Yıl 1983... Yeni çıkan YÖK yasasıyla üniversiteden atılan pek çok aydın arasında genç bir asistan da var. Serdar Turgut’un hayatında yepyeni bir sayfa açılıyor. İşsiz Serdar, gazeteci olmak için başvurduğu Güneş’te Güneri Cıvaoğlu tarafından işe alınıyor ve 30 yıllık bir serüvene böylece adımatıyor. Neredeyse dolaşmadığı gazete kalmıyor. Hürriyet, Güneş, Cumhuriyet, yine Hürriyet ve aynı gazeteninWashington temsilciliği derken Akşam’a genel yayın yönetmeni oluyor. Oradan da Habertürk’e geçen Serdar Turgut’un mesleğe bakış açısı... diye bir giriş yapacaktımama onunla konuşmaya başlayınca bütün bu cümlelerin nasıl abes kaçacağını hemen anladım. “Salaklığın âlemi yok” dedimkendime. Çünkü karşımda gerçekten uçuk bir insan, pek çok şeyi aşmış bir hayat filozofu vardı. Ben de biraz ayak uydurmaya çalışınca “uçuk üstü” bir söyleşi çıktı ortaya. Ama baştan söyleyeyim, sözünmülkümuhatabında değil sahibindedir.




Amerikan Rüyası’ndan uyanabildiniz mi yoksa Yeni Dünya aşkı devamediyor mu?


SeverimAmerika’yı ama âşığı olduğumsöylenemez. Amerikan yaşamı berbattır. Sadece popüler kültürü ilgimi çekiyor artık.




Doğru söyleyin, Amerikan ajanı olabilir misiniz?


Onlara akıl danıştığıma göre bir türlü ajanımherhalde




“Bir türlü” nasıl oluyor?


Ajan olma ihtimali bulunan bazı Amerikalılarla görüşüyorum. Onlar da bana bilgi almak için zaman zaman sorular soruyor.




Aman 007 Bey, sorduğuma pişman oldum. Rana Hanım’la tanıştığınızda evliymişsiniz? Ne oldu da gözünüz karardı?


Gazetede oturuyordum. O da bir iş için gelmiş. İlk görüşte âşık oldum. “Hapı yuttun oğlumSerdar” dedim. Ve işte gördüğünüz haldeyim.




“Seksüel mazoşistim fetişlerim de var!”


Kolay tavlayabildinizmi bari Rana Hanım’ı?


Zordu. Evli olmamda işleri güçleştiriyordu. Toplumsal baskılar, boşanmalar filan derken aştık hepsini...




Yazılarınızda Rana Hanım’ın çok konuşmasından şikâyet ediyorsunuz...


Yahu Amerika’da ünlü Niagara Şelalesi’ne gittik. Onun sesinden şelalenin sesini duyamadım. Öyle sivridir sesi.




Her yerde seçebilirmisiniz sesini?


Kesinlikle. Sen de duyarsan anlarsın.




Siz de pek kolay bir adam değilsiniz...


Ben de onu diyecektim, değilim! Ve zor adam zoru seçti.

Mazoşist bir yanınız var mı?


Tabii. Seksüelmazoşistim. Fetişlerimde vardır. Fetişizmile mazoşizmbuluşur bende.




Bilseydim hediye kırbaç getirirdim. Aldattınız mı hiç Rana Hanım’ı?


Eskiden bana yazdığı açık bir çek vardı. “Yurtdışına çıktığın zaman ne istersen yap ama benimetki alanımda, yani İstanbul’da yasak” derdi.




Peki siz bu çeki bozdurdunuz mu hiç?


New York’ta tek gecelik ilişkilerim olmuştur. Ama aldatma sayılmaz bu.




Hop, durun bir dakika! Benim ahlak anlayışıma ters bu işler. Bedenlerin buluşması aldatma değil midir? Bunun Amerikalısı, Türk’ümü var?


Aldatma daha farklı. Açıklık getirelim. Benimorada bir yeraltı dünyamvar. Bildiğin yeraltına inerim. Orası seksüel ilişkilerin olduğu bir dünyadır.




Kucağında kedisiyle Marlon Brando’yu göremeyiz orada yani...


