Dünyanın en uzun bacaklı modeli olarak Guinness’e girmiş, ünlü futbolcu Christian Karembeu ile evlenip boşanmış, üstüne üstlük Playboy’a kapak olmuş bir kadınla röportaja gitmek ‘angaryasını’ yüklendim bu sefer de. Dedim ki kendi kendime “Buldu benim gibi boylu boslu yakışıklı adamı, tek başına davet etti.” Ama merak etmeyin fazla yüz vermedim. Meğer benden önce koca bir medya ordusuyla yemek yemiş Adriana Karembeu.
Adriana, Şile’de bir otelde SPA açmış, ayrıca kendi adını taşıyan kozmetik ve makyaj ürünlerini tanıtmaya gelmiş. Röportajı yaparken bir ara ‘tuz odası’ dedikleri yere girdik beraber. Sözde nefesleri açıyormuş. Ama kadının bacaklarının uzunluğuna bakarken benim nefesim kesiliyordu doğrusu. Uzun uzun konuştuk Adriana ile ama ben “İstanbul, Boğaz, şiş kebap” gibi klasik diyalogları ayıkladım bizim muhabbetten. Zaten yabancı şarkıcıların konsere “Merhaba İstanbul” cümlesiyle başlamasını da hiç samimi bulmam ya. Neyse efendim... Dediğim gibi bana özel diye gittiğim röportajı ertesi gün bütün gazetelerde okudum. Hep haberleri bir gün önceden vermeye alıştığım için biraz da bozulmadım değil. Ama siz gün farkına takılmadan bir de benden okuyun Adriana Karambita’yı’, pardon Karembeu’yu.
Moda dünyasının bütün nimetlerinden yararlanmadan önce de güzel miydin?
12 yaşındayken dişleri telli bir kızdım...
Ne var ki dişinde tel varsa...
Sana otuz yıl önceki Çekoslovakya’dan bahsediyorum. Kocaman pembe bir plastik takıyordum, ağzımda patates varmış gibi...
Okulda dalga geçmezler miydi peki?
Yok... Sadece geceleri evde takardım. Dişlerim arasında büyük aralık vardı, bir de uzun süre parmağımı emdiğim için öne doğruydular.
‘Sütyenimi doldururdum’
Bu boyla okulda seni Temel Reis’in Safinaz’ına benzetmişlerdir ama...
O konuda da sıkıntım olmadı. Boyum uzun olduğu için ailem beni bir yıl erken gönderdi okula. En uzun değil, yaşı en küçük öğrenciydim.
Göğüsler o zaman da böyleyse okulda ergen çocukların aklı uçmuştur!
Nerdee... 16 yaşıma kadar göğüslerim dümdüzdü. Sonra biraz çıkınca sütyen derdine düştüm. Bu sefer de annemden izin çıkmadı. Ben de onunkini çaldım. Ama içini dolduracak göğsüm olmadığından, çoraplarla takviye yapıyordum.
Senin yüzü olduğun o meşhur sütyen markası da olmayan göğüsleri var gibi gösteren bir şey değil miydi?
Evet, Wonder bra. Casting’e gittiğimde çok zayıftım, göğüslerim dolgun değildi. Orada bile sütyenimin içine çorap doldurdum.
O markanın amacı değil mi zaten göğüsleri olduğundan büyük göstermek
(Gülüyor) Ama yine de potansiyel bir şeyler olması gerekiyor.
Ailen kızmadı mı kızlarının dünya billboard’larında sütyenle boy göstermesine?
Paris’te ne yapacağımdan haberleri yoktu ki. O zaman bizim ülkede modellik diye bir şey yok zaten. Verdiğim kararlara güvenmek zorundaydılar.
‘Hem obur hem tembelim‘
Çok klişe bir soru. Formunu nasıl koruyorsun?
Domuz gibi yerim, oburum. O yüzden arkadaşlarım bana çöp kutusu derler.
Kesin deli gibi spor yapıyorsundur sen şimdi...
Sadece obur değil tembelim de. Yaş ilerledikçe spor yapmak gerektiğini anlayıp egzersize başladım. Spor salonlarına gitmememin bir sebebi de erkeklerin bakışlarını üzerimde hissetmemdi.
Model olmadan önce tıp eğitimi almışsın. Seni Paris podyumlarına götüren şu Sindirella hikâyesini anlat...
Slovakya’da tıp okurken 30 odalı bir yurtta her odada 5 kişi kalıyorduk. 150 kişiye üç duş 3 de tuvalet vardı sadece, bir ara mayo lazım oldu...
Ne mayosu uçtun mu sen, orası tıp fakültesi değil mi?
Evet ama derslerimizden biri can kurtaranlık... Sınavı geçmem için de mayo şart.
Neyse sustum. Eee?
Mayolar çok pahalı... Param da yok. Alabilmek için postanede, fırında çalışmaya başladım. Derken bir model avcısı beni görüp mankenlik yarışmasına
girmeye ikna etti.
Ve Paris yolu açıldı diyorsun.
Yoo hemen değil. Yarışmada kaçıncı olduğumu
bile hatırlamıyorum. Tek bildiğim Paris’e bir uçak bileti kazandığım. Ama sınavlarım vardı gitmedim.
Tabii havuzda boğulma numarası yapan birini kurtarmak daha önemli!
(Gülüyor) İki ay sonra aynı biletle tekrar geldiler ajanstan, bu sefer eşyalarımı toplayıp Paris’in yolunu tuttum.
Peki, uçaktan inince gördüğün hayalindeki Paris miydi?
Hayalimde bir şey yoktu ki. Ülkemde bize batı Avrupa’da fakirliğin diz boyu olduğunu söylemişlerdi. Modelliğe ait de hiçbir şey bilmiyordum. Üstelik ne İngilizce’m ne Fransızca’m vardı.
Ne güzel kafanı dinlemişsindir.
Sen öyle san... İlk hafta hiç param yoktu. Yemek bile yiyemiyordum. Sonra ajanstan biraz para verdiler, ilk iş süpermarkete gittim, çeşit çeşit yoğurtları görünce şok geçirdim.
Hadi yaa....
Ülkemde tek tip yoğurt vardı. Paris’teki çeşitleri görünce tüm yoğurtların boş plastik kutularını biriktirmeye başladım.
‘İyi ki zamanında Palyboy'a çıktım’
Sen onu bunu bırak da 2002 yılında Playboy’a kapak olmandan bahset.
Amerikan Playboy’una kapak olmak gerçekten müthiş bir şey.
Hadi ailen sütyenli resimlere tepki göstermedi. Sütyeni çıkarınca da mı bir şey demediler?
Hayır. Bu benim vücudum. Üstelik bir kız için Amerikan Playboy’una kapak olmak onurdur.
Bu yorum beni bozar ama neyse... Playboy’a poz vermiş biri olarak işkadını kimliğinle ciddiye alınmayacağını düşünmedin mi?
Hiçbir pişmanlığım yok; umursamıyorum da. Üstelik iyi ki de o zaman çektirmişim, çünkü bugün çektiremem böyle fotoğrafları. İş konusuna gelince güzel bir ürün yaratmak ve bunu insanlara sunmak istedim o kadar.
‘Kadınlar yılandır, çünkü duygularını saklayabiliyorlar’
Senin kadar güzel bir kadının erkeklerin bakışlarına maruz kalmasını bırak onlarla arkadaşlık etmesi bile zordur herhalde.
Tam tersi erkeklerle arkadaşlık çok kolay. Asıl kadınlar yılan. Çünkü akıllılar ve duygularını saklamayı biliyorlar.
“Erkekler salak” mı demek istiyorsun yani?
Yok sadece kadınlar daha akıllı. Eğer erkeklerle flört durumun yoksa seni kıskanmıyorlar.
(Bu arada Adriana makyajını tazelemeye başladı. Bir baktım ki elindeki pudranın kapağında
M.A.C yazıyor. Hemen patlattım soruyu.)
Sen kendi markanı kullanmazsan kim kullanacak?
Piyasada neler olup bittiğini öğrenmek için hepsini denemek istiyorum...
Peki nasıl güvenebiliriz senin kozmetiklerine?
Her evresinde hatta laboratuvar çalışmalarında bulundum.
‘Göğüslerim sayesinde çok para kazandım’
Hiç estetik yaptırdın mı?
Hayır kesinlikle. (Tişörtünü hafifçe indirip göğüslerini gösteriyor.) Göğüslerim dahil her şeyim doğal. Ama göğüslerimin büyük olmasının zorluğunu çektim.
Nasıl yani?
Büyük göğüsler podyum ve moda mankenliği için avantajlı değildir, kamuf le etmem zor oluyordu. Ama iç çamaşırı ve mayo firmalarından göğüslerimin büyüklüğü sayesinde çok para kazandım.
‘Eski eşim gördüğüm en güzel adam’
Haydi biraz da kocana gelelim.
O soruları cevaplamadığımı biliyorsun.
Ama hikâyeniz tam bir peri masalı gibi.. Uçakta tanışmanız, ilk görüşte aşk...
Bunlara cevap vermesem daha iyi olur.
O zaman “No comment” dediğini yazarım.
Tamam, olur olur (Gülüyor).
Sormadan edemeyeceğim. Senin gibi güzel bir kadın o kadar çirkin bir adamla neden evlenir?
O, gezegende gördüğüm en güzel adam.
Avatar’daki Pandora gezegeninde herhalde...
‘Aşkımı çocukla paylaşmak istemedim’
Aşktan bahsederken gözlerin doluyor. Galiba eski kocanı hâlâ unutamadın.
15 yıllık dürüst bir ilişkide sevgi bitmez. Ama onu annem, kardeşim falan gibi seviyorum artık.
Hâlâ görüşüyor musunuz?
Tabii... O hayatımın önemli bir parçası.
Peki neden çocuk yapmadın?
Hayır asla... Bu bir tercih meselesi. Evliliğim sırasında kocama olan aşkımı bebeğimle paylaşmak istemedim. Ondan başkasını daha fazla sevemem diye düşündüm. Tek sebep bu.
Ne diyelim Allah insana çirkin şansı versin!
Hazırlayan: İzzet Çapa
YORUMLAR