Asude bir eylül akşamıydı. Kırk yılda bir işten güçten uzak Bebek sahilinin hafif çırpıntılı denizini dikizliyor, yosun kokusunu içime çekip martıları seyrederek kendi kendime yürüyordum. Birkaç saatlik bu kafa dinleme seansı bütün bu harala güreleye ilaç gibi gelecekti… Bu mutluluğun kısa bir süre sonra bozulacağını ve kendimi ‘insanlık görevimi’ yerine getirmek için yine büyük bir karmaşanın içinde bulacağımı nereden bilebilirdim?


Her şey sahilde balık tutanlar arasından yükselen ‘Adam boğuluyooor” çığlığı ile başladı. "Boğulursa boğulsun" deyip yürüyüp geçemezdim tabii… Doğrusunu söylemek gerekirse adamı kurtarmak da pek aklımdan geçmedi ama kalabalık oraya doğru koşunca, ben de aralarına katıldım. Söylemesi ayıptır, bu güne kadar da hiç boğulan adam görmemişim, şeytan dürttü işte. İtişip kakışıp denizin kenarında mevzilendik; ben diyeyim 50 siz deyin 100 kişi… Kollardan gövdelerden oluşmuş kitle arasından bir kafamı uzattım, gerçekten beş on metre ötede garibanın biri çırpınıp duruyor; boğuldu boğulacak. Herkes feryat figan bağırıyor ama tek Allahın kulu denize atlamıyor. İnsanları biraz daha itekleyip tam setin kenarına gelmiştim ki birden kendimi buz gibi suyun içinde buldum. Sahilden bir de alkış kopmasın mı kahraman bedenim için. O kalabalık içinde beni denize iten hıyarın kim olduğunu bulamayacağım için, yiğitliğe ot sürdürmeden birkaç kulaç atıp boğulmakta olan "adamın" elinden yukarı çektim. Çekmez olaydım, bir baktım "adam" dedikleri bizim Gargamel.


Bundan sonra filmi çok hızlı sarıyorum. Meğer bizimki Kuruçeşme’den bir sandal kiralamış, kendisinin söylediğine göre çok usta bir kürekçiymiş ama sandal fındık kabuğu kadarmış, bir dalga gelmiş falan filan… “Dönüş yolunda alabora oldu sandal” dedi “Ben de akıntıyla buraya kadar sürüklendim” Tam yere yatırıp suni teneffüse girişecektim ki birden aklıma geldi, “Neyin dönüş yolunda” diye sordum. “Her şeyi senin için yapıyordum” dedi kırılgan bir ifadeyle. “Nilüfer’in provasını izledim, oradan dönüyordum…”


Görsel bir şölen

Meğer bizim Gargamel, Nilüfer’in 13 Eylüldeki Kuruçeşme Arena konserinin son provalarını izlemek için şeytani bir plan hazırlamış. Mekana yabancı alınmadığı için provayı denizden izlemeye karar vermiş ve başına bunlar gelmiş. “Ama neler öğrendim bir bilsen” dedi…


Bir kere baştan söyleyelim ki Nilüfer’in bu konseri hayranları için bir görsel ziyafet olacakmış. ‘Işıkların efendisi’ Arek Nişanyan her şarkı için sanki ayrı bir koreografi hazırlamış çocukları gibi hükmettiği sahne spotlarına. Aret’i bilenler bilir. Erovizyon 2004’den, Rock’n Coke festivallerine, Anadolu Ateşi gösterilerine kadar pek çok sahne olayına imzasını atmış bir duayen. Artık ünlüler ile çalışmıyormuş ama söz konusu Nilüfer olunca hiç düşünmeden katılmış ekibe. 22 şarkı için 22 ayrı ışık gösterisi hazırlamış.


Kostümleri Arzu Kaprol’un tasarladığı, koreografisini Ahsen Gönülce’nin yaptığı konserin bir özelliği de greenbox denen tekniğin sahnede bambaşka bir şekilde kullanılacak olmasıymış. “Nedir ulan greenbox” dedim Gargamel’e… Cehaletimi yüzüme vurmadan “Bazı bölümler için dansçılar önceden çekilip sahnede Nilüferin arkasında kıvırıyorlar gibi görünecek abi” dedi.


Önce yetmişler, sonra rock

O gece 34 kişilik dev bir orkestra ile sahneye çıkacakmış Nilüfer. Konserin ilk bölümünde 70’lerin kulaklarımızdan silinmeyen şarkılarıyla izleyeceğiz onu. Tabii ki onca şarkının hepsini seslendirmesi mümkün değil. Bazen şarkılarının bütününü bazılarını ise bir potpori olarak söyleyecekmiş.


Konserin ikinci bölümünde ise rockçı Nilüfer'i izleyeceğiz. Ama bu kez düet yaptığı sanatçılar şarkıcı olarak değil orkestra elemanı olarak sahnede yerlerini alacaklarmış. Mesela Hayko Cepkin bateride, Kargo’nun yakışıklısı Koray Candemir gitarda, Emre aydın ise yaylı sazlarda sahneye çıkacakmış.. Ne yazık ki Şebnem Ferah’ı izleyemeyeceğiz bu harika gecede, çünkü onun da aynı saatlerde bir konseri varmış.. Bu arada Nilüfer'in ikinci düet albümü de yoldaymış. Erkin Koray, Emre Aydın ve Model Gurubunun albüme katkıda bulunacağını öğrenebilmiş Gargamel…


Ve peruksuz nilüfer karşınızda!

Gargamel deyince haber için ölümü bile göze alan bu yüzme bilmeyen kahramanı bir kez daha takdir ettim ve başını okşadım. Bu ödül karşısında çok mutlu oldu ve “Sensiz Olmaz şarkısının koreografisini izlerken göz yaşlarına hakim olamadı ve mutluluktan ağladı Nilüfer” dedi. Bu sahne, kendisini o anda çeken bir kamera tarafından tespit edilmiş. Provalarını Kuruçeşme dışında 2 ayrı yerde daha yapan Nilüfer'in hazırlıklarının kameraya çekilmesinin sebebi bu perde arkası görüntülerin konserin ilk bölümünün hemen ardından dev ekrandan gösterilecek olmasıymış. Bu "mini reality show" sayesinde Nilüfer'in mutluluktan gözyaşlarını tutamadığı o sahneye biz de şahitlik etmiş olacağız anlaşılan.


“Konserin finalinde de dansçılarıyla beraber "Yaşamak ne güzel" şarkısını söyleyecekmiş…” dedi ve devam etti Gargamel “ Ama beni asıl mutlu eden…”


Gargamel’i asıl mutlu eden "ayrıntı", beni de tahmin edemeyeceğiniz kadar sevindirdi. Saçlarını bir numaraya vurdurmuş, kahverengiye boyamış ve konsere peruksuz çıkacakmış Nilüfer… Şarkısındaki gibi "Yaşamak ne güzel şey" demek için… Gerçekten Nilüfer gibi hayata meydan okuyacak gücün varsa yaşamak ne güzel.


Haber: İzzet Çapa

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.