Yok, Godfather’ın yeraltı dünyası gibi değil. Kendine özgü kuralları vardır o yerlerin. Parasız cinsel ilişkiye giren de vardır, fahişesi de. Ama normal hayatını yaşayan insanlar da gelir. Bunlar özel kulüplerdir. Ben yaşayacağımı orada yaşarım. Yani parayla seks filan değil. Yanlış anlaşılmasın.




Tövbe estağfurullah. Peki Rana Hanımaynı şekilde davransa rahatsız olmazmısınız?


Olurumtabii.




“500 kadınla yatma fırsatını kaçırdım!”


“Mazoşizm, fetişizm” derken biraz da faşizmvar sizde galiba. Ben yaparsamserbest, karımyaparsa yasak.


“Yasak” demedim, “Rahatsız olurum” dedim.




Peki böyle bir durumda tepkiniz ne olur?


Valla hiç bilemiyorum.




Peki yapmayacağından emin misiniz?


Hayır, hemneden olayımki?




Bunun cevabı bende yok tabii. Peki korkak bir insanmıdır Serdar Turgut?


Oldukça.




Yazı yazarken mi gelir bu korku?


Tamaksi, yazarken hepsi geçer. Hayattan korkularımvar benim.




En korktuğunuz şey ne?


Şimdi çocuğumla ilgili korkularım var.




Kaç yaşında oğlunuz?


10. Akıllı ve zeki olduğu için çok mutluyum. Sosyal ortamlarda benden çok daha iyi.




Asosyalmisiniz?


Maalesef. Sadece konuşamadığım için hayatımda en az 500 kadınla yatma fırsatını kaçırmışımdır.




Özür dilerim Bay Iglesias.


Tek eşlilik sizin tabiatınıza uygun değil galiba. Tek eşlilik kadının da, erkeğin de ruhuna aykırıdır.




Rana Hanım’la bu kadar uğraşıyorsunuz; ya o yazar olsaydı da sizi ti’ye alsaydı?


Hayatımda en zevk aldığımşey şudur; karşımda bir köşe yazarı olsun, onunla kavga edeyim.




Ben karınızı soruyorum. Gece boğmak istemezmiydiniz onu?


Hayır, yazıyla boğardım.




Rana Hanım gerçekten “cadaloz” mu?


Sert, güçlü bir karakterdir. Evde evle ilgili her türlü kararı o verir.




İlk günlerde çok süründürdü mü sizi?


Hem de nasıl... Düşünsene, bir yandan evliyimama o zamanki karım yurtdışında. Rana ile gayrimeşru bir ilişkimiz var topluma göre. Onu ikna etmeye çalışıyorum. O da beni bir an önce kafasına göre düzene sokmaya çalışıyor. Alkolik oluyordum.




Rana Hanım’ın kocası olmakmı zor, Serdar Turgut’un karısı olmak mı?


O benimkarımolmaktan, ben onun kocası olmaktan çok hoşnut olmayabiliriz zaman zaman.




‘Ertuğrul Özkök gizli eşcinsel olabilir!”


Şimdi hayatınızdaki bir başka önemli insana gelmek istiyorum. Ertuğrul Özkök.


O eskiden önemliydi.




Hoppala, yoksa dedikleri gibi çok mu çabuk insan harcıyorsunuz?


Biraz düşündükten sonra harcıyorum.




Size gazetede ilk köşeyi veren Özkök değil miydi?


Yayın yönetmeni oydu, başkası veremezdi zaten. Ama belki de ben almışımdır.




Nasıl yani?


Hürriyet’in Washington temsilcisiydim. Amerika’daki evime misafir olarak geldi. Haftada bir de gazeteyemizah yazıları yazıyordum. Türkiye’ye dönmek istediğimden, “Yazıları 7 güne çıkaralım” dedim. Ben formüle ettimyanimeseleyi.




Yani o vermedi, siz aldınız.


Ertuğrul’un yaptığını küçümsemek istemiyorum ama durum aynen anlattığım gibi.




Bu arada özel olarak görüşüyor musunuz?


Son günlerde değil. Zaten genelde o aramaz ben arardım. Sıkıldım galiba tek taraflı aramaktan. Aramıyorum artık.




Arkadaşlığınızı dondurmuş durumdasınız yani?


Hiçbir şeyi dondurmadım. O kendisi için yaptığı bazı tanımların içinde yaşıyor şimdi.




Siz nasıl tanımlarsınız onu?


İ.. dir o. (Gülüyor...)




Aman Serdar Bey!..


