Kanalın eski çalışanlarını duvara astığı listeyle kovdu mu gerçekten? Çalışma arkadaşlarıyla hep dost gibiydi, peki ya şimdi? Cevapları Acun’dan aldım, ama yetinmedim çevresindekilere de “Kimdir Acun Ilıcalı” diye sordum.


Yıllar önce Show TV’de montaj odasındaydı... Saatini aşmıştı ama ben “Çık, sıra bende” demedim. İyi ki demedim çünkü o montaj odası bize ait değilmiş. O da zaten “Kapat kapıyı burası habercilerin değil” dememişti. Ardından başarılı bir televizyoncuya, ünlü simaların can dostu bir maceracıya, geniş kitlelerin aileden saydığı bir ekran fenomenine, programlarıyla ekran başına toplayan bir reyting canavarına, yüksek uçan hızlı kaçan lüksleriyle kıskanılan bir adama, Acun Medya ile bir tür eğlence fabrikatörüne dönüştü. Doğal olarak artık her attığı adım, özel hayatı magazin basını için ilgi çekici; ama bu hususlarda pek ketum ve dikkatli...


2004 sonunda birkaç yakın arkadaşını da yanına alarak kurduğu Acun Medya’da patronluğa zaten adım atmıştı. Ama şimdi durum bambaşka. Onun artık bir ulusal televizyon kanalı ve hikâyesinin pek orijinal yanları var. Bir anekdotla tarif edeyim durumu: Geçenlerde bir arkadaşım Acun’un 44 yaşında olduğunu öğrenince, kaçırdığını sandığı treni peronda bulan birinin “Ohh” çeken ifadesiyle “Hımm, daha zamanım varmış” dedi. Acun Ilıcalı’nın hayatı, insanların kendini tarttığı ulusal bir kantar, sosyolojik bir olay artık. Toplumun gözünde o, kendilerine en çok benzeyen en başarılı insan; sevaplarıyla, günahlarıyla akılları kurcalayan, yeni tariflere zorlayan pek çok sorunun yanıtıdır: Yola çıktığı ve vardığı noktalara, aradaki yolculuğa bakılınca “en başarılılarımız” listesinde neden ilk sıralardadır? Peki, başarı nedir? Kadıköy’den müdürünü arayıp “Fransa’dayım” diyen, “Acun nerede” diye sorulduğunda kabloların arasından uykulu gözlerle bakan Acun, şimdi toplumsal pusulada kuzey oldu. Ortalama bir oyuncuyken hayallerinin ötesine geçen Alp Kırşan, sıfırı tüketmişken mesleğinin vazgeçilmezi olan Özge Ulusoy, vergi listesine giren Burcu Esmersoy, kendini bir anda dizi setinde bulan Hakan Hatipoğlu, reklam yüzü olan Merve Oflaz ve daha pek çok isimde Acun’un başarı öyküsüne katıldı. Belki de sırrı burada; başarıyı paylaşa paylaşa yalnız başarılı bir insan değil, “başarılı bir insan topluluğu” haline gelmesinde... Onun başarı öyküsünün her aşamasında hile, tesadüf, siyasi yatırım arayan oldu. Bu nedenle aslında toplumla müzakere ede ede geldi bu noktaya; müzakereyse başarı hikâyesini meşrulaştırdı, onu izleyenlere de az çok paylaştırdı. Ve bu noktaya gelirken, sanki Yılmaz Erdoğan’ın Neşeli Hayat filminde dile getirdiği “Bu hayatta rölantisi kuvvetli olacak insanın” tavsiyesine uydu. İşine baktı, doğru bildiğini yaptı, haklı çıksa başa kakmadı, haksız çıksa kendini agresifliğe vurmadı. Şimdi, “Yeteneğim Türkiye’yle sınırlı değil” diyor, biz de dünya kantarına çıkmasını merakla bekliyoruz.


"Aynaya bakınca şeytanı görüyorum"


Aynaya bakınca ne görüyorsun?

Şeytanı görüyorum.


Yani sormak istediğim, hep başarılıydın ama medya patronu değildin. Hesap verdiğin yöneticiler vardı, şimdi en tepedesin.

TV8’i almak benim için başarı değil. Sonrası önemli. İnşallah seneye aynı soruyu sorduğunda aynaya baktığımda ne gördüğümü söylerim ve bu iyi bir şey olur. Şu an sadece başarıya teşebbüs etmiş birini görüyorum.


İnançlısın biliyoruz ama ısrarla “Hiç ‘İnşallah bir kanalım olur’ demedim” diyorsun. Bu durumda inancın rolü nedir?

