. Sette zengin bir işadamı olsam da evime gittiğimde daha zenginim.
Sizi ilk kez böyle zengin, karizmatik bir işadamı olarak izliyoruz değil mi?
İlk defa bu kadar hükümran bir karakteri oynuyorum. Tiyatro kökenli bir oyuncuyum. Televizyon işlerinde nasıl reaksiyon alacağınızı kestirmek zor.
Tiyatroda oyunculuğun yanı sıra yönetmen kimliğiniz daha ağır basıyor. Televizyona geçişiniz nasıl oldu?
Çok idealist bir tiyatrocuydum. Antalya’da oynuyordum. Siyasi dengeler değişince işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kaldım. Sektördeki birçok arkadaşım“İstanbul’a gelmelisin” diyordu.
Siz de geldiniz...
Aslında gelirken çok da korktum. “Aç mı kalırım, ne yaparım” diye düşündüm. Sonra buradaki işler yüzünden tiyatroya biraz ara verdim. Pişman mıyım? Değilim. Ama beni televizyon sektörünün parası cezbetmedi. Özellikle sinemada içime sinen çalışmalar yapıyorum.
"Birbirimizi acımasızca eleştiririz"
İntikam dizisinin en kötü karakteri Şahika (Arzu Gamze) ile evlisiniz. Nasıl bir duygu eşinizi ekranda öyle görmek?
Onu öyle izlemek çok eğlenceli. Birbirimizin mimikleri ve replikleriyle eğleniyoruz. İki taraf da oyuncu olunca birbirimizin işlerine teknik gözle bakabiliyoruz.
Aynı sektörde olmak zor mu peki?
Konu oyunculuk olunca birbirimizi çok acımasızca eleştiririz. Hep aynı sektörde olmanın çok zor olacağını söylerlerdi. Öyle bir şey yok. Biz 20 yıldır evliyiz. Önemli olan insanın hayatta nereye koşmak istediği ve tabii aşkla sevgi...
İkinizin de yoğun bir set programı var. Bu tempodan evliliğiniz nasıl etkileniyor?
Son 2 senedir ev hayatımız yok. Ben geç geliyorum, o erken çıkıyor. Bazen birbirimize not bırakıyoruz. Yıpratıcı...
Röportaj: Aslı Öztürk
YORUMLAR