Herkes gizli eşcinsel olabilir. Ertuğrul ise özellikle olabilir. Onun da benimde kadın yönümüz vardır. Kendi yazdığı için söylüyorum.




Küçük dilimi yutacağım.


Ruhunun bir yanında kadın olduğunu biliyorum. O da söylüyor zaten. Zaten iyi insanlar, iyi erkekler öyle olur.




Bir zamanlar Burhan Ayeri için de “Gizli eşcinsel olabilir” demişsiniz.


Bu çok eskide kaldı. O zaman gazeteye aldığımve eşcinselliklerini deklare etmiş insanlara öyle sert tepkiler veriyordu ki “Bu kadar tepki koyan insanın içinde gizli eşcinsellik duyguları olmalı” demiştim.




“Başkası ödüyorsa en iyi şarabı içerim”


Geç yaşta baba olmanın avantajları ve dezavantajları neler?


Birikimleriniz fazla olursa çocuğunuza daha iyi imkânlar sağlayabiliyorsunuz. Ama onun büyüdüğünü görmeden ölmek riski de var tabii.




Megaloman mısınız biraz?


Büyük ihtimalle. Kendimi severim evet. Sevdiğim yönlerim kitap okumam ve okuduğumu anlamam falan.




Entelektüel yanınıza hayransınız yani.


Pek entelektüel demeyelim de. Aslında seni de kıskanıyorum.




Neyim varmış kıskanılacak?


Rahat yaşamanı kıskanıyorum. Hem bu ortamlardasın hem de gazetecilik yapıyorsun.




Ben de çok asosyal bir adamım. Siz “Asosyalim” diyorsunuz ama mesela dünyanın en iyi şarabını yazıyorsunuz. Evde rakı içerken işkembeden mi uyduruyorsunuz?


Yok canım. En iyi şarabı, eğer ortamiyiyse ve parasını da başkası ödüyorsa içerimtabii.




Şaka bir yana hiç yaşamadan nasıl yazıyorsunuz “lüküs” hayatı?


Arada bir yaşıyorum canım.




Peki kim götürüyor sizi?


En son... Aaa, sen “Şarap içmeye kim götürüyor” diyorsun. Ben başka şey anladım. (Gülüyor...)




Ben sizin kadar belaltı düşünmüyorum.Mizahi yazılar yazıyorsunuz ama o kadar komik değilsiniz galiba.


Hiçbir mizah yazarı günlük konuşmalarının içinde mizahi olamaz. Mizah üzerinde ciddi ciddi düşünülerek yapılması gereken bir iştir. Konuşurken güldüremem. O stand-up komedi olur. ‘Küçük... Arada bir iktidarsızlık da var’




Görebildiğimiz kadarıyla penis yazıları bitti artık. Neydi alıp veremediğiniz “organınızla”? İktidarsız olup olmadığımımı sormaya çalışıyorsun?




Yok, o soruldu. Başka ne olabilir?


Küçük... Arada bir iktidarsızlık da var. Neden olmasın ki. Bunu da hayatımda bir heyecan olarak görüyorum. Küçük işte, keşke büyük olsaydı.




Sabah ereksiyon olmadan çok iyi düşünemediğiniz doğrumu?


Evet ama artık bu durum olmamasına rağmen düşünebiliyorum.




“Ben cümlelerde sapığım” diye bir lafınız var. Cümlelerde sapıklıkla hayattaki sapıklık arasında ne fark var?


Buna sapıklık denirse, hayatta da sapığım. Herkesin bir fetişi, bir cinsel takıntısı olduğuna inanıyorum. İnsanlar bunu keşfedemedikleri için mutsuz oluyor.




Nedir bunun çaresi?


Her mahallede ortak kullanılabilen porno dükkânları açılmasından yanayım. İnsana özgürlük verir. Porno dükkânını gezerken kendi fetişinizi keşfedersiniz.




Çaktırmadan, harbiden sapıkmışsınız siz de.


Nasıl çaktırmadan. Her şeyi anlattım işte. Çaktırarak sapığım.




Bir “sapık” olarak ilk cinsel deneyiminizi nerede yaşadınız?


New York’ta bir kerhanede.




Nasıldı?


Berbattı.




O niye? Kırbacınız evdemi kalmıştı? (Gülüyor...)


Kırbaçlanma bence rutin bir şey. Gerçekten Türk erkeğinin tek bildiği kadının üzerine çıkıp dangul dungul bir şeyler yapıp erken boşalmak. Kadınlar adına ben şikâyetçiyim. ‘Fikir olarak anarşistim’




Stand-up’çılardan en çok kimgüldürüyor sizi? Lütfen cevap Zerrin Egeliler olmasın!


CemYılmaz tabii.




Ama daha önce “Cem Yılmaz’ı beğeniyorsan Türk’sün” diye yazmıştınız. Bu ne yaman çelişki.


Fikrim neden değişmesin? Eskiden beğenmiyordum, şimdi beğeniyorum. Yazarken dilimin kemiği yok. Her şeyi yazarım. Başıma da çok şey geldi bu yüzden.




Biraz donuk bir insansınız galiba?


Aptal gibimi görünüyorum?




Estağfurullah, donuk dedim. Yani o yazıları yazan adam başkasıymış gibi...


Donuğumdur evet. Zaten mizah yazıları da, siyasi yazılar da kurgudur.




Siyasi görüşünüz hangi partiye yakın?


Hiçbir partiye. Ben anarşistim...




Yapmayın, kaldı mı artık anarşist filan...


Fikir olarak anarşistim, yaşam olarak değil. Haydi biraz daha ileri gidelim de dövün beni...




Kötü ve acımasız bir insan olduğunuz söyleniyor.


Hiç acımasızlık yoktur bende. Acımasız olabilecek kadar yakın ilişki kurduğum biri yok.




“Hastayken dua ettim ama yine de Ateistim!”


Allah korusun bir daha hastalanırsanız Rana Hanım’dan başka kimgelir yanınıza?


Hiç kimse.




Bu acı bir durum değil mi?


Yooo. Kimseden arkadaşlık beklentim yok zaten. Ben biraz Nietzsche’nin yolundan gidiyorum.




“Ateistim” diyorsunuz ama hastanede dua okumuşsunuz. Bu ne perhiz...


Ya, ateist de bir gün hastaneye düşüp elinin ayağının tutmadığını görürse dua edebilir. O zaman da ateizmini sorgulaması gerekir. Hastalıktan sonra çok sorguladımve ateizm galip geldi.




İyileşince ateist oldunuz yine?


İyileşmekle ilgisi yok. Kendimi sorguladım. “Dua ettiğine göre ateist olmaman gerekir” dedim, sonra dediğim gibi ateizm baskın çıktı işte.




Kurban kesen ateistsiniz ama...


İyileşip gazeteye dönerken Rana’nın da zorlamasıyla kesildi bir kurban.




“Ben de onun gibi genç kızlara çok düşkündüm!”


O sırada telefonu çaldı Turgut’un. Arayan, yazılarında sıkça yer alan babası Hamit Bey... O yazılara göre çok ilginç bir kişilik Hamit Turgut. Bu fırsatı kaçırmadım ve telefonu kapıp birkaç cümle konuştum.




Hamit Bey, izin verirseniz bir iki soru soracağım oğlunuz hakkında. Nasıl bir insan size göre Serdar Turgut?


Aynen benim kadar deli.




Hayırlı bir evlatmıdır?


Hayırlıdır hayırlı olmasına ama New York’ta çok paramızı yedi...




Kadınlara kızlara mı yedirdi paranızı?


Bana söylemiyor ama kesinlikle öyle. Neden cinselliği bu kadar çok takmış kafasına? Ben de onun gibi genç kızlara çok düşkündüm. Hâlâ da öyleyim.




Lafı fazla uzatsamayıp olacak, telefonu verdim Serdar Bey’e. Ve yine döndük sohbete...




“Babamın parasını kadınlara yedirdim!”


Çok parasını yediniz mi gerçekten babanızın?


Yedim, özellikle Washington’a son gittiğimde kadınlara yedirdim. (Gülüyor...)




Ankara sizi “Hamit Turgut’un oğlu” diye tanıyor.


Filozof ve ağır içen bir baba. İçtiği rakı 4 tonu filan bulmuştur.




Ama “17 ton” diyor kendisi.


Kafam karıştı, 4 ton viskiydi. Rakı da 17 ton.




“Eğilimim olsaydı bir erkeğe aşık olurdum!”


Babanızı seviyorsunuz ama bilinçaltınızda kızgınlıklarınız varmı?


Tabii ki var. Kavga da ederiz ama kalıcı değildir kızgınlıklar.




Küçükken de kavga eder miydiniz?