Hep “Hayırlısı olsun” derim. Meslek hayatım boyunca hep kötü bir şey oldu ve ben de hep “Tüh” dedim. Sonra da hep on katı güzel bir olayla karşılaştım. Dünya kupasına gidemedim, ama Acun Firarda’yı yapmaya başladım. Gece geç giriyorum diye sinirlendim ve Fear Factor’ı yapmaya başladım. Hayatımdaki tüm negatiflikler pozitif sonla bitti. Öyle direkten döndüm ki en büyük hayalim bile bunun yanından geçmezdi. Kanalım olsun falan, bunlar çok iddialı hayaller...


İnsanlara tepeden bakarken bulursan kendini “Demek böyle olması gerekiyormuş” der misin? “Acun da değişti” dedirtir misin yoksa dizginler misin kendini?

Dizginlememe gerek yok çünkü yapımda insanlara tepeden bakmak gibi bir şey yok... Bunlar benim ailemden öğrendiğim değerler ve hiçbir zaman da kaybetmeye niyetim yok. Ne parayla adam olunur ne de başarıyla. Hangi insanın daha değerli olduğunu kimse bilemez. Herkes bir yetenek sahibi olmayabilir ama iyi insan olmak herkesin kendi elinde. Birini yeteneksiz, başarısız diye suçlayamayız ama kötü diye suçlayabiliriz. O yüzden iyi olduğunu düşündüğüm insanlara karşı aşırı sempatim var. Onlara iyilik yapmak istiyorum devamlı.


Muhabirlikten medya patronluğuna, Acun Ilıcalı... Bu cümle herkesin dilinde ama şöyle bir detay daha var ki yıllar önce popçulardan birkaç kelime alabilmek için saatlerce gece kulüplerinin önünde bekleyen gece emekçileri de dahil seninle birlikte bu yola giren herkes şu anda itibarlı bir işe sahip. Seninle zamanında arkadaş olmalarımı şansları yoksa herkes çalışmanın karşılığını alır mı?

Çok iyi bir nokta yakalamışsın. Bizim şirkette bir unvan yok. Herkes işin ucundan tutar. Acun kanal sahibi olduğu zaman burada gördüğün herkes bir kanal sahibi olmuştur. Onlar da kanaat sahibidir. Arkadaşlarına “Biz kanal aldık” derler. Ben doğru adamları seçtim, onlar da tahmin ettiğimden fazlasını verdiler. Ben de kanal aldım.


"Kotçu dükkânını artık kaldıramam"


Hayatının kelimesi hangisi? Risk, şans, mutluluk, reyting...

Mutluluk. En zor durumda bile mutlu olmayı başardım ama birbirine zincirle bağlı cevaplar. Mesela reyting de mutluluk getiriyor. Şansa da inanırım ama...


Seni bu günlere getiren ne? Şeytan tüyü, iyi insan olmak, insanları tanımak, sezgiler...

Sezgilerim. Yurtdışındayken bir gün otomobille 357 km hız yaptım. Yattığımda fark ettim ne yaptığımı. Ben böyleyim. Konsantre olup fazla risk alırım, sonra “N’aptım ben” derim. İki kere batmış “Var Mısın Yok Musun”u yaparım mesela. Manyaklık bu! Survivor da batmıştı benden önce, ısrarla yaptım. Gidip iki bölümde deneyemiyorsun ki. 50 bölüm parasını alınca veriyor formatçı. Bunlar ancak sezgiyle olur...


Uzun bir çekimden çıktın ve dört kişi aramış. Kanal patronu, ana sponsor, yönetmen Mustafa ve İMKB’deki adamın... Hepsi de “Çok önemli” diyor. İlk hangisini ararsın?

Yönetmen Mustafa’yı... Çekimle ilgili acil bir durum olmuş olabilir. Öbürlerinin sebebi de Mustafa’dır diye düşünürüm. “N’aptık Mustafa” derim.


Hayatının kırılma anı?

Show TV’ye girdiğim gün. Manevi anlamdaysa, annemle babamı kaybettiğim gün.


Aldığın kanalın anahtarını teslim edip ilk işin olan kotçu dükkânına döneceksin... Hangi şartlarda dönmeyi kabul ederdin?

Kotçu dükkânını artık kaldıramam. Eğer hayat kurtarma yoksa işin içinde, hiçbir koşulda dönmem. Düşünsene, başarılı olsam kotçu dükkânım vardı. Öte yandan şimdi başlasam çalışmaya sıfırdan, hayatta bu noktaya gelemem. Muhabirlikte yürümek çok zordur. Ciddi enerji, sabır gerektirir. Hayatımın en büyük enerjisini Acun Firarda için harcadım. 4 yıl sokaklarda, uçaklarda yaşadık.


"Kimsenin kaçta gelip gittiğine bakmam"

Seninle çalışmak isteyen çok genç var. Çok zor, nasıl seçeceksin? Mesela Gezi olaylarında pırıl pırıl üniversite öğrencileri vardı ama senin siyasi görüşüne ters gençler... Onların seninle çalışma şansı olur mu?

Hiçbir iş görüşmemde kimsenin siyasi görüşünü sormadım. Kaldı ki farklı siyasi görüşlerden insanların olmasını tercih ederim. Toplumun aynası olan bir şirket olsun ki toplumun her kesimine hitap edebilsin. Ben hayal ettiği her şeyi yapan, iş konusunda dünyanın en şanslı insanlarından biriyim. En sevdiğim işi yaparak bu noktalara geldim ama üzülerek söylemeliyim ki bu röportajı okuyan büyük bir yüzde istediği işi yapamayacak. İş sizi istediğinde buluşabilirsiniz ancak. O yüzden şunu yapın, bunu yapın diyemem. Alsak alsak 20 kişi alırız. Bizimle çalışmak isteyen kaç kişi vardır sence.


10 binler?

Ben sana söyleyeyim. 10milyon kişi vardır. Abartısız...


Sen fırlama bir muhabirdin. Fransa’daymış gibi İstanbul’dan yaptığın yayını bilmeyen yok. Sen hayatta oyuna gelmez misin?

Olağanüstü serbestlik getirdim onun yerine. Ben çok hareketli bir muhabirdim ama öğleden sonra mutlaka uyurdum. O zaman çok anormal bir durumdu bu ama bir şekilde kabul ettirdim. Muhabirken çok yaramazlılar yaptım; çok disiplinli bir sistemdi benim zamanımdaki. Şu an öyle bir sistem uygulamıyorum. Kimsenin kaçta gelip gittiğine bakmam, üç gün gelmesin “Neredeydin” diye sormam. İşteki performansına bakarım. Önemli bir kıstasımda bana bağlılığı. 2 ay çalışmaz mesela, ofiste takılır ama önemli bir operasyon olduğunda en zor görevi verebilirim. Soruna dönersek, zamanında yaptığım fırlamalıklara, oyunlara kimsenin artık ihtiyacı yok, çünkü ben her şeye izin veririm zaten, yalana gerek kalmaz. Biri öyle bir şey yaparsa da kızmam.


"İnsanlar müsaade ederse, ekibimle çalışmak istiyorum"


TV8’i aldıktan sonra haberleri kaldırman çok konuşuldu. “Kanalımda haber yapmak istemiyorum” dedin. O departmanda çalışanlara da ihtiyaç olmayacaktı, tamam. Peki neden o insanlar isimlerini duvara asılmış bir kâğıttan okudular?

Olayın olduğu gün kanal kontrolü bizde değildi. Kanalın el değiştirdiği geçiş sürecinde görevlendirilmiş arkadaşların yaptığı bir şey. Bizimle uzaktan yakından alakası yok.


Eski TV8 yönetiminden insanlar mı yani?

Evet eski yönetimden bir, iki kişinin yaptığı yanlış bir hareket...


Bilsen durdurur muydun?

Tabii ki durdururdum. Öyle bir şey olamaz benim olduğum yerde. O listeleri asan da belki kanalda çalışmıyordur. O durumu tam bilmiyoruz. Orada değildim olay olduğunda.


Bundan sonra her harekette “Acun sen de eski muhabirdin bunu nasıl yaparsın, ne çabuk unuttun geçmişini” denecek...

Buna sadece gülüyorum. Başka kanallarda, gazetelerde de aynısı yapıldı. Tazminatlar verildi, herkes kendi yoluna devam etti. Bundan daha normal ne olabilir? Bunları yazanlar da belli bir çevre zaten. Sokakta yürürken kimse sormuyor. 150 kişilik bir ekibim var. İnsanlar müsaade ederse kendi ekibimle çalışmak istiyorum. Kendi ekibimi mi kovayım? 10 yıldır birlikte çalıştığım arkadaşlarıma “Ben kanal aldım güle güle”mi diyeyim? Bu neyin tepkisi anlamakta zorluk çekiyorum.


Röportaj: Nazenin Tokuşoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.