Oben Budak, Habertürk Gazetesi'nin en eğlenceli kalemlerinden biridir. Görev icabı gece hayatının ritmini tutuyor kendisi, o eğlenceli olmasın da kim olsun öyle değil mi?


Oben o kadar marifetli bir adam ki, vokalistlikten VJ ve DJ'liğe kadar yapmadığı iş yok. Üstelik arada bir de kanseri alt etme hadisesi var ki dinlerken ağzım açık kaldı. Biz son kitabı "Hayvan" vesilesiyle buluştuk. Konsepte uygun olsun diye yağmur, çamur dinlemeden Kilyos'ta ormanda acayip fotoğraflar çektik...



Kendini tanıtır mısın?


İstanbullu bir ailenin üyesiyim. Paşa dedem filan yokmuş ama eski İstanbullu'yuz. Taksiciler muhabbeti açınca komik oluyor, "Nerelisin abi" sorusunun cevabı İstanbul olunca, "Tamam da baban nereli" diye lafı uzatıyorlar. Neredeyse yok gibi az sanırım bu durum.



Küçükken mi başladın yazmaya? Masallar uydurur muydun?


Valla bizim evde masal uydurma işlerine annem bakıyordu. Her erkek çocuğu gibi annesini parmağında oynatan biri olduğum için, masal işlerine karışmazdım. Yazma işine küçükken başlamadım, o zaman başka hayallerim vardı. Apartman boşluğunda konser verip komşuları delirtirdim.



Şarkıcı mı olmak istiyordun yani?


Evet, kesinlikle. Vokalistlik yaptım bir dönem. Üniversitenin ilk yıllarında Gaye Sökmen'in ajansında modellik yaparken, Şebnem Ferah'ın ilk klibinde oynadım. O sayede ünlü ses teknisyeni Alp Turaç'la tanıştım ve kendimi stüdyoda piyano başında Sertab Erener'e şarkı söylerken buldum. Sonra Ajda Pekkan'la çalıştık uzun süre. Aşkın Nur Yengi'nin vokalistliğini yaptığım günleri de unutmamam gerek.



Neden devam etmedin peki?


Tam albüm yolunda ilerlerken kansere yakalandım. Aynen filmlerdeki gibi oldu her şey. Doktorlar akciğerimin kötü bir durumda olduğunu, bir hafta içinde ameliyat olmam gerektiğini, hayati tehlike bulunduğunu söyledi. Kim olsa zor bir durum tabii ama üniversitede okuyan, hayatında güzel gelişmeler olan biri için travmatikti. Bu konuyla uğraşmaktan, her şeyden soğuduğum bir dönem geçirdim. Albüm meselesi de o arada kaynadı gitti. Şimdilerde istiyorum ama vakit bulamadım henüz.



Hangi okullara gittin?


Babam subay olduğu için öyle çok gezdik ki, neredeyse her sene başka bir yerde okudum. Sonra Kocaeli Üniversitesi'nde işletme okumaya başladım ki benim ruhumda biri için çok zor yıllardı. Eziyet gibi geçen 3 seneden sonra ayrılıp İstanbul Üniversitesi Devlet Konservaturarı'nda opera-şan okumaya başladım. O yıllarda bir yandan da Kral TV'de VJ'lik yaptığım için hatlar hafif karıştı tabii. Okul kantinine gittiğimde Kral'da çaldıklarıma gönderme yapıp Mahsun Kırmızıgül şarkıları söylüyorlardı.



Şimdi bir yandan da DJ'lik yapıyorsun...


Hayatımı biraz da tesadüfler yönetiyor aslında. Sertab'la çalışırken albüm tanıtımı için Star TV'ye gitmiştik. O çekimdeyken Kral TV'nin yetkililerinden biri beni gördü ve odasına çağırdı. Deneme çekimi yapmak istediler. Sertab programı bitirip çıkana kadar ben işi bağlamıştım. Aslına bakarsan DJ olmayanların bu işi yapması hadisesi, ben başladığımda bugünkü kadar yaygın değildi. Hatırladığım bir Tolga Akyıldız vardı. Sonra benim oluşturduğum alteregom Discoben bir marka haline geldi. İnsanın hobisinin işe dönüşmesi çok keyifli bir şey.



"Sertab'a çok şey borçluyum"




FHM'in yayın yönetmeniydin...


Evet, basın hayatım dergilerle başladı. FHM'e ufak tefek işler yaparken Aktüel'de de ünlülerin kulislerini görüntülediğim bir yazı dizisine başladım. Aktüel o ara Eurovision birincisi Sertab'la röportaj yapmak istiyordu. Ama Sertab kimseye "Evet" demiyordu. Cengaverlik yapıp röportajı kapabileceğimi söyledim. İlk haberim kapak olarak yer aldı. Şimdi düşünüyorum da Sertab'a çok şey borçluyum, havalı girişimin nedeni oydu. Ardından Harper's Bazaar'a erkek moda çekimleri yaptım.



Dergiciliği düşünmüyor musun artık?


Valla stil gurusu Alexander Kokoskeriya'yla beraber online dergi çıkarıyoruz.



"Annemi kaybedince asıl acıyla tanıştım"




Seninle iş arkadaşıyız, Habertürk'te çok eğlenceli yazılar yazıyorsun.


Kurulduğundan beri Habertürk'teyim. Eğlenmeyi seviyorum, bunu da yazılarıma döküyorum. İş olarak değil de hobi olarak bakınca insan daha yaratıcı olabiliyor.



Çok renklisin, cıvıl cıvılsın hep, seni üzen şeyler de oluyordur...


Çok majör şeylere üzülmeyi ilke edindim. Hastayken tek işim yataktan tavana bakmaktı, böyle uzun bir süre geçirdim. Ameliyat sonrası kendime "Oğlum ölüyordun, farkında mısın" dediğimi hatırlıyorum. Sonrasında annemi de kaybedince asıl acıyı tanıdım. Bu yüzden sevgilim aramış, aramamış, terk edilmişim bunlar koymamaya başladı. Timsah vaziyeti yerlerde süründüğüm dönemler oluyor ama bunları paylaşmadığım için sadece gülen yüzümle hatırlanıyorum.




"Kendinizi güncellemeniz lazım"



İlk kitabın Falan Filan'da sevgili kazığı yemiş bir kızın aşkı ve ihaneti yorumlayışını anlatmıştın. Böyle biri gerçekte var mı?


Böyle birçok kişi var. Hemen herkes kötü biten ilişkisini unutmak için saçma kişilerin peşinde koşarken bulmaz mı kendisini? Falan Filan biraz bu konuyla alakalıydı. Çevremden ve kendi yaşadıklarımdan esinlendim.



Sen de gözlemliyorsundur, bu dönemde ilişki kurmak biraz zor mu?


İlişki kurmak zor değil ama kendinizi güncellemeniz lazım. Aşkın peşinde koşuyorsan çok gözyaşı dökeceğin kesin. Zira artık seks 1-0 önde. Kime sorsan "Aşk arıyorum" diyor ama birini bulunca ona zaman ayıramıyor. Öncelikler değişti. Sevgiliden çok sadece sevişebileceği insanları seçiyor herkes. Yeni ilişki türü bu aslında.



Evlilik kavramını yitiriyor muyuz?


Kavramı yitireli çok uzun süre oldu, uzatmaları oynuyoruz. Dedim ya insanların öncelikleri değişti, kimse kimseyi çekmiyor! Artık birlikte bir hayat düşlemiyor insanlar. Düşlese de bir süre sonra tek başlarına uçmak istiyorlar. Çünkü günümüz şartları çok ağır.



Sadık insan nasıl bulunur?


Sadakat konusunun abartıldığını düşünüyorum. Kimse kimsenin sonsuza dek sahibi olmamalı. Aldatmayı hiç yaşamamış kaç çift vardır ya da aldatmadığı halde mutlu olan kaç çift? Gerçek hayatta herkesin içinde şeytan var.



"Erkekleri rahat bırakın, kadınları fazla sallamayın"


Tanışır tanışmaz seks yapmayıp beklemek ilişkiyi uzatır mı?


Bu işlerin genel geçer kuralları olduğunu sanmıyorum.



Kızlara tüyo verir misin?


Sevgililerinizi rahat bırakın. Küçük şeyler için söylenip haklıyken haksız oluyorsunuz.



Erkekler için tüyo verir misin?


Kadınları fazla sallamayın, zaman zaman hormonal dengesizlikten ne yaptıklarını bilmiyorlar.



İlişkileri, çıkar için olanlar ve gerçek aşk diye ikiye ayırabilir miyiz?


Ayırırsan, gerçek ilişki dediğin şeyin artık tarih olduğunu söyleyebilirim. Çünkü her alanda çıkar ilişkisi mevcut. Ününü parlatmak istediği için ilişki yaşayan starla, ailesinden bıktığı için evlenmek isteyen kızın mantığı, bir yerden kesişiyor aslında.



Günümüz genç kızları nerede hata yapıyor?


Son dönemde çapkınlıkta kadınlar erkekleri solladı. Geneli skor peşinde. Av sırasında o kadar agresifleşebiliyorlar ki, geceleri kadınlardan korkuyorum.



Enteresan ilişkilere şahit oluyorsundur...


Sosyetedeki bazı hanımların şoförüyle beraber olduğunu duydum en son. Hangi davette otomobilin kapısını açan yakışıklı bir şoför görsem, gülmeye başlıyorum.



"Türkler icraata gelince çekingen"




Peki yurtdışında gece hayatı ve ilişkiler nasıl?


Orada bizimkiler gibi kasmıyorlar. Türkler bakışmada dünya rekoru kırabilir ama iş icraata gelince daha çekingen davranıyorlar. Geçen hafta New York'taydım, bir kadın yanıma geldi ve karşı masadaki 5-6 kişiyi gösterip kaldıkları otel odasında bir parti vereceklerini, katılmak isteyip istemediğimi sordu. Orada insanlar bu kadar rahat. Bizde kompleks var maalesef. "Teşekkür ederim, istemiyorum" demeyi beceremiyoruz. Hemen "Ne münasebet" diye küstahlaşmaya başlıyoruz. Kiminin uzun süren ilişkisi var ama başkalarıyla yatma hakkı da var. Kimi de gündelik ilişkiler peşinde. "Doğru ya da yanlış" demiyorum. Gözlemlediğim bu.



Duyduğunda şaşırdığın seks hikâyeleri oluyor mu?


Mesleki deformasyon böyle bir şey sanırım; öyle şeyler gördüm ki artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor. Son kitabımda bahsettiğim bir köpek kılığına girip sevişme hikâyesi var ki, onu duyduğumda şaşırmıştım. Bildiğin köpek ağızlığı takıp, popolarına da takma kuyruk monte edip köpek olan insanlar var. Kim normal, kim anormal ipin ucu kaçtı artık.



Uygunsuz teklif alıyor musun?


Gece kulübünde DJ'lik yaparken notlar gelmeye başlıyor. Kimi şarkı istiyor, kimi de telefonunu yazıyor. Kaldığı otelin oda anahtarını yollayan biri de olmuştu.




"İlişkilerde ne kadar hayvanlık yapıyorsan o kadar kazanıyorsun"




İkinci kitabın Hayvan çıktı. Hayırlı uğurlu olsun.


Teşekkürler... Falan Filan çıktığında insanlar o kadar büyük bir ilgi gösterdi ki, bütün kış eve kapanıp Hayvan'ı yazdım. İlkinde kadınların ilişkilerini anlatmıştım, şimdi de erkek dünyasına el attım.



İsmi çok ilginç, nasıl buldun?


Arkadaşlarımın ilişki hikâyelerini dinlerken baktım genelde adamların ardından "Hayvan" deniyor. Şunu da biliyorum ki, ilişkilerde ne kadar hayvanlık edersen o kadar kazanıyorsun. Bazen kadınlar çok yakınabiliyor ama yine de ayrılmıyorlar. Demek ki adamlarda bir hikmet var. Bu yüzden hayvan adamlar hakkında yazmaya başladım.



Kitabında "Hayat=seks, kadın=zevk, ilişki=esaret" diyorsun.


Biraz o hale geldik maalesef, hayatlar artık seks için yaşanıyor. Kitabımın kahramanı Cemal'in de yaptığı bu. Zevk almak için kadınlara başvuruyor ama karşı taraf ilişki talebinde bulununca topukluyor. Erkeklerin neden böyle davrandığını anlatmak için bir kitap yazdım.



Neden öyle davranıyorlar?


"Hayvan" diye tanımlayabileceğimiz adamların hayata bakış açıları böyle çünkü. Kaçtıkları bir şeyler var elbet, kitabımda anlattım.



Zamanında çok mu şımartılıyorlar?


Hemen hepsinin tedavi olmayan derin bir yarası var. Bağlanmaktan da sorumluluktan da kaçıyorlar. Sanırım kadınlara göre daha gerçekçiler ve ne istediklerini farkındalar.



Kahramanın Cemal kişiliğinde biri nasıl bir kadına âşık olur sence?


"Deli deliden, imam ölüden anlarmış" sözü bu duruma çok uygun. Kendisinden daha fena bir kadın olan Bige'yi görünce olanlar oluyor.



Esasında hepimizin içinde biraz hayvanlık yok mu?


Tabii ki var. Hepimiz gün geçtikçe daha da bencilleşiyoruz. Zaten kitabımın ilk cümlesi de "Hayvanın kadını erkeği olmaz, hayvan hayvandır".



"Ayrılalım" kelimesi çok kolay sarf edilirken, "Seni seviyorum"u duymak bir o kadar zorlaştı.


Siz kadınlar ne meraklısınız şu "Seni seviyorum" cümlesine yahu... Halbuki, bugüne kadar "Seni seviyorum" dediklerini hafızanda canlandır, hemen soğursun o cümleden.



Gece hayatında birçok "Hayvan" hikâyesine rastlıyorsundur...


Bir keresinde taksiyi durdurup yanındaki adamı aşağı atan bir kadın görmüştüm, gerçekten fazlaydı! Adam taksiden yere uçtu resmen. Sonuçta o senin sevgilin, yapmışsa bir hata git evde konuş.


Röportaj: Helin Avşar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.