Ederdik. Hatta bir kere beni gece kulübüne götürüp bir kadınla tanıştırmıştı. Sadece dans ettik kadınla. O zaman kızmıştımişte. Yatağa kadar götürseydi iyi olacaktı.




Aklınızı yatakla bozmuşsunuz. Babanız cinsellik içerikli yazılarınız hakkında nasıl yorum yapıyor.


Onları hafif buluyor.




Bir yerde sizi Oscar Wilde’a benzetmiş.


Beni mi? Babamda benimgibi cinsel tercihlerimin farklı olduğunu düşünüyor galiba.




Siz düşünüyor musunuz peki “Genç olsaydım kadınlara değil erkeklere ilgi duyardım” diye?


Tabii, neden düşünmeyeyim?




E neden yapmıyorsunuz o zaman, yaşlandınız diye mi?


Öyle bir eğilimim olsa yapardım. Eşcinselliğin sonradan tercihle olduğunu düşünmem. O “gelen” bir şey bence. Gelseydi olurdumzaten.




Bir erkekle aşk yaşar mıydınız?


Tabii, kesinlikle. Eğer öyle geliyorsa yaşarsın. Yaşamayan da kendinde bulsun sorunu.




“Vasat olan her şey baş tacı ediliyor!”


Cinsel hayatınız ne durumda şu an?


Düşük düzeyde var.




Evde mi yoksa dışarı damı?


“Düşük düzeyde” dedik ya...




Anlaşıldı, konuyu değiştiriyoruz.Mizah yazılarınızın mı daha etkili olduğunu düşünüyorsunuz, yoksa ciddi yazılarınızın mı?


Mizah yazılarımın. Ama artık mizah kayboluyor Türkiye’de. Gri düşünce hayatı mizahı etkiledi. Bir vasatizm hâkim. Vasat olan her şey baş tacı ediliyor.




“Gülen’den etkilendim ama cemaatçi değilim”


Fethullah Gülen’i ziyaretiniz de çok konuşuldu. Etkilendiniz mi?


Etkilendim, çünkü hem hakkında çok konuşuluyor hem de kendisinin hitabet gücü çok fazla. Ama bu düşüncelerimi değiştirecek kadar güçlü bir etkilenme değildi.




Bu konuda da eleştiriler aldınız yanılmıyorsam...


Etkilendiğimi yazınca hemen cemaatçi olduğumu sanıyorlar. Yıllarca “Dindar değilim, Allah’a inanmıyorum” demişim üstelik.




Fethullah Gülen’in bu sözleri söyleyen birini kabul etmesi de takdire şayan...


Ben de onu anlatmak istiyorum zaten. Bu adam önemlidir çünkü kapitalizmden etkilenmiş insanlara hazırlıyor Türkiye’yi. Bir de benim gibi insanlarla bile oturup konuşuyor. Böyle bir Türkiye’de böyle insan önemlidir. Bir çevrenin duyarlılığını ortaya koyuyorum ve bunu yazıyorum diye cemaatçi oluyorum.




“Pahalılıkla gelen güzellik keyif yoktur”


Gelelim meşhur lahmacun meselesine. En iyi şarabı içmekte bir sorun görmüyorsunuz, bussiness’ta uçuyorsunuz. Peki rahat bir ortamda, keyif için lahmacuna o kadar para verilmesine neden kızıyorsunuz?


Bunun rahatlıkla ve keyifle bir alakası yok. Burada konsept satıldığından söz ediliyor. Pahalılıkla gelen hiçbir güzellik, keyif yoktur. Güzellik, keyif her ortamda sağlanabilir. Benmesela, Yalıkavak’ta halk plajına gidiyorum.




Amerika’da Kobe eti yediniz mi hiç?


Tabii ki yedim.




En pahalı eti yediniz, bu lahmacunun üzerine konunca mı sorun oluyor?


Lahmacunu ve etini sorgulamıyorum ki. Bir konsept oluşturulmasını, pahalılığın kaliteyle ve iyi yaşamakla özdeşleştirilmesini eleştiriyorum.




“Nicole Kidman’ın kölesi olmak isterdim”


Peki “Bay Sapık”ın fantezilerini süsleyen kadın kim?


Nicole Kidman’ın kölesi olmak isterdim.




Diyorsunuz ki, Nicole, elinde kırbaçla...


Kırbaca gerek yok, tavrı yeter.




Pardon ama bunlar bana gerçekten sapıkça geliyor.


Senin için “Seks hayatı çok renksiz” diye yazacağım.




Böyle iyiyim. Peki Türklerden yok mu “fantezi giderici”,mesela Hilal Cebeci?


Onu kadın olarak bile görmüyorum. Şebnem Ferah’ı beğenirim.




Hilal’i kadın olarak görmüyorsunuz madem Serdar Turgut’u ne olarak görüyorsunuz?


Kendimi de erkek olarak görmüyorum. Uzun zamandır erkek olmaya çalışan bir insanım.




Nasıl yani?


Her an, her durumda baş kaldırma mücadelesi.




Rusya’ya gittiniz mi hiç?


Gittim tabii. Ne alaka şimdi?




Orada kadınlar konusunda bazı etütler yaptınız mı diye soracaktım.


Yaptım ama başarılı olamadım. Eşyalarımı çalıp kaçtı kadın. Ama ben komünizm döneminde gittim, o zaman bir dolar versen 10 tane kadın geliyordu. Onun için sayılmaz yani. Şimdi hayatımı daha keyifli yaşıyorum.




Seks dürtüsü azalınca mı?


Öyle. Gençken gittiğim zaman yurtdışına aklımda ön planda hep seks olurdu. Şimdi hayatımın her alanından zevk almaya çalışıyorum.




O yüzden halk plajlarına gitmeye başladınız?


Halk plajında da deniz, kum, güneş aynı. Her şey çok daha demokratik. Hiç kimsenin cinsel tercihine, vücut yapısına, doğal görünümüne karışmıyorlar. Herkes istediği gibi davranıyor.




Peki Brad Pitt’e benzeseydiniz yine halk plajınamı gidecektiniz?


Hayır canım, kulüplere gidip karı kaldırırdım.




Başka bir soru sorayım. Amerika’ya businessmı uçuyorsunuz, ekonomimi?


Upgrade oluyorsam business uçuyorum. Her ikisi arasında rahatlık açısından çok fark var.




Rana Turgut: ‘Sinsice davranacağına en azından dürüstçe dışa vuruyor kendini’ Bu muhabbet sırasında Rana Hanım’dan o kadar söz ettik ki, Serdar Bey’den rica ettim. Bir iki kelime de ben konuşmak istedim onunla. Serdar Bey beni kırmadı ama konuşurken gerekli önlemleri almam için uyarıda da bulundu. Ama hiçbirine gerek kalmadı, çünkü karşımdaki kibar ve çok sevecen bir hanımefendiydi.




Rana Hanım, kızmazsanız şunu sormak istiyorum. Serdar Bey sesinizin çok sivri olduğunu söylüyor, doğru mu?


Neden kızayım. Doğru tabii.




Niagara Şelalesi’ni sizin sesinizden duyamamış.


Durumu biraz karikatürize ediyor ama gerçek payı da vardır herhalde.




Peki yazılarda okuduğumuz kadar “cadaloz”musunuz?


E, biraz öyle oluyor.




Rahatsız oluyor musunuz Serdar Bey’in bu tür yazılarından peki?


Yok canım. Çok komik, üstelik bu durum beni mutlu ediyor.




Serdar Bey “Hiç arkadaşım yok, sadece Rana var” diyor. Kötü bir adam olduğu için mi?


Belli seviyelere gelen ve kendini kandırmayan insanlar bir yaştan sonra arkadaşı olmadığını fark ederse rahatlar. Serdar rahatladı. Ayrıca eşler arasında kurulan arkadaşlıktan daha önemlisi de yoktur.




İyi bir arkadaş mı Serdar Bey?


Her zaman değil.




Tanıştığınızda Serdar Bey evliydi, sizi nasıl tavladı?


“Flört edip sonra da kendi yollarımıza gideriz” diye baktığım bir ilişkiydi. Serdar kadar ciddi düşünmüyordum. Serdar’ı çok evli gibi görmememde risk alabilmeme yardımcı oldu.




Fetişlerini yazmasına da kızmıyor musunuz?


İnsanın kendine karşı dürüst olması bazı duygularını saklamasından daha iyi. Sinsice davranacağına en azından dürüst olarak dışa vuruyor kendini.




NOT: Serdar Turgut, eşi Rana Hanım’ın fotoğrafının röportajda kullanılmamasını istedi